20 Ekim 2009

O düğmeye kim basıyor?

Bir düğmeye basılıyor PKK’lılar dağdan iniyor, doğu illeri halay çekiyor, İstanbul İstiklal caddesini kürtler kapatıyor, kutlama yapıyor.

Bir düğmeye basılıyor PKK’lılar dağdan iniyor, doğu illeri halay çekiyor, İstanbul İstiklal caddesini kürtler kapatıyor, kutlama yapıyor. Düğmeye basanlar istedikleri zaman ne kimse öldürülüyor, ne yaralanıyor, ne yerlerde sürükleniyor.

Barış için hep onbinlerce insanın ölmesi bekleniyor. Düğmeye basanları hiçbir zaman öğrenemeyecek miyiz?

Devlet sırları; sıradan insanların bütün sisteme güvenini sarsacak, infial yaratacak, inanılan değerleri yıkacak kadar mı tehlikeli? Neden hiçbir başbakan devlet sırlarını ifşa etmeye cesaret edemiyor? Kendi ellerimizle kurduğumuz devletler bizleri esir mi alıyor? Ölümleri başlatmak ya da durdurmak için devlet katından mı düğmeye basılıyor, devlete rağmen mi düğmeye basılıyor?


Kameralar neden kapalı?


Başbakan muhalefet lideri Baykal’la kameralar açık yani halka açık görüşmeyi, hangi devlet sırlarını saklamak için reddediyor? Devlet halktan bu kadar uzak, kopuk, korkarak mı işliyor?

Düğmeye basanları ne zaman öğreneceğiz,düğmenin yerini ne zaman göreceğiz?

Biz sıradan insanlar ölmek,öldürmek üzere yaşatılan kullar olmaktan ne zaman çıkacağız?


Barış geliyor, hoşgeliyor


Tek kelime Türkçe bilmeyen Reşo’nun annesi ile tek kelime kürtçe bilmeyen ben yıllar önce Diyarbakır’da

bir saat muhabbet etmiştik de, birbirini çok iyi anlayan ana kız gibi kucaklaşmıştık.Bir avuç bahçesinden topladığı çiçeklerle uğurlamıştı beni. O insanlar, bu insanlar diye hitap edilen o analar, kendi anamız kadar yakın durabiliyor bize.

O çocuklar, bu çocuklar denen o anaların çocukları, yıllar  geçse de hatrımızı sorabiliyor. Tamam, niçin barış düğmesine basmak için önce bize birbirimizi öldürttünüz diye sormayalım, sarılıp, öpüşelim ama yarın “kimi kime kırdıracaksınız” diye soralım.

Düğmeye basanlar hep yeni savaşlar çıkarıyorlar,şüphe duyalım. Şüphelerimiz nedeniyle barış yolunu asla tıkamayalım, ama sonraki oyunlarda atarinin kolları olmayalım.Nasıl? Ben de bilmiyorum nasılını.

Nasılını belki habur sınır kapısından, binlerce kişinin arasından Türkiye’ye giren çocuklar bulacak. Belki pkk’lılar tarafından babası öldürülen çocuklar. Belki o çocuklarla, bu çocuklar yanyana gelip, düğmeyi basanları bulup, düğmelerini kıracaklar birgün.


Düğmeye basanları hiç bulamadık


Uzak geçmişe gitmeyelim.Yakın geçmişe bakalım.

Bir düğmeye basıldı, onbinlerce silah toprak altına gömüldü, kazı yapıldı,silahlar yeraltından fışkırdı. Silahları temin edenler arazi oldu.

Bir düğmeye basıldı, hücre evler kuşatıldı, binlerce kişi cezaevine kapatıldı, hücreleri inşa edenler bulunamadı.

Bir düğmeye basıldı, görünmez kapılardan, tanınmayan kişiler çıktı, aydınları yaktı, görünmez kapılardan girerek kayboldu.

Bir düğmeye basıldı, domuzbağıyla bağlanıp, mezarevlere atılanlar bulundu, öldürenler yoklara karıştı.

Geriye doğru gittikçe hepimiz hangi katliamlarda, gözaltlarında düğmeye basıldığını ezberden sayarız. sadece düğmeye basanları, düğmenin yerini öğrenemedik bugüne dek.

Yazarın Diğer Yazıları

LGBTİ+'lar ölsün mü, başka kimler ölsün?

Sadece birbirimizi okuduğumuzu bilmeme rağmen kendi kendime konuşmaya dayanamayıp yazdım

Ertugrul Özkök'e mektup

Mehmet Yılmaz'a katılıyorum. Biz bu toplumu eski kodlarımızla artık yeterince tanımıyoruz. Ben zaten uzun süredir nadastayım. Hepimizin ihtiyacı var. Sizin de Ertugrul Bey

Hepimiz bir tuğla koyarız evelallah

Allah, kendi adına tuğlaları toplama yetkisini Diyanet'e vermiş de, haberimiz yokmuş

"
"