21 Aralık 2015

Başkanlıktan önce özerklik

Bugün özerkliği tartışmazsanız, yarın sınırları ayırmak zorunda kalabilirsiniz

Başkanlıktan önce özerkliği tartışalım.

Güneydoğu'da generaller, albaylar kafilesiyle topu topu üç beş ilçede günlerdir hakimiyet kurulmaya çalışılıyor.

Sonuç; çatışmalar devam ediyor. Hendekler geçilemiyor. Halkın evleri delik, deşik, çocuklar korkudan açım diye ağlayamıyor.

Rusya'ya kafa tutan büyük devletimiz ilçeleri geçebilecek misiniz?

Milli Güvenlik Kurulu'nda terörle mücadeleye devam kararı almışsınız. Ne zaman almamıştınız ki? Otuz yıldır aynı kararı tekrar tekrar tekrar alıyorsunuz. Bu karar sizi nereye vardırıyor? Hendeklere mi?

Sanki IRA filminden sahneler izliyoruz. Hendekler, dehlizler, evlerden evlere bağlanan geçitler, çıkılamayan sokaklar. Ve bölgeye bir kere bile gitmemiş ama “vatan bölünmez, alçak teröristler” narasını atan seyirciler.

 

AKP ise bölgeyi bile bile ne yapiyor?

 

Hükümetin ne yapmaya çalıştığını gerçekten anlamaya çalışıyorum. AKP bugün bölgeye özerklik bile verse oylarını CHP ya da MHP'ye kaptırmaz. Çünkü muhalefet partilerinin bu meseleyi çözme formülleri yok. Tersine AKP barışı tesis eden parti sıfatıyla oylarını arttırabilir. Üstelik özerklik çerçevesini, kılıfını en iyi de AKP örer.

Seçimlerden önce barış sürecinin askıya alınması, HDP'ye kayan oyların devşirilmesi, şiddetin kazandıracağı planı gibi hesaplarla diyelim ki AKP taktik uyguladı. Neticede yüzde elliyi aldı.

Peki şimdi ne yapılıyor? "Sonuna kadar askeri harekat" kararının ardında başka nedenler olmalı.

 

Neden, HDP'yi başkanlık sistemine zorlamak mi?

 

Selahattin Demirtaş'ın Haziran seçimlerinden önce "seni başkan yaptırmayacağız" sloganını sonraki seçimlerde duyamadık desek yanlış olmaz. Demirtaş başkanlık sistemine karşı olabilir, sosyalist kimliğiyle demokrasiyi sadece Güneydoğu'da değil, batıda da inşa etmeyi hedefleyebilir. Ancak HDP'nin Demirtaş ve HDP milletvekillerinden ibaret olmadığını zaten biliyorduk ve şimdi de bilgimizi teyid ediyoruz.

Bütün örgütleriyle Kürt hareketi özerklik karşılığında başkanlık sistemine destek verecek noktaya getirilebilir. AKP'nin barış sürecini tekrar başlatmamasının nedeni bu olabilir. Kürt örgütlerini kenara sıkıştırmak ve "verin başkanlığı, alın özerkliği" demek.

 

Neden, Suriye mi ?

 

Diğer neden Suriye olabilir.

Suriye'de Esad rejimine katkı sağlayan PYD dolaylı yoldan zayıf mı düşürülmek isteniyor? Ortadoğu'daki hakimiyet mücadelesinde Kürtler mi engel teşkil ediyor?

PKK'ya karşı askeri operasyonların, HDP'yi siyasi muhatap olmaktan çıkarmanın nedenlerini dış denklemlerle çözebiliriz belki. 

 

HDP cephesine bakarsak;

 

HDP'nin söylemlerine şaşırmamalıyız. HDP, PKK, KCK'yı birbirinden ayrı düşünmek zaten gerçek dışı. PKK Kürtlerin silahlı örgütü. HDP Kürtlerin parlamentodaki temsilcisi. KCK Kürtlerin sivil örgütü. HDP her ne kadar şiddete, çatışmaya karşı dursa da, PKK'yı dışlaması, Kürtler için savaşan PKK'dan bağımsızlaşması düşünülemez. Kürt halkını HDP ve PKK 'dan soyutlamak ise maddenin doğasına aykırı bir hal. Kürt halkı onun adına siyaset yapan, ölen, öldüren bir örgütü ne kadar dışlar?

 

Geldik bugüne

 

Otuz yılda askeri operasyonlarla, on binlerce insan hayatı pahasına geldik bugüne. Durum her zamankinden daha da kötü. Şimdi özerkliği tartışacaksak, bir an önce tartışalım. İtalya tipi mi, İspanya tipi mi, İsviçre tipi mi, ABD tipi mi, ne tipiyse tipi, Türkiye'ye özgü bir bileşim mi? Ne bileşimiyse bileşimi.

Ancak tıkandığı iddia edilen parlamenter sistemden kürt meselesinin çözümünün daha elzem olduğu ortada. Bölgeye generaller dışında genelkurmay başkanı da gitse, başkumandan da gitse, daha çok top tüfek de atılsa , daha binlerce genç de feda edilse durum değişmeyecek.

 

Ne diyordu eski DEP'liler ;

 

"Bu meseleyi bizimle çözdünüz, çözdünüz yoksa bizden sonra gelen nesille çözüm bulmanız çok daha zor. " Dedikleri doğru çıktı.

 

Şimdi de denebilir ki; özerklik hemen bugün

 

Bugün özerkliği tartışmazsanız, yarın sınırları ayırmak zorunda kalabilirsiniz. Üstelik bu sınırlar sadece doğu illeriyle sınırlı kalmayıp, batıyı da kapsayabilir. 

Yazarın Diğer Yazıları

LGBTİ+'lar ölsün mü, başka kimler ölsün?

Sadece birbirimizi okuduğumuzu bilmeme rağmen kendi kendime konuşmaya dayanamayıp yazdım

Ertugrul Özkök'e mektup

Mehmet Yılmaz'a katılıyorum. Biz bu toplumu eski kodlarımızla artık yeterince tanımıyoruz. Ben zaten uzun süredir nadastayım. Hepimizin ihtiyacı var. Sizin de Ertugrul Bey

Hepimiz bir tuğla koyarız evelallah

Allah, kendi adına tuğlaları toplama yetkisini Diyanet'e vermiş de, haberimiz yokmuş

"
"