14 Kasım 2010

Dersimiz jeoloji/yer bilimi

Çocukluğumda gezegenlerin milyonlarca kilometre ile ifade edilen ışık yılı uzaklığında olduğunu öğrendiğimde, o küçük havsalam almamıştı.

Çocukluğumda gezegenlerin milyonlarca kilometre ile ifade edilen ışık yılı uzaklığında olduğunu öğrendiğimde, o küçük havsalam almamıştı. İlköğretim sıralarında bilim denilen engin denizin sığ sularında yüzerken, laboratuar ortamlarına sıkıştırılmış bu alanı, gündelik hayatımızda da tecrübe etmek çok heyecan vericiydi.  Çay demlerken annem (nşa..normal şartlar altında)su kaynamaya başladığında, “evet ısı 100 dereceye ulaştı” çığlığımı hatırlıyorum.

Geçen gün yaptığımız bir gezi beni,  taa çocukluğuma götürdü. Bilim yine “yeryüzüne inmişti”.  Gündelik hayatın sıkıcı, sıkıştırıcı diline, bildiğimiz kavramları; yerkabuğu, jeolojik dönem,  buzul çağını eklerken, bu kez farklı bir metod devredeydi. Teori’nin delilleri bize 10 km uzaklıktaydı.  600 milyon, 280 milyon yıl önceki kayaların üzerinde buldum kendimi. Bu “aydınlanma” gezisinin mimarı ise, kendisi de heyecanlı, bilgilerini gündelik hayata taşıyan, “bilgi tekelini kırmak gerekir” ekolünden,  25 yılını Avustralya’da geçiren, jeoloji bilimiyle “aşk” ilişkisini gözlerinden okuyabileceğiniz Dr. N. Şükrü Apak’tı.


Avustralyalı, Türkiyeli bir grup olarak çıktık yola. Varış noktamız Hallet Cove’du. Grubun lideri bilim insanı Dr.Apak önde, biz arkada, taşların ardındaki jeolojik tarihi öğrenecektik. Üç ayrı jeolojik dönemi aynı anda görme şansına sahip olacaktık.


Açık hava dersliğinde, yaş ortalaması 35 olan grubumuzun Dr. Apak’ı “öğrenmenin yaşı yoktur” düsturu ile can kulağı ile dinlediğini görmek ayrı bir kazanımdı kısa günde. Precambrian denilen döneme ait yani 600 milyon yıl önceki kayalar, Permian dönemine ait 270 milyon yıllık taşlar, yaşları 2-4 milyon yıl arasında değişen “genç çökeller” açık hava dersliğinin doğal parçasıydı. Gezelim, görelim tadındaki ders boyunca Dr. Apak bizlere Permian zamanındaki buzul çağının kanıtlarını gösterdi.


Deniz seviyesinden 50 metre yukarıda bir kayanın üzerinde derin yarıklar, çizikler, ve çizgilerin yönünü görebiliyorsunuz. Dr. Apak, bu dönemde güney küredeki kıtaların birleşik olduğunu, bu dev kıtanın “Gondwana” olarak adlandırıldığını, buzul çağı döneminde bu kıtanın 3/2’sinin büyük buz kütlesi ile kaplı olduğunu, iklim değişiklikleri nedeniyle buzulların eridiğini, erimenin etkisiyle hareket ederken üzerinde bulunduğu kayaya büyük basınç yaptığını, izlerin de bu şekilde olduğunu anlattı.


Dr. Apak yine killi bir ortamda büyük granit taşların görülmesinin de benzer nedenlerle olduğunu kanıtlarıyla anlattı. Yani eğer “bu özellikteki bir taşın burada ne işi var” diye sorarsanız nedenlerinden birini öğrendim, sizinle de paylaşıyorum. Şöyle ki; buzul çağında buz kütleleri içinde taşıdığı büyük taş bloklarını, erimenin etkisiyle, deyim yerindeyse vücudundan atıyor. Bu jeolojik olaydan dolayı denizin derin bölgelerinde büyük bloklar görmek mümkünmüş (Dropstone).


Peki taşların hangi döneme ait olduğu , hangi ortamda oluştuğunu nasıl anlayabiliriz? Dr. Apak anlatıyor biz dinliyoruz: “ Taşların yaşını fosillerden anlıyoruz. Eğer kıvrım ve kırılma yoksa tektonic olayların çok olmadığı donemlerde tabakalarin cokeldigini, original konumlarini korudugunu anliyoruz. Sedimentler, yani çökelmeler, zaman içinde taşlaşırlar. O taşa özelliğini veren sedimentin türüdür. Örneğin kum, kum taşına dönüşür. Ancak taşların özelliğini belirleyen başka faktörler de vardır. Hallett Cove’daki 600 milyon yaşındaki kayaçlar denizin derinliklerinde çökelmişler. Ancak ancak yaklaşık 500 milyon sene önce tektonik nedenlerle kıvrılıyor, kırılıyor ve bölgedeki dağları oluşturuyor.“

“Aydınlanma” gezisinin sonunda, ”bizle” başlamayan jeolojik tarihe, 600 milyon yıl öncesine zihinsel zaman tünelinden gidip gelmek, 3 jeolojik dönemi aynı anda görmek, “zihnimizin tekerine ‘TAŞ’  koymak isteyen “carpe diem-anı yaşa” anlayışını törpülemesi açısından da çok öğreticiydi.


Yerkabuğu bugüne gelinceye kadar çok jeolojik olay yaşamış. Yaşlanmak onun için de geçerli. Dünya, güneş sisteminin zaman dilimiyle konuşursak, şimdi orta yaşında. Sonrasını değil çocukluk, erginlik havsalam bile almıyor.

Daha fazla bilgi için aşağıdaki link yararlı olabilir.

http://users.sa.chariot.net.au/~littoral/hallettcove/geology.htm

Yazarın Diğer Yazıları

Suna’nın Kızları: Gitmediğimiz, görmediğimiz o köylerde kız çocukları hem okusun hem güçlensin diye…

Eğitimi bir süreç, bir güçlenme, birey olabilme gibi geniş perspektiften gören Suna’nın Kızları açtığı yeni pencereyle eşitsizlikleri, güçlendirmeyle aşabilmenin yollarını arıyor

Barış Vakfı ‘Türkiye’ masası kurdu: Otoriterlik ve çözüm bir arada olabilir mi?

Mümtazer Türköne: Kürt-Türk ittifakı kuruluyor İran’a karşı, bu reel politiğe dayanıyor

İstanbul'daki Suriyeliler anlatıyor: Dönmek istiyorlar mı, ne zaman?

Konuştuğum Suriyeliler için ÖSO ya da HTŞ ayrımı yok, onlar Esad’a karşı savaşan muhalifler…

"
"