10 Ekim 2013

ABD’deki borç tavanı krizi hakkında sormaya utandığınız bütün sorular

Sadece ABD mi? Kepenk kapatmadan farklı olarak bu kriz sadece ABD’yi değil tüm dünyayı etkileyecek

ABD’de 1 Ekim’den itibaren devlet kepenk kapatmış durumda. Önemli işler haricinde çalışan tüm federal işler askıya alınmış, yüzbinlerce çalışan ücretsiz izne çıkarılmış durumda. Bütün bunlar ABD için utanç verici, ancak dünyanın sonu da değil. Fakat ABD 10 gün sonra yaşama ihtimali olan krizle, ekonomisine günlük 300 milyon dolar civarında maliyeti olan bu kepenk kapatma günlerini bile güzel günler diye hatırlar hale gelebilir.

Sadece ABD mi? Kepenk kapatmadan farklı olarak bu kriz sadece ABD’yi değil tüm dünyayı etkileyecek. Bu nedenle bütün dünya 17 Ekim tarihini endişe ile bekliyor. Peki borç tavanı krizi nedir ve ABD’de neler oluyor? İşte bugünlerde çok sık duyduğunuz bu konularda başkasına sormaya utandığınız tüm sorular ve cevapları :

Borç tavanı veya borçlanma limiti nedir?

Bir devletin hükümetine borçlanma konusunda bir üst sınır koymasıdır. Bazı ülkelerde böyle bir yasal limit yok. Ancak ABD’de, birinci dünya savaşına fon oluşturmak için yapılan borçlanma bir belirsizliğe dönüşmesin diye 1917 yılında borçlanmaya yasal üst sınır konuldu. Bu sınıra ulaşıldığında Hazine Bakanlığı kredi alamıyor veya Hazine bono ve tahvil satışıyla borçlanamıyor. Bu durumda devletin tek geliri vergi geliri ve harçlar oluyor.

Kongre, çıkardığı kanunlarla sadece 1960 yılından beri ABD yönetiminin borçlanabileceği bu en üst sınırı tam 78 kez yükseltti. Şu andaki borç limiti 16 trilyon 699 milyar dolar.

Borç tavanına 17 Ekim’de mi ulaşılacak?

Hayır. 16 trilyon 699 milyar dolar olan borçlanma tavanına hali hazırda ulaşılmış durumda. Yani bir süredir, ‘kara gün’ parasıyla geçiniyor. 17 Ekim, ABD Hazine Bakanı Jacob Lew, ‘’kara gün paramız 17 Ekim’de bitecek o gün tamtakır hale geleceğiz’’ dediği için gözler 17 Ekim’e döndü. Lew’in açıklamasına göre son olarak 17 Ekim günü sabahında ödemeler yapıldıktan sonra ABD’nin kasasında 30 milyar dolar para kalacak. Bu ise devleti çalıştırmaya yetmez. Çünkü ABD devletinin günlük harcaması ortalama 60 milyar dolar civarında. 

Bunların 1 Ekim’de başlayan ‘kepenk kapatma’ krizi ile ilgisi var mı?

Hayır doğrudan ilgisi yok. Halen devam eden krizin adı devletin kepenk kapatması (government shutdown). Borç tavanı krizinden farklı olarak devletin kasasında para var ancak harcama yetkisi yok. Federal hükümetin para harcayabilmesi için Kongre’nin bütçeyi onaylamış olması gerek. Kongre’nin verdiği son para harcama yetkisi 1 Ekim gece yarısı doldu. Kongre’den yetki olmadan para harcamak yasadışı olduğu içinde kanunlarla izin verilen acil ve kritik hizmetler dışındaki tüm devlet faaliyetleri durdu. Ancak Cumhuriyetçilerin çoğunlukta olduğu Kongre’nin bütçe yetkisi vermemesinin hem de borç tavanını yükseltmeye yanaşmamasının en önemli gerekçesi, ‘Obamacare’ olarak adlandırılan sağlık sigortası reformunun askıya alınması talebi. Obama ve Demokratlar ise Obama’nın başkanlığının en önemli reformu olan bu reformdan her hangi bir tavize yanaşmıyor.

ABD yönetimi neden borçlanıyor?

ABD çok uzun yıllardır vergi gelirinden çok fazlasını harcayan bir devlet. Bazılarının maliyeti Türkiye bütçesinden fazla olan savaşlara giriyor. Dünyanın birçok yerinde askeri operasyon yürütüyor. Her tarafta oluk oluk para içen askeri üsleri, savaş gemileri var. Sağlık sigortasında dev bir reform yapıldı(Obamacare) ve büyük kamusal kaynak aktarılıyor bu reformun getirdiği programlara. Bütün bunların sonucu olarak bütçede son yıllarda oransal olarak son yarım yüzyılın en büyük açıkları yaşanıyor.

