18 Haziran 2021

"Bir Çocuk Sevdim": Ergenlikte yola birlikte devam edebilmek

O sizden aldıklarını bugünün dünyası ile harmanlıyor, yeniliyor. Kişiliği her ne kadar bireysel bir yapı olarak görsek, yorumlasak da aslında o çok farklı süreçlerle biçimleniyor şekilleniyor, çoğulun teklik formu haline geliyor

Ergenlik denilince nedense hep sorunlu, çatışmalı, kavgalı bir dönem akıllara geliyor. Oysa, ergenliğin en önemli yanı kişiliğin bütünleştiği dönem oluşudur.

Daha derinde çocuğunuza ilk yıllarda verdiğiniz, benimsettiğiniz değerlerin gün yüzüne daha çok çıkması onun duygusal, zihinsel süzgecinden geçerek kişiliğini oluşturması anlamına geliyor.

Evet, birçok kritik, potansiyel olarak tehlikeli görülebilen durumlarla karşılaşıyorlar. Bu yönde seçim yapmaya eğilimli oluyorlar.

Evet, asileşiyorlar. Agresifleşiyorlar. Dik cevaplar veriyorlar. Hatta çok sinir bozucu hareketleri olabiliyor.

Evet, uzaklaşıyorlar. Odalarına kapanıyorlar. Kuralları bozmak için fırsat kolluyorlar.

Evet, ufak tefek yalanlar söylüyorlar.

Evet, arkadaşlarıyla gizli konuşmalar, gizli işler çeviriyorlar.

Kısaca, ailenin denetiminden çıkmaya çalışıyorlar. Ebeveynlerin rahatsızlığı burada başlıyor.

Çocuklar ebeveynlerin yönetiminin dışına çıkmaya başlayınca ebeveynin kaygısı artıyor. Çok normal. Emek, sevgi, zaman, sabır, umut ile geçirilmiş onca yılın ardından kaybetme korkusu, başının belaya girme korkusu, zarar görebileceği korkusu çocuğuna karşı duyarlı, seven her ebeveynin yaşayabileceği bir duygusal süreç.

Bu dönemde ilk olarak ebeveynden uzaklaşıyor, ardından ikincil bireyselleşme sürecine giriyorlar. Bu süreçte akran grupları, arkadaşlar ebeveynin işlevine geçiyor ve kişiliğin bütünlüğünün sağlanmasına yardımcı oluyor.

Çatışmalar burada başlayabiliyor.

Çatışmaya neden olan bir iki durumdan söz edebiliriz.

İlk olarak, ebeveynin kaygı ve endişelerinden kaynaklı bir gerilim oluşmuşsa bunu genç ile duygusal durumu, korkuları, kaygıları ifade ederek paylaşmak yapıcı olabilir. Sevgi karşılıklıdır. Çocuğunuz sizin duygularınızı korkularınızı bildiğinde sizinle empati kurabilir, anlamaya çalışabilir. Ortak noktalarda buluşmak mümkündür. Tabii burada duygu sömürüsüne, duygusal tacize girmemek önemli.

İkinci olarak, aile yapısı çatışmalar için belirleyici rol oynuyor.

Bir aile üyesine duyulan bağlılık ya da çocuğun ebeveynine bağımlı olmaya özendirilmesi çatışmanın ortaya çıkmasına kaynak oluyor. Bu tür ailelerde çocuklar öncelikle ebeveyn otoritesi altına sokulmakta ileri dönemlerde de ebeveyn ona bağımlı olmaktadır. Çocuklarını bu tür bir yatırımın aracı olarak gören aileler, çocuklarında öncelikle kendilerine borçluluk duygusu yaratıyor, ardından da bu borcun ödenmesi için bekliyorlar. Sistem bu şekilde kurulmuşken arada kendi yolunu bulmak isteyen genç için sancılı bir süreç başlıyor.

Oysa, bu dönemi çocukluk döneminde verdiklerinizin içselleştirilip yorumlanarak yenilenmesi olarak görürseniz gencin oluşturduğu kişiliğe katkınız sürebilir.

O sizden aldıklarını bugünün dünyası ile harmanlıyor, yeniliyor. Kişiliği her ne kadar bireysel bir yapı olarak görsek, yorumlasak da aslında o çok farklı süreçlerle biçimleniyor şekilleniyor, çoğulun teklik formu haline geliyor. Bireyin kişiliği bakımını üstlenenlerden, genetik aktarımdan, sosyal çevre ilişkilerinin bütünün sentezlenmiş yorumlanmış hâli olarak hayat buluyor.

Belirli bir noktaya kadar değiştirilebilir. Öğretilenler sorgulanabilir, yenilenebilir. Bazı noktalar ve sınırlar özellikler değişmez. Bir yerden sonrası benzer bir örüntü içinde devam ediyor. Bu nedenle de aslında gencin aileden tam kopması, uzaklaşması gibi bir durum yaşamı boyunca çok mümkün görünmüyor.

