28 Kasım 2010

42 Yıl Sonra da “Eşit ücret /Equal Pay” Mücadelesi

Türkiye’de vizyona girmedi diye biliyorum, eğer gösterildiyse de affınıza sığınarak yazıma esin kaynağı olan filmden bahsetmek istiyorum.

Türkiye’de vizyona girmedi diye biliyorum, eğer gösterildiyse de affınıza sığınarak yazıma esin kaynağı olan filmden bahsetmek istiyorum. Adı “Made in Dagenham”.68 rüzgarının da etkisiyle, İngiltere’deki Ford Fabrikası’nda çalışan kadın işçilerin “eşdeğer işe eşit ücret” mücadelesini anlatıyor. BBC yapımı filmde ,her ne kadar tarihsel arka planı, dönemi yeterince göremesek de, sendikal bürokrasinin oyunlarına , büyük sermaye gruplarının hükümetler üzerindeki baskısına, kadınların mücadele ederken yaşadığı değişime, özel alandaki(ev) çatışmaya, kadınların politik dilinin farklılığına “kurmaca” tanıklık edebiliyoruz. Film dönemin kadın grevine   “BBC objektifliğinde”  değiniyor.  Mücadeleyi kazanan kadınlardan sık sık şu cümleyi duyuyoruz;  “daha düşük ücretin nedeni sadece kadın olmamız”! Grev başarıyla sonuçlanıyor, kadın işçiler fabrikalarına geri dönüyor,  ve bu kazanım 1970’de yasal statüye kavuşuyor.


42 yıl önceki durum, bugün de geçerli. Kadınların emeği hala değersiz. Düşük ücretli, güvencesiz, prestiji olmayan işlerde kadın işçilerin oranı daha yüksek. Kalifiye, teknik bilgi ve beceri isteyen sektörlerde ağırlıklı olarak erkekler istihdam ediliyor.


Avustralya da hala “eşdeğer işe eşit ücret” sorununu konuşuyor(gerçi bu sorunu hiçbir ülke daha çözemedi). İktidar partisinin(İşçi Partisi)  kadın başbakanı hizmet sektörü sendikasının taleplerini  “başı öne eğik”  dinliyor. Zira “serbest piyasacı”, Tony Blair soslu “sosyal demokrat”  iktidar  partisi, işveren lobisinin gönlünü hoş tutmak istiyor.


Avustralya’da 1969’a kadar kadın işçiler, erkek işçi maaşlarına göre yüzde 25 daha az ücret alıyordu. Örneğin; 1951’de bir erkek öğretme 27 dolar alırken, bir kadın öğretmen sadece 20 dolar ücret alıyordu.  


69’a gelindiğinde sendikaların “nabız yoklama” eylemleriyle  kadınların, erkek maaşlarının yüzde 85’ini alması gerektiğine karar verildi. 1972’de ise bu yasalaştı.  Ancak eyaletler arası eşitsizlikler sürdü.


Bugün de hizmet sektöründe eşit ücret talebi ciddi bir sorun olarak hükümetin önünde duruyor. Avustralya Hizmet Sektörü Sendikası, temizlik, satış ve otelcilik hizmetinde çalışan kadınların yüzde 15 ile 50 arasında, 200 bin kadını ilgilendiren bir maaş artışı talebinde bulunuyor. İşçi Partisi’nin “sol kanadı” da hükümete bastırıyor. Avustralya Ticaret Odası ise, işverenler bu kaynağı nasıl yaratacak diye dert yanıyor, sanki gaipten ücret isteniyormuş gibi. Asıl korku ise bunun “salgın” gibi diğer sektörlere de yayılması.


Şimdi son sözü “İş Yaşamında Adalet Komisyonu” söyleyecek. 


Film bana 2007’deki Novamed Grevi’ni hatırlattı.  Tuvalet sürelerinin tutulduğu, hamileliğin izne bağlığı olduğu, “diyaliz filtresi” üreten bu işyerinde  yine kadınlar öncülüğünde, yine kadınların dayanışması ve birlikteliğiyle işveren, sendikanın taleplerini kabul etmişti. Kadınların gece/gündüz grev gözcülüğü nöbetleri , hayatlarına dokunmuş, benzeri çatışmalar, kazanımlar bu grevde de deneyimlenmişti. Son bilgilere göre kazanımlar yeniden törpülenmeye başlanmış.

Tarih bize gösteriyor ki, hak mücadeleleri her an geri alınabilir; karşı duruş olmadığı sürece.


Yazarın Diğer Yazıları

Barış Vakfı ‘Türkiye’ masası kurdu: Otoriterlik ve çözüm bir arada olabilir mi?

Mümtazer Türköne: Kürt-Türk ittifakı kuruluyor İran’a karşı, bu reel politiğe dayanıyor

İstanbul'daki Suriyeliler anlatıyor: Dönmek istiyorlar mı, ne zaman?

Konuştuğum Suriyeliler için ÖSO ya da HTŞ ayrımı yok, onlar Esad’a karşı savaşan muhalifler…

Rojin Kabaiş’in babası 69 gündür adalet arıyor: Cinayet ihtimalini güçlendiren yeni bilgiler

Rojin’in kaybolduğu ve cenazesinin bulunduğu Bardaklı ve Molla Kasım köyünde cep telefonu iletişimini sağlayan üç firmanın baz bilgileri üzerinde Narin cinayetindeki gibi “daraltmış analiz” yapılacak mı?

"
"