Bu derece bütçe açığı olan bir yönetimin yapacağı iki ‘zor ama kalıcı’ çözüm var: Ya vergileri çok daha yükselterek sıcak para geliri elde etmesi gerek ya da kamusal harcamalarda radikal bir kesinti programı uygulaması.

Birinci çözümü, ‘sadece zenginlerin vergi oranını artıralım’ şerhiyle Demokratlar savunurken Cumhuriyetçiler şiddetle karşı çıkıyor.

İkinci çözümü, ‘sadece sosyal güvenlik ve yardım programlarını keselim, savunma bütçesine dokunmayalım’ şerhiyle Cumhuriyetçiler savunurken Demokratlar şiddetle karşı çıkıyor.

Sonuçta her iki zor çözümün de sosyal ve politik yansıması hiç de sevimli değil, ciddi sosyo-politik kargaşalar çıkarabilir. Ancak hem Beyaz Saray’a hem de Kongre’ye güçlü şekilde hakim bir yönetimin göze alabileceği çözümler.

Kolay çözüm ise, borçlanma. ABD yönetimleri de bu kolay çözüme yönelerek vergi artıma veya kemer sıkma yerine borçlanmayı tercih edegeldi.

Borçlanma kötü bir şey mi?

Aslında, borçlanma, eğer geri ödeme program ve imkanınız sağlam ise en mantıklı yol. Çünkü ülkenin moralini ve ekonominin ritmini bozmadan kaynak bulan bir çözüm. Ekonomiyi de kısa vadede canlandırır. Tabii ki borcun uzun vadeli ve düşük faizli olması lazım. Kredi derecelendirme kuruluşlarının devreye girdiği yer de burası.

Kredi notu yüksek devlet düşük faizli hazine bonoları yayımlar ve bunları kısa sürede satabilir. Müşterisi çok olur. Çünkü borç verenler, paralarını ve faizlerinin geri alacaklarına emindir. Ancak kredi notu düştükçe risk büyür ve dolayısıyla ucuza borç bulmak zorlaşır. Borç veren de yüksek faizle verir. Borç yüküne bir de faiz yükü biner. Bir nokta da hükümet borç ödeyemez hale gelir ve bu kısır döngü, bugün Yunanistan’da gördüğümüz üzere devletin iflasın eşiğine gelmesiyle sonuçlanır. Ancak ABD para birimi dolar ve dev ekonomisi sayesinde borç bulmakta sıkıntı yaşayan bir ülke değil. Dünyada bir çok yatırımcı ve ülkenin elinde ABD Hazine Bakanlığı tahvilleri var. Dünyanın en güvenli yatırım ve kefalet aracı olarak görülüyor.

ABD’nin ne kadar borcu var?

Nisan 2013 verilerine göre sosyal fonları saymazsak ABD’nin yaklaşık 12 trilyon dolar borcu var. Yani ABD’nin Gayrisafi Milli Hasılası’nın yüzde 75’i. 2013 yılı başı itibarı ile ABD’nin borcunun 5,6 trilyon doları yani yüzde 47’si ABD dışındaki yatırımcıların elindeki tahvillerden oluşuyor. 

17 Ekim’den sonra ne olacak?

ABD’de devletin kepenk kapatması 1977 yılından beri 17 kez oldu. Ancak devletin parasının kalmamasıyla sosyal güvenlik harcamaları ve borç ödemelerini ifa edememesi bütün Amerikan tarihi boyunca bir kez bile yaşanmadı. Dolayısıyla kimse bu durumun ABD içinde ve küresel boyutta sonuçlarını tam kestiremiyor. Öncelikle, sonuçlarının çok çok kötü olmasını engelleyecek hiç bir yasal mekanizma yok. Eğer Kongre uzlaşıp borç tavanını yükseltmezse, ABD Hazinesi’nin 17 Ekim’den itibaren tek geliri vergi ve harçlar olacak. Bu gelir de sosyal güvenlik harcamaları, borç ve faiz ödeme yükümlülüklerini ifa etmesine yetmeyeceği için borç ödemelerinde temerrüde(default) düşme ihtimali gündeme gelecek.

