30 Mayıs 2017

Anını belirle, hayatını yaşa!

Ne yazık ki, travmalar zamana bırakıldığında daha da katlanıyor, etki alanını büyütüyor. Bu yüzden kendiliğinden geçmesini beklemeyin

Sadece beş dakika, ama etkisi bir ömür.

Koca yaşamda beş dakika nedir ki?

Ortalama insan ömrü her geçen gün biraz daha uzarken bir hayatta beş dakika nedir? 

Sadece beş dakika.

Bütün yaşamı etkisi altına alabilir. 

Ne olabilir bu? Genelde adına travma diyorlar. Travmanın genel tanımı şöyle: 

“Canlı üzerinde beden ve ruh açısından önemli ve etkili yaralanma belirtileri bırakan yaşanmışlık."

Biz bu tanımı okuyunca hemencecik aklımıza büyük olayları getiriyoruz. Tecavüz, ensest, deprem, savaş gibi. Nedense olay bu kadar büyük görünmüyorsa, onun sistematik olarak devam etmesi sonucunda travmaya dönüşebileceğine inanıyoruz. 

Bunların hepsi kendimizle yüzleşmemek, korkuyu görmemek için oluşturduğumuz savunma sistemlerimizin rasyonelleştirilmiş hali olabilir. 

Neden? 

Yaşanılan bir olayın travma etkisi yaratıp yaratmadığını anlamak için bir kaç etkene bakıyorlar. 

Bunlar ise şöyle:

"Kişinin gerçek bir ölüm ya da ölüm tehdidi, ağır bir yaralanma,kendisinin ya da başkasının fiziki bütünlüğüne karşı bir tehdit olayını yaşamış, böyle bir olaya tanık olmuş ya da böyle bir olayla karşı karşıya gelmiş olması,

Bu olay karşısında aşırı korku, çaresizlik ya da dehşete düşme tepkileri vermiş olması gerekir.”

Tüm bu etkileri bir insana sadece beş dakikada yaşatabilirsiniz ya da bir kaç dakika içinde siz yaşamış olabilirsiniz. 

Bunu size yaşatan insanın size olan yakınlığı travmanızı katmerleyecektir. 

Hala çocuklarını döven ailelerin olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Anneniz ya da babanız, bir anda kapıldığı öfke ile üzerinize saldırdıysa, siz kendinizi o an da çok savunmasız, çaresiz ve korkmuş hissetmişseniz, bu sizin hayatınıza mal olacak bir travma yaratmış olabilir. 

Bir gece eşiniz, bir kavgada üzerinize yürüdüyse, siz orada dehşet içerisinde öldürülebileceğinizi hissettiyseniz, iki üç dakikalık bir olay tüm hayatınızı etkisi altına alabilir. 

Bir maçta ya da kalabalık mekanda çıkan arbedenin orta yerinde kaldıysanız, çok büyük korkuyla ölebileceğinizi hissettiyseniz, bu da travmadır. 

Trafikte tartıştığınız adam arabasındaki sustalı ile üzerinize yürümüş, sizi kıstırmış, hatta sustalıyı boğazınıza dayamış ise, ki bu ölüm korkusudur, bu bir travmadır. 

Bunlar hayatınızı nasıl etkiliyor? 

Bu tür olayların hayatınızda direkt travma etkisi yaratabilmesi için travmaya olan yatkınlığınız da önemli.

Kendinizi sürekli tetikte tutuyorsanız, her an bir yerden başınıza bir şey geleceğini düşünüyor, insanlara güvenmekte zorluk yaşıyorsanız, duygularınızın eskisi gibi yoğun olmadığını fark ediyorsanız; sevinci, neşeyi, üzüntüyü, acıyı yaşatacak durumlarda hiç bir şey hissetmiyorsanız, uykuya dalma konusunda problemleriniz varsa, geceleri sık sık uyanıyor, yeniden uyumakta güçlük çekiyorsanız nur topu gibi bir travmanız var demektir. 

Ülkemizde yaşanan olayları, aile yapılarımızı, kadın-erkek ilişkilerimizi, çocuklara yaklaşımımızı, ensestleri, trafik canavarlarını, tecavüzleri, darbe dönemlerini, işkenceleri, patlayan bombaları düşünürsek Almanlar kadar olmasa da, travma konusunda epey iddialı bir ülkeyiz. 

Almanya, Hitler döneminde yaşanılanların ardından en başarılı travma çalışan ülkeler arasında. 

Travmanızın olması hayatın sonu değil tabii ki, geçmişi değiştirmek mümkün olmasa da, olayların etkisini değiştirmek, hafifletmek hatta etkisiz hale getirmek mümkün. 

Geçmişte yaşamak denilen durumun bir kısmı böyle bir hale denk geliyor. Bir anda yaşadığınız dramatik bir olayın ardından hiç bir şey yokmuş gibi davranılması, hayatı normal sürdürmeye çalışmanız ile büyümeye başlıyor. 

Büyüdükçe etkisi artıyor, ne olduğunu anlamadığınız bir döngünün içinde sıkışıp kalmış, buluyorsunuz kendinizi. Belki öyle derin bastırmışsınız ki, ne yaşadığınızı bile hatırlamıyorsunuz. 

Ne yazık ki, bu tür olaylar zamana bırakıldığında daha da katlanıyor, etki alanını büyütüyor. Bu yüzden kendiliğinden geçmesini beklemeyin. Bir yardım alın. 

Öyle ya da böyle anda yaşıyoruz, ya geçmişe takılı bir anda ya da şimdiki anda.

https://www.canakademisi.com/

Yazarın Diğer Yazıları

Yetişkinlikte mutlu ve özgür olmanın yolu nedir?

Yolunda gitmeyen durumlara neden olan yaklaşımları bulup onları daha anlamlı, daha yaşanabilir biçimde yaşamımıza yerleştirdiğimizde var olana katkı sunmuş, üretken bir kimliğin içine girmiş oluyoruz. Buna ise yetişkinlik deniyor

En az üç çocuk ve ekonomik kriz

İktidara duyulan güven ve onun teşvikleri ile üç ve daha fazla çocuk doğurmuş aileler için krizin boyutları çok daha ağır hissediliyor

Düş görenleri uyandırma zamanı geldiyse açılsın perde

Belki de olması gereken bir hikâyenin parçalarını tamamlıyoruz hep beraber, bir şey ya da biri eksik kalsa bozulacak hikâye

"
"