20 Kasım 2011

We are % 99 percent (Biz % 99'uz)

İşgal Et! Hareketi, yolsuzluk ve hırsızlığın cenneti Wall Street'te başladı, "Amerika şak der, Avustralya tak yapar" diyebileceğimiz bu coğrafyaya da ulaştı.

Başlığa dönüştürdüğüm slogan 'çoğunluk biziz' diyor. Ancak, belirli ezberleri, kalıpları yeniden üretse de 'Çoğunluk' filminin altını çizdiği, sistemin bekası için simbiyotik ilişkiye muhtaç 'çoğunluk' değil sözü edilen. 


Fikret Başkaya'nın altını çizdiği; "mülk sahiplerinin yanı sıra politikacılar, sivil ve militer bürokrasinin yükseklerindekiler, üniversite üyeleri, medyada etkin kesim, sanatçılar, eğlence sektörünün kaymak tabakası, vb." yani yüzde 1'in dışındakiler.


İşgal Et! Hareketi, yolsuzluk ve hırsızlığın cenneti Wall Street'te başladı, "Amerika şak der, Avustralya tak yapar" diyebileceğimiz bu coğrafyaya da ulaştı. Melbourne, Sydney, Brisbane derken şimdi de son iki haftadır, Kıta'nın en 'ruhsuz' eyalet başşehrine; Adelaide'e bile 'can' geldi. Uluslararası zincire sahip Crowne Plaza Oteli'nin önünde çadır kurarak 'rahatsızlık' yaratan 'işgalciler', T24'e konuştular. Ama önce 'oradada mı' diyebileceğiniz bir kaç rakam sizlere.


İnsani Gelişmişlik Endeksi'nde ikinci, kişi başına düşen milli gelirde üst sıralarda, dünyanın 13. büyük ekonomisi gibi sıfatlara haiz ülkede;


-Yaklaşık 105 bin kişi her gece evsiz.
  
- 2006 rakamlarına göre 2.2 milyon kişi; yani Avustralya'nın yüzde 11.1'i yoksulluk sınırının altında yaşıyor.


Bu arada ise;

-Sadece bir medya şirketi; karanlıklar prensi Murdoch'ın sahibi olduğu News Corporation, kıta medyasının yüzde 70'ine hakim.

-Qantas Hava Yolları CEO'su yüzde 71'lik artışla yıllık 5.1 milyon dolar gelire sahip. 


Şimdi dönelim, dünya zenginliğinin eşitsizliğine ses çıkaranlara; işgalcilere! Eyaletler arası işgal çadırları arasında gezen Breadly James'e göre yüzde 99 simgesel bir slogan. Dünyayı yöneten, kaynakları kontrol eden, iş verme gücünü elinde tutanlara karşı, bundan etkilenenleri anlatan çarpıcı bir söz: "Mal varlıklarını sürekli artıranların bir krizi bu, ve krizi bilinçli olarak yarattılar. Çoğunluk yoksullaştıkça, azınlık zenginleşiyor. Bankalar ve şirketler, trilyon dolar sahipleri olanlar, paraları balyalıyorlar."


Adelaide'de 12 Kasım'da yürüyüşle başlayan İşgal Hareketi, 'işgal özgürlüktür' sloganıyla başladı. Kendilerini protestocu olarak tanımlamıyorlar. Burası özelinde şu tespitlere yapmak mümkün. Anti'ci değiller, kendilerini 'pro' yani yanlı; doğa, insan, barış, sosyal adalet yanlısı olarak tanımlıyorlar. Statükoya, devlet aracılığıyla kurumsal açgözlülüğe karşılar. Ama aralarında ulus-devlete karşı olmayanlar da var. Yanı sıra bir ulusun askerinin başka bir ülkede ne işi var diye soranlar da. 


Doğrudan demokrasiye inanıyorlar, meclis halinde karar alıyorlar. Çok yüzlüler; dincisi, anarşişti, sosyalisti, maneviyatçısı var. Herkese açıklar ve insanlığın sesi olduklarına inanıyorlar. Birinci, İkinci, Üçüncü Dünya ayrımlarına karşı çıkıyorlar; tek bir dünyanın olduğunu söylüyorlar.


Breadly James, "Şirketler bir kenarda milyarlarca dolarını tutarken, sana bir kaç dolar veriyor. Bu bir suçtur. Herkesin arabası, televizyonu olması gerekmiyor, yaratılan ihtiyaçlara 'hayır' demeyi bilince çıkarmayı, paylaşmayı öğrenmeliyiz" diyor.


Commonwealth(İngiliz Milletler Topluluğu, ayrı yazılırsa ortak zenginlik anlamına da gelir) ülkesi Avustralya'nın kelime oyunuyla 'stolenwealth'(çalınmış zenginlik) ülkesini olduğunu söyleyen James, Aborijinler'in sadece kuşaklarının değil herşeylerinin çalındığını, İşgal Hareketi'nin, çalınanların geri verilmesini savunduğunu söylüyor.


Daha çok gençlerden oluşan bir topluluk. Gençler yanlış giden şeyleri görüyor ve değişime inanıyor. Aileleri de dayanışma gösteriyor.


Ancak Crowne Plaza Otel önüdeki çadırlardan pek haz etmeyen 'efendiler', belediyeye ve polise şikayet edince çadırların kaldırılması isteniyor. Melbourne'den farklı olarak buradaki çadırlar hala sökülmedi, zorla! Ancak görüştüğüm kişiler, Melbourne'den farklı olarak, zira oradaki harekete, gelenek olarak güçlü sendikalar öncülük ediyor, çadır kurdukları alanı başka bir yere taşımayı düşünüyor. Çatışmak istemiyor. Kendi güvenliklerini de kendileri sağlıyorlar.


Ana akım medyanın haber yapıp yapmadığını sorduğumda da " gelip haber yapıyor, ancak ana haberlerde göstermektense alt yazıda geçmeyi tercih ediyor" diye gülerek anlatıyor James.


Yazının şimdilik bitiş cümlesine ihtiyacı yok. Zira bu daha bir başlangıç!


 

Yazarın Diğer Yazıları

Suna’nın Kızları: Gitmediğimiz, görmediğimiz o köylerde kız çocukları hem okusun hem güçlensin diye…

Eğitimi bir süreç, bir güçlenme, birey olabilme gibi geniş perspektiften gören Suna’nın Kızları açtığı yeni pencereyle eşitsizlikleri, güçlendirmeyle aşabilmenin yollarını arıyor

Barış Vakfı ‘Türkiye’ masası kurdu: Otoriterlik ve çözüm bir arada olabilir mi?

Mümtazer Türköne: Kürt-Türk ittifakı kuruluyor İran’a karşı, bu reel politiğe dayanıyor

İstanbul'daki Suriyeliler anlatıyor: Dönmek istiyorlar mı, ne zaman?

Konuştuğum Suriyeliler için ÖSO ya da HTŞ ayrımı yok, onlar Esad’a karşı savaşan muhalifler…

"
"