02 Mayıs 2012

Setlerde Ölmek İstemiyoruz

Arka Sıradakiler dizisinin Kağıthane\'deki setinde meydana gelen kazada dün akşam dizinin sanat asistanı Selin Erdem vefat etti

Arka Sıradakiler dizisinin Kağıthane'deki setinde meydana gelen kazada dün akşam dizinin sanat asistanı Selin Erdem vefat etti.

Hep diyorum oyunculara bir şey olmaz onlar dinleniyor para alıyor itibar görüyor; olan gerçek emekçilere oluyor çok üzüldüm Selin Erdem'e. Daha 26 yaşındaymış…

Oyunculara bir şey olmaz diyorum ama en son Ece Uslu da sette bayıldı ve hastaneye kaldırıldı. Öyle de dememek lazım aslında ama set işçilerinin emeği ile kıyasladığımda gözüme küçük geliyor; Setleri görmüş yaşamış ve bir daha o koşulları yaşamamak için dua eden biri olarak.

Ve Ece Uslu; "Setlerdeki şartlar çok ağır. İnsanlar uykusuz, aç çalışamaz. Aylardır 3 saat uykuyla duruyorum…

Yapımcıların bu konuda yapacağı bir şey yok. Çünkü kanallar bizden 90 dakika ya da 120 dakika arası bölüm istiyorlar. Bütün kanalların toplanıp böyle bir karara varması gerekiyor" demiş.

Sadece kanalları suçlamak da kesinlikle yanlış olur…

Çok uzağa gitmeyelim  daha yeni Antalya Televizyon Ödülleri Gecesi’nde Halit Ergenç’in sözleri üzerine şöyle yazmıştım;

Halit Ergenç; dizi sürelerinden çok uzun olduğundan yakındı; hatta ölmek istemiyoruz dedi. Şöyle söyleyeyim ben oyunculardan çok kamera arkasındaki inanılmaz emeği, insan üstü çabaları düşünüyorum; oyuncuların dinlenmek için zamanı oluyor ama onların olmuyor.

Geçen sene yapılan eylemler de bir sonuç vermedi; hani protesto ediliyor ama lafta kalıyor, hiçbir yapımcı hadi değiştirelim düzeni demiyor. Şimdi Acayip Hikayeler başladı süre açısından farklı olarak sadece.

O zaman herkes sözleri eyleme geçirme yollarını aramalı, örneğin dizi sürelerinin kısalması için sadece Okan Bayülgen’in bu konuda çalışmaları olduğunu, uygulama çabasında olduğunu biliyorum.
Okan Bayülgen’den dizi sektörüne çözüm başlıklı yazı da yazmıştım;
Bayülgen şöyle demişti; ‘TV8 içinde kurduğumuz bir yapım şirketinde süresi 45 dakikayı geçmeyen diziler üretiyoruz yazıyoruz. Birçok oyuncuya diyorum ki süresi 45 dakikayı geçmeyen diziler yapıyoruz dolayısıyla hem oyuncular için sağlıklı set şartları oluşacak yani sette insanlar ölmeyecek hem de telif haklarını üzerinizde bulundurabileceksiniz. Telif haklarınızı devretmeyeceksiniz, ömür boyu telif hakları baki olacak eserin üzerinde.’
Ancak Bayülgen, oyunculara bu projeden bahsettiğinde yakınmalarla, şimdi yarı ücret mi alacağız şeklinde konuşmalarla karşılaştığını belirtmişti ve bir tür riyakarlık söz konusu olduğundan bahsetmişti.
Yani çözüm için öncelikle sektördeki herkesin birlikte hareket kararı vermesi gerek.
Hani emekleme, çocukluk çağından alıp çıkartmak gerek televizyonculuğu, hep birlikte o zaman.

\

1 Mayıs yürüyüşünde Oyuncular Sendikası