Üçüncü olarak çatışmanın gerginliğin başladığı noktaya sabırsız ebeveyn neden olabiliyor. Sabırsız bir ebeveyn çocuğun sürecini zorlayabilir. Onun gelişiminde aileden uzaklaşması gerektiği teorisine sığınan, bunu uygulamaya kalkan ebeveyn çocuğuna ilgi göstermeyi bırakabiliyor, onunla olan duygusal bağını kesebiliyor. Bu aslında, o ebeveynin ergenliği ve bağımsızlığı hiç anlamadığı anlamına geliyor. Çünkü ergenlik dönemi aile ile duygusal kopukluğa girilen bir dönem değildir.

Aksine genç bu dönemde ailesi ile kurduğu ilişkide otoriteyi yıkarak, aile bireyleriyle arkadaşlarıyla, akranlarıyla kurduğu gibi bir ilişkiye geçme isteğindedir. O artık büyümüştür ve yetişkinlerle aynı düzlemde ilişki kurabilmeyi ister.  Gencin bu davranışını, isteğini görüp samimiyetle içtenlikle onurlandırırsanız ilişki derinleşir, sıkılaşır.

Bunu yapmak yerine, ben senden büyüğüm tavrını sergileyip onu her yerde her defasında çocukluğun içine sıkıştırmaya kalkarsanız ilişkiniz çıkmaz sokağa girmiş demektir.

Bu yıl annelere de karne verilsin! İzmir'li annelere takdir belgesi verilsin!

Normal koşullarda okulun en keyifli günüdür son gün. Her şey ve herkes birbirinin içine girer. Kudurmalar, tepinmeler, asık yüzlü öğretmenler bile komikleşebilir, idareciler biraz daha sevimlidir…

Öğretmenler bağırırlar ama çok da uğraşmazlar. Öğrenciler düz duvara tırmanabilir, mümkün olasılıklardan kabul edilir.

Klasik bir karne gününe giriş yapamadık, ama bu yıl çocuğun bakımında kilit rol oynayan ebeveynler ve çocuklar çok şey öğrendiler. Beraber yürüdüğümüz bir dönemin daha sonuna geldik.

Bu yıl boyunca öğretmenler, anneler, çocuklar çok yoruldu, çok yakınlaştı. Yorgunluğun yakınlaşmak, derinleşmek gibi bir anlamı oldu.

Özellikle İzmir'de yaşayan annelerin ve çocukların yaz tatili şimdiden kutlu mutlu olsun!

Bizler, pandemiyle iç içe geçmiş bir şekilde yaşadık depremi.

İzmir'in kızlarından hep söz ederler ya, bence artık İzmir'in annelerinin de epey gözde olma vakti geldi.

Pandemi, deprem, uzaktan eğitim, çocuğunu kaybetme korkusu, kendini ve sevdiklerinin canını koruma sorumluluğu, ölüm korkusu… Sallandık, sallanmadık… Okul açıldı, okul kapandı… Sınav yapıldı, sınav yapılmadı…  Yağmurumuz bile deli hırçındı bu yıl!

Benim gibi, bu dönemi evden çalışarak geçiren anneler için otuz dakika iş kadını, on dakika anneliktir uzaktan eğitim. Tüm bu süreçte iş hayatında bizleri kalıplara sokmaya çalışan, sıradanlaştıran, pozitif ayrımcılığı ilke edinememiş olanlara da selam olsun!

Bu yaz tatilini anneler çoktan hak etti!

Tüm çalkantılar içinde okuluna sıkı sıkıya bağlı kalmış, sorumluluğunu bırakmamış tüm gençlerin, canım kızım Asmin'in ve tüm çocuklarındır bu yaz. Yaz tatiliniz kutlu mutlu olsun!

Benim için annelik bir yolculuk, bu yolculuğu bana hep bir Sezen Aksu şarkısı anlatır: Bir Çocuk Sevdim.

Her aşk biraz çocuk, her çocuk biraz aşktır.

Bu kadar İzmir dedikten sonra Sezen Aksu olmadan olmaz zaten…

 

Yazarın Diğer Yazıları

Yetişkinlikte mutlu ve özgür olmanın yolu nedir?

Yolunda gitmeyen durumlara neden olan yaklaşımları bulup onları daha anlamlı, daha yaşanabilir biçimde yaşamımıza yerleştirdiğimizde var olana katkı sunmuş, üretken bir kimliğin içine girmiş oluyoruz. Buna ise yetişkinlik deniyor

En az üç çocuk ve ekonomik kriz

İktidara duyulan güven ve onun teşvikleri ile üç ve daha fazla çocuk doğurmuş aileler için krizin boyutları çok daha ağır hissediliyor

Düş görenleri uyandırma zamanı geldiyse açılsın perde

Belki de olması gereken bir hikâyenin parçalarını tamamlıyoruz hep beraber, bir şey ya da biri eksik kalsa bozulacak hikâye