"Geleceğin yayıncılığı ne olacak?" tartışmaları sadece medya patronlarının akçeli ve nüfuzlu işlerini değil, gazeteciliğin yapısını da belirleyecek. Zira gazetelerin reklam pastasındaki payının azaldığını, internet payının ise arttığını söyleyen medya grupları stratejik yatırımlarını buna göre belirleyecek gibi görünüyor. “iPad” gazetesi uygulamaları, sosyal medya kullanımı, copy-paste eleştrisi alan, ancak diğer yandan Wikileaks örneğini de yaşadığımız internet haberciliği ve yine internet kültürünün sonucu olsa gerek. Daha da artan “hız” ve “reyting” saplantısı başka bir mecraya doğru gidişin habercisi gibi.
Gidiş nereye?
Bir deneyim olarak Avustralya’da son zamanlarda yapılan bir tartışmayı ve medya yapısındaki değişimi aktarmak istiyorum bu hafta. Geçtiğimiz haziran ayında ülkenin en büyük medya gruplarından biri olan ve bünyesinde çok sayıda gazete, dergi ve radyo, internet sitesi barındıran Fairfax şirketi ani bir kararla üç yıl içinde 1900 çalışanını işten çıkaracağını, tabloid gazeteciliğe yöneleceğini, online yayıncılığa daha ağırlık vereceğini açıkladı. Sonrasında, dünyanın en zengin kadını sıfatına sahip maden devi Gine Rinehart, Fairfax’taki hisselerini yaklaşık yüzde 20’ye çıkardı. Sonrasında mevcut yönetimi baskı altına almak için taktiksel olarak hisselerinin bir kısmını yeniden sattı. Zira derecelendirme kuruluşu S&P Fairfax’ın görünümünü negatife çevirdi.
Bu operasyonun ardından Rinehart şirketin yönetim kuruluna da müdahele etmeye çalıştı. Gerilim bundan sonra başladı. Bu müdahelenin editoryal bağımsızlığa yönelik olduğunu söyleyen çevreler Rinehard’ın aşırı sağcı görüşlerini, karbon ve maden vergisine karşı yürüttüğü lobi ve kampanyaları ve grubun editoryal bağımsızlık bildirgesini imzalamamasını referans alıyor.
Avustralya medyasının ilk kez böylesi ciddi bir krizle karşılaştığını söyleyen gazeteci ve Sydney Teknoloji Üniversitesi Araştırmacı Gazetecilik Merkezi öğretim üyesi Wendy Bacon’un uyarıları, tespitleri Türkiye’ye teşmil edilebilecek içerikte.
Ana akım medyadaki yapısal değişikliğin; yani tabloide geçiş, şirket çıkarlarının aşırı öne çıkması, internet haberciliğinin trend olması, haber merkezlerinin birleştirilmesi gibi adımların daha az haber, daha az öykü ve daha az ses anlamına geleceğini söyleyen Bacon, güçlü gazeteciliğin ancak haber alıcılarının yani okuyucuların online yayın için para ödemeleri durumunda hayatta kalabileceğini söylüyor: “Uzun vadede tehlike şu ki, şirket karının daha çok öne çıkması, borsadaki hissedarların daha çok para getireni destekleyecekleri anlamına gelir.”
Medya şirketlerinin bugüne kadar reklam ve satışlarla desteklendiğini, teknoloji ile birlikte reklam gelirleri kaynağının da değiştiğin söyleyen Bacon, “Şu bir gerçek ki küçülme ya da kapanma medyada eski bir öyküdür. Ama Fairfax ın küçülmesi sürpriz oldu. Bu şirket online yayıncılıkta gelişti. İnternet yayıncılığı, içeriğin doğrudan en çok tık alan alan ya da hit olan haber tarafından belirlenmesi riskini taşıyor. Çünkü amaç daha çok reklam almak” diyor.
Bacon, online yayıncılıkta çalışanların daha az sendikalı ve geleneksel haberciliğe göre editoryal bağımsızlık konusunda daha az aşılı olduğunun altını çiziyor ve sözde entegre habercilik adına yapılanların gazetecinin ne ürettiği ne yayınladığı ve haberin ne kadar önemli olduğunu da belirleyeceğini savunuyor:
“Görünen o ki Fairfax içinde mücadele devam ediyor. Bir çok gazeteci kendisini dijital yayıncılığa hazırlasa da profesyonel gazeteciliğin alanını korumak, muhafaza etmek isteyenler de var. Medya da şirketinin ticari çıkarları ile gazetecilik arasında her zaman gerilim olmuştur. Ama ticari kaygıların diğerini boğacağı yönünde kaygı var. Maden devi Gine Rinehart’ın ne yapmak istediği henüz belli değil. Belli ki şirketi karlı tutmak istiyor hatta editoryal kararlarda, işe alım ve işten çıkarmalarda ağırlığını koymak istiyor. Politik ajandasının ne olduğu şüpheli. Digital yayıncılık aynı zamanda kırsal alanda ya da işçi sınıfı arasında daha az yer alacak. Sorun medyadaki patronaj sistemine bir düzenlemeye getiremeyen iktidarların aynı zamanda.”
Tabloid format konusunda görüşlerini açıklayan Bacon, bizdeki Radikal örneğini düşünürsek, “Tabloid gazeteden ne anladığınıza bağlı, örneğin; The Guardian ile The Daily Telegraph arasında çok var” diyor ama önemli bir uyarıda bulunuyor.
“Her ne kadar Fairfax yönetimi, kaliteden ödün verilmeyeceğini ve az sayıda gazeteci ile üretim yapılacağını söylese de, bundan emin olamayız. Çünkü az eleman daha az haber ve daha az derinlik demek. Avustralya özelinde konuşursak, bir araştırma tabloid gazetenin geleneksel ölçülerdeki bir gazeye göre daha az habere ve farklı seslere yer verdiğini gösteriyor” diye belirtiyor.
Peki ne yapmalı? Bacon’a göre gazetecilik her zaman ekonomi-politikten etkilenmiştir. Bir çok boşluk ve gömülmüş değer var. Editoryal bağımsızlığın olabilmesi için gazetecilerin kaynak yetersizliği ile karşılaşmaması gerek. Çünkü bu, gazetecilerin bedava, ücretsiz gezileri kabul etme eğilimini tetikliyor. Sendika ve meslek örgütlerinin yanı sıra bağımsız ve toplumsal medyanın da güçlenmesi gerekiyor.