Günlük 60 milyar doları bulan kamusal harcamalarda ciddi kesintilerine gidilecek. Sadece savunma, eğitim, konut gibi zorunlu olmayan kamusal harcamalar değil, sosyal güvenlik ödemeleri gibi zorunlu harcamalar da askıya alınacak. Örneğin insanlar emekli aylıklarını alamayacak ki ilk büyük darbeyi de tek geliri sosyal güvenlik ödemeleri olanlar yiyecek. Devlet harcamalarındaki keskin ve dev kesinti ile muhtemel keskin vergi artırımı, tüketimi hızla kesecek ve ABD ekonomisini büyük bir durgunluğa sürükleyecek.

Bütün bunlar 17 Ekim günü mü yaşanacak?

Hayır. Sonraki günlerde ve belki de haftalarda. Ama 17 Ekim artık fiilen başlangıç kabul edildiği için piyasalar olumsuz etkilenecek.  Ancak ABD’nin ödeme yükümlülükleri ve borç ödemeleriyle ilgili ilk başarısızlığı 22 Ekim’den sonra ay sonuna doğru yaşaması bekleniyor. Bloomberg verilerine göre Hazine’nin 17 Ekim günü vakti gelen 120 milyar dolarlık ödemesi var. Ayın 24’ünde ise 93 milyar dolarlık bir ödeme daha var. Ve nihayet ayın son günü 150 milyarlık ödeme daha geliyor. ABD’nin sadece 17 Ekim ile 7 Kasım arasındaki toplam ödemesi 417 milyar dolar. 

Çin ve Japonya’ya ne oluyor? Onlar neden asabiyet yapıyor?

2013 yılı başı itibarı ile ABD’nin borcunun 5,6 trilyon doları yani yüzde 47’si ABD dışı yatırımcıların elindeki tahviller. En fazla ABD tahviline sahip iki ülke ise 1,3 trilyon dolar ile Çin ve 1,1 trilyon dolar ile Japonya. Kabaca ifade edecek olursak, ABD ekonomisi batarsa önce Çin ve Japonya’yı beraberinde götürür.  

En kötü senaryo nedir?

17 Ekim’den sonra da ABD Kongresi’ndeki uzlaşmazlık çözülemez. Belirsizlik artıkça ABD Hazine bonoları değersiz kağıda dönüşür. Sigorta şirketleri, emeklilik fonları, para piyasası fonları, bankalar dağılır, borsalar çöker, küçük bankalardan büyük bankalara kaçış başlar. Takas piyasaları parasal alışverişin yerini alır. Ortalıkta pek para kalmaz. Para kalmadığı için örneğin ABD ordusu bütün denizaltı ve uçaklarını parka çeker. Kredi kartı, öğrenci kredisi, mortgage ve araba kredisi gibi borçlanmalar çok zorlaşır. Hisse piyasaları çakılır. ABD şehirlerinde toplu taşım sistemleri ve metroların bile durabilmesine kadar gidebilir.

ABD’de yaşamıyorum ki, bütün bunlardan bana ne?

2008’de Lehman Brothers iflas ettikten sonraki ilk 6 ayda ABD borsalarınde işlem gören tüm hisseler yarı yarıya değer kaybetti. Lehman Brothers finans yatırım bankası 15 Eylül 2008’de iflas açıkladığında 517 milyar dolar borcu vardı. Ve bu borç ABD ve dünya ekonomisini 1929 Büyük Buhran’dan beri en büyük ekonomik krize sürükledi. ABD’e işsizlik oranı 30 yıl sonra yüzde 10’a çıktı.

ABD’nin 12 trilyon dolarlık borcu düşünüldüğünde (Lehman’ın 23 katı), kimse küresel ekonomiye olabilecekleri düşünmek bile istemiyor. Wall Street bankalarından küresel bankalara, yabancı devletlere ve belki de paranızın olduğu bankaya kadar elinde ABD tahvili bulunduran tüm kurumlar geri ödeme sıkıntısı yaşayacak. Çünkü çoğu kendi aralarındaki alışverişlerde, dünyanın en güvenli yatırım aracı görülen ABD tahvillerini teminat gösteriyor. Birçok banka da öz sermayesini ABD tahvillerinde tutuyor. Eğer bu tahviller değer kaybederse bankalar da kredi verme konusunda çok daha cimri davranacaklar.  

2011 yılında benzeri kriz, Cumhuriyetçi ve Demokratların son dakikada uzlaşmasıyla önlenmesine rağmen krizin korkusu bile o dönemde dünya borsalarında 6 trilyon dolarlık değer kaybına yol açmıştı.

ABD borçlarında daha önce hiç temerrüde düştü mü?

Hayır.

Peki bu defa temerrüd olur mu olmaz mı?

