Sen kimsin diye sormaya gidiyorum önce kendime, sonra başkalarına. Nasıl bir hayat yaşamak istedin, nasıl bir hayat yaşıyorsun? Neleri yapmak istedin, neleri yapamadın? Kimleri sevdin, neden sevdin, kimleri sevmedin, neden?
Zaman içinde değişti mi sevdiklerin? Nasıl biçimlendik, kişiliğimizi şekillendirmek ne kadar elimizdeydi, düşünce yapımızı neler belirledi, memnun muyuz kendimizden?
KAÇ HAYAT SIĞDIRDIK BİR ÖMRE
Ben birkaç hayat sığdırdım doğrusu. Soracağım kendime kaç hayat daha sığdırabilirim bir ömre? Kaç şehirde daha oturabilirim, kaç farklı iş daha yapabilirim, kaç ev daha inşa edebilirim? Tanımayıp kucaklayabileceğim kaç kişiyle daha rastlaşabilirim?
YALAN DÜNYA
Yalan mı bu dünya? Oyunlar mı oynuyoruz birbirine benzeyen? Anne babalarımızı taklit etmenin ötesinde nasıl düzenler kurabildik, neleri değiştirebildik? Benzemek istemediklerimizden kendimizi uzakta tutabildik mi? Bize benzemek isteyen, umut verebildiğimiz kaç kişiyi takabildik peşimize? Ağzımıza geleni söyleyerek, sırtımızı dayayabildiğimiz kaç insanı dahil edebildik hanemize?
BİRAZ GİDECEĞİM UZAĞA
Uzaktan bakacağım önce kendime, sonra başkalarına. İki yıldır bir roman üzerinde çalışıyorum, onu tamamlamaya uğraşacağım. Hergün baktığım çocuklarıma bakmaya devam ederek. Dostlarla uzaktan haberleşerek günlük siyasetten uzaklaşıp, her şeyin siyasi olduğunu unutmayarak yosun kokusunu çekeceğim içime. Doris Lessing’in Hayatta Kalma Güncesi’ni okumaya başladım bile. Yani yeni ufuklara açılmaya.
Beni okuyan arkadaşlara bir süre veda etmek için üç beş satır yazayım dedim. Çok konuştum, daha fazla düşünmek için susacağım biraz.