Ergenlik dönemi başladığı günden sonlandığı zamana kadar kimlik oluşturma sürecini kapsıyor. Bireyselleşmek tek bir kavram gibi görünse de birçok alanda gelişen, devamında bütünleşen yetişkin kimliğinin öğelerini ifade ediyor.
Psikolojik, sosyolojik, biyolojik yönde gelişmek, bütünleşmek için ergen ayrışmaya, sosyal üretkenliği yaşamaya ihtiyaç duyuyor.
Bu yönlerin gelişip tamamlanması özerkliğin ortaya çıkması ile sağlanıyor. Özerklik, ayrışmak ya da kopukluk ile eş değil.
Özerklik Latince kökenli autos (kendi kendine) ve nomos (yönetme) kelimelerinden oluşur. Bireyin kendi eylemleri için harekete geçmesi, kendi kendini yönetmesidir. Bağımsızlık, bireysel başarı, kendine güvenme, kendi kendine yetebilme, mahremiyet, girişkenlik gibi kavramların, değerlerin birleşmesinden oluşuyor.
Özerklik aynı zamanda alternatifler arasında seçim yapma, yapılan seçimi kontrol etme ve değerlendirme sürecini de kapsıyor.
Ergen gelişimindeki özerkliği kuramsallaştıranlar kavramı kendi içinde ayırıyorlar. Duygusal, davranışsal, değerlerde özerklik olmak üzere üç boyutta ele alıyorlar.
Ergenin kendi ayakları üzerinde durarak ailesine dayanmadan hayatla başa çıkma becerisi duygusal özerklik.
Kendi kararlarını alması, kararlarıyla neler yaptığına, yapacağına odaklanması davranışsal özerklik.
Ergenin yetiştiği ortamdaki değerlerin dayatması olmadan kendi değerlerine bağlanabilmesi ise değerlerde özerklik olarak anlatılıyor.
Özerkliğin gelişiminde okul faktörü, aile yapısı, akran ilişkileri etkili. Aynı zamanda ebeveyn tutumları, bağlanma stili de bireysel kimlik arayışında önemli bir yer tutuyor. Bunların en çok etkilediği alan ise duygusal özerklik.
Ebeveyn olarak kendi ergenlik sürecinizi nasıl biçimlendirdiniz?
Yukarıdaki bu sorunun yanıtının farkında olmak bugün ergen çocuğunuzla kurduğunuz ilişkinin, duygusal yakınlığın, problemleri çözme aşma becerinizin yanıtı olabilir.
Bireysel kimlik oluşumunda hayatımıza aldığımız değerler sosyal çevremizi oluştursa, yetişkin kimliğimizin parçası olsa dahi bunların kökenleri duygusal özerklik üzerinden bakıldığında aslında kendi ebeveynimizle kurduğumuz ilişki ile ilgili.
Bu kısmı biraz açarsak, ilk yedi yılda kendi ebeveyniniz ile kurduğunuz ilişki de eksik kalan kabul edilme, onaylanma ihtiyaçlarınızı ergenlik döneminde sosyal ilişkileriniz aracılığıyla tamamlayıp bütünlemeye çalıştığınızdan söz edebiliriz. Bu her birey için normal, sağlıklı olan bir süreçtir.
Aşırı kuralcı, düzenci, yeni değerlere kapalı ebeveynlerle büyümüş olan bugünün yetişkinleri, ergenlik döneminde daha özgür, daha bağımsız, daha kuralsız ilişki ağı arayışları içine girmiş, bunu yaşam tarzı olarak benimsemiş olabilirler.
Diğer yandan, ailesel olarak aktarılan özgürlük, bağımsızlık, bireysellik gibi değerleri içselleştirerek benimsemiş ve hayatlarını buna göre kurgulamış, şekillendirmiş olabilirler.
Başka bir açıdan aşırı ilgisiz, korumasız, fark edilmemiş olan bugünün yetişkini olan ebeveynler ise sıkı aile bağlarından oluşan kısıtlayıcı, engelleyici bir yaşam tarzını benimsemiş buna uygun bir aile yapısı oluşturmuş olabilir. Benzer olarak, ilgisizlik isteksizlik sorgulanmadan alınmış içselleşmiş olabilir. Bu da mümkündür, bu da bir seçimdir.
Bu yetişkinler ergen çocuklarına aşırı bağlı, ki bu negatif yönde bir bağımlılık, aşırı korumacı davranıyor olabilir. Bu yönde de ergen çocuğuna ailesine bağlı kalması, aile değerlerinin dışına çıkmaması için gerekli kural ve düzenlemeleri sıkça yapıyor, bunlara uyulması için gerekirse ceza ve ödül sistemini dahi kullanıyor olabilir. Bu davranış biçimi ise ergenin bağımsızlaşması, kendi kararlarını vermesi önünde engel olabilir. Bu yaklaşım çok eleştirildiği, gündeme getirildiği için kolayca fark edilebiliyor, uzaklaşılabiliyor.
Burada başka bir gizli tehlike var.
Özgürlük, bağımsızlık değerlerini benimsemiş olan ebeveynler ergen gelişimine bir dayatma yapıyor olabilir mi?
Bu iki değer çağdaş, bireyselleşme sürecini destekleyen özerkliği pekiştirme için kullanışlı iki araç. Çocuğunuzun özgürleşmesi, bağımsız bir birey olması sizin kendinizi gerçekleştirdiğiniz anlamına geliyor olabilir. Çok ince düşünülüp, detaylı incelenmesi gereken bir nokta.
Öz itibariyle, sağlıklı bir bağlanma süreci yaşamış olan her kişi zamanı geldiğinde bağımsızlaşmayı seçecektir. Bu bireysel gelişimin normal bir sonucudur.
Aşırı bağımsız bir bireysel yaşantı aşırı bağımlı bir yaşantı kadar negatif etkilidir. İçinde kibir, empati yoksunluğu, büyüklenme, böbürlenme gibi ilişkileri kesen aksatan bakış açıları yaratabilir. Bireyi mükemmeliyetçi bir yapıya sürükleyebilir.
Bağımlı olmasını istemediğiniz ergen çocuğunuzu hiç farkında olmadan hazır olmadığı bir yaşam düzeni içine sokup onun daha çok hata yapmasına daha bağımlı hale gelmesine neden olabilirsiniz.
Bu noktada ergen çocuğunun sağlıklı bir yetişkin olmasını isteyen her ebeveyn kendine aşağıdaki birkaç soruyu sorabilir:
Çocuğumun özgür ve bağımsız olmasını istemem kendi ebeveynlerime ya da toplumun öğelerine duyduğum öfkeden kaynaklı olabilir mi?
Çocuğumun kendine yetebilmesi için geri çektiğim destek, görünmez olma isteğim benim kendi psikolojik sürecimle ilgili olabilir mi?
Özgür ya da bağımsız olmasını istediğim çocuğumu özgür bırakma konusunda çekincelerim olup onu hiç farkında olmadan kendime bağımlı kılmaya çalışıyor olabilir miyim?
Çocuğum gerçekten benim kadar özgür, benim kadar bağımsız olmayı istiyor mu?
Ergen çocuğumun sahiplenmek istediği değerlere saygı göstermem mümkün mü?
Ergen çocuğumun değerleri benim hayatımda da yer bulabilir mi?
Aslında yukarıdaki sorular değerlerinin ilkelerinin olumlu, yenilikçi olduğunu düşünen her ebeveynin ergen gelişimine katkı sunması için kendine sorması gereken sorular.
Hatırlayın, sizin ebeveynleriniz de kendi değerlerini özel, olumlu ve yaşanılır görüyordu.