Edebiyatın konusu olarak hayatımıza giren vampirler, zombiler, devler, canavarlar, yaratıklar, kurt adamlar ve Unidentified Flaying Object (Tanımlamayan Uçan Cisim) UFO’lar, insan denilen yaratığın zihninde varlıkları apriori bilgi olarak belirli yer edinmiş tarih içinde; sorgulama şiddetine bağlı olarak.
Hayaletlerin varlığı-yokluğu tartışmasına girmeden, bir gazeteci gözü ile bilimin varolan sınırlarının dışına çıktığı kabul edilen, açıklanamayan olaylar serisinin takipçileri ve meraklılarına teybimi uzattım bu hafta. Zira yaygın, hatta belirli mekânlara ‘hayalet turları’ düzenleniyor, turizme katkısı da fena değil. Alıcısı olunca, soruşturmacısı da neden olmasın!
Buna neden olansa, medya devi Murdoch’un pek bi “hafif”, tabloid, çok satan gazetesi The Advertiser’da çıkan bir haber. Haber, küçük bir market sahibinin, hırsızlık yapıldığına dair en ufak belirtinin olmadığı dükkânında garip olayların olması ve bu olayları araştırmak için devreye soktuğu “Paranormal/Doğa Üstü Dedektiflerle ilgili.
Sonradan araştırdığımda karşıma, bu işe yıllarını veren bir dedektif grubu çıktı: Adelaide’s Haunted Horizons.
Alison Oborn, grubun kurucusu ve 23 yıldır Paranormal iddialarla uğraşıyor. İşini çok ciddiye aldığı belli, zira sürekli olarak olası risklerden bahsediyor. Kişisel tarihinde, bu “bilinmeyen” alana merakı şöyle anlatılıyor ABC Radyo’da: “İngiltere’de perili bir evde büyüdü ve belki de bu, kaçınılmaz olarak garip olayları araştırma merakını belirledi.”
Benim de merakım ya; aradım kendisini, buluştuk. Orta yaşta, enerjik, kendisiyle dalga geçebilen bir karakter. Zaman zaman cümlelerinin arasına ‘korku’ efektleri yerleştirmesi tamamen genel algıya dair ironik bir gönderme. Kendi cümleleri ile ifade edersem, hala çizginin hala bu tarafında. Açıklanamayan olayların varlığını kabul ediyor, ancak hayaletlerin olup olmadığı konusunda şüpheciliğini koruyor. Zira birçok iddianın bilimsel olarak çürütülebildiğini gördüğünü söylüyor. Olayları araştırırken ‘gizlilik’ ilkesine bağlı kalıyorlar ve herhangi bir ücret de almıyorlar.
Bir olayı nasıl araştırdıklarını sorduğumda ise aldığım yanıt şöyle: "Önce iddiada bulunan kişi ile uzun bir görüşme yapıyoruz. Bu görüşmeye biri kadın biri erkek olmak üzere iki kişi gidiyoruz. İlaç kullanıp kullanmadığı, kullanıyorsa hangi ilaçları aldığı, başka şahitlerin olup olmadığı sorularımız arasında. Önemli bir ayrıntı ise olaydan sonra günlük tutmasını istiyoruz. Günlük bize ay hareketleri ile olay arasındaki bağlantıyı gösteriyor ve böylece biz iddiaya şahit olabilmek için en uygun zamanı yakalamaya çalışıyoruz. Bizim ‘yeni eve taşınma sendromu’ dediğimiz şeyler de pek ala yanlış yorumlanabiliyor. Çünkü insanlar taşındıkları yeni evin yabancısı olarak duydukları sesleri, 'ayak sesi' olarak tanımlayacak kadar ileriye gidebiliyor. İşte bunları ayırt etmeye çalışıyoruz.’’
Olay yerine teknik ekipmanla gidiyorlar, ortamın elektro manyetik gücünü ölçüyorlar, çünkü kullandığımız teknolojik aletler, elektrik kaçağı, yüksek gerilim hattı gibi nedenler insanda benzer algı yanılsamalarına sebep olabiliyor. İşte bu nedenle, ‘Paranormal Dedektifler’, doğa yasalarıyla ilişkini kontrol ediyorlar. Deprem, su hareketleri gibi doğal olaylar sırasında oluşan, infrasound denilen yani duyu eşiğimizin dışındaki ve filler, balinalar tarafından da hissedilebilen sesler, duyu yanılsamalarına neden olabiliyor.
“Soruşturma ekibini nasıl oluşturuyorsunuz?” diye soruyorum. Ekibi özellikle dar tuttuklarından söz ediyor. Aşırı şüpheci ve dini inançları çok güçlü insanları almıyorlar. Çünkü bu olaylara farlı yönden yaklaştıklarını, başka türlü açıklamaya çalıştıklarını söylüyor.
Hayaleti en geleneksel tanımıyla ölen kişinin herhangi bir nedenle ardında bıraktığı ruh olarak tanımlayan Alison Oborn, 10 yıldır buranın en eski, şu an müze olarak kullanılan cezaevinin resmi soruşturmacısı. Ve yaptığı işi tutku olarak tanımlıyor.
Daha çok detay haftaya…