Ben iki görüşü de anlatayım da olur mu olmaz mı siz karar verin.

’Amerika iflas miflas etmez kardeşim’’

Bu, çoğunluğun görüşü. Bir çok ekonomist, borsa analisti, politik gözlemci ve hatta Kongre liderlerinin kendisi bile iflas ihtimalini küçük görüyor. ABD’nin kendisini dünyanın önünde, ‘’yükümlülüklerini ve borçlarını yerine getirmeyen ülke’’ statüsüne kendi iradesiyle koyacağının ‘düşünülemez’ olduğuna inanıyorlar. Warren Buffett’in tespitiyle, ‘’Aşırı ahmaklığa teğet geçeceğiz gibi görünüyor ancak içine düşmeyeceğiz’’.  

Bu görüştekilerin bazıları ise aslında Jacob Lew’in 17 Ekim tarihini abartarak Kongre’yi uzlaşmaya zorladığını düşünüyor. Onlara göre, 17 Ekim’den sonrası için de en azından bir süre idare edecek en azından bir ödemede öncelikler listesi yapmaya yetecek kirli çıkın da var Hazine’nin bir yerlerinde.  Tabii öncelikler listesi uygulamaya konduğunda Kongre sosyal baskıya daha fazla direnemez. Cumhuriyetçiler, Çin ve Japonya’ya borçlarının ödendiği ama Amerikalı gariban sigorta emeklisinin maaş alamadığı bir ortama seyircinin kalmanın bedelini fazla ödeyemez. 

’Artık, herşey-merşey mümkün kardeşim’’

Bu görüş sahpleri ise, ‘’Çinli bedduası alırsan ilginç zamanlarda yaşarsın’’ diyenler. Son 5 yılda küresel ekonomide ‘ne kadar çok önceden asla düşünülemeyecek şeyin gerçekleştiğini’ de unutmak istemiyorlar. Ama onları asıl endişelendiren ise şu anda piyasalardaki ve politikadaki, ‘son dakika da olsa sağduyu galip gelecek ve ülke iflasa sürüklenmeyecek’ iyimserliği. Bu iyimserlik ve rahatlık, uzlaşma arayışlarında rehavete neden oluyor ve son saatlere hala bir uzlaşmazlıkla girilmesinden korkuyor. Borsa şu andaki ‘cool’ havasını 17 Ekim’e birkaç gün kala kaybedecek. Herkes borsanın kapısına hücüm edecek, fena panik yaşanacak. Olaylar gelişecek. 1979’daki kazayı da unutmuyorlar.

Ne oldu 1979’da?

Her ne kadar yukarıda ABD daha önce iflas etmedi desek de ABD aslında bir kez kazara temerrüde düştü. 1979 yılında Kongre sürenin bitimine bir saat kala uzlaşarak borç tavanını yükseltti. Ancak hiç hesapta olmayan bir aksilik yaşandı. ABD Hazine Bakanlığı ofis makinelerinde teknik bir arıza ABD’nin borçlarını saatinde ödemesine engel oldu. Gerçi sonradan borç epey de maliyetli olarak tamamen ödendi ama bu olay ‘teknik temerrüd’ olarak kayıtlara geçti. Yani, son dakikaya kalan işten korkacan...

Dünyanın bir numaralı ekonomisinin ilginç zamanlar yaşadığı kesin. ABD'de dünya da 17 Ekim’i bekliyor. 17 Ekim’de ABD'yi ve dünyayı neyin beklediği hakkında ise kimse emin değil.   

Yazarın Diğer Yazıları

İki Amerika'nın siyasi savaşının tarihine bir yolculuk (4)

Seçimde kimin kazanacağı ve kimin Amerika’sının egemen olacağı belirsiz. Kesin olan ise İki Amerika’nın siyasi savaşının bitmekten hala uzak olduğu… 

İki Amerika’nın siyasi savaşının tarihine yolculuk (3): Demokratik Parti ve Cumhuriyetçi Parti nasıl kuruldu?

“Onlara, daha önceki politik isimleri ve organizasyonları unutmalarını ve sana Lovejoy’s Hotel’de önerdiğim ismin altında birleşmelerini telkin et. ‘Cumhuriyetçi’ ismi altında…”

İki Amerika'nın siyasi savaşının tarihine bir yolculuk (2): “Demir demiri biler, insan da insanı”

Güneyli Thomas Jefferson ve kuzeyli John Adams’a “Amerikan devriminin kuzey ve güney kutbu” yakıştırması yapılacaktı. Birçok tarihçiye göre ABD’yi bu iki kutbun oluşturduğu denge bir arada tuttu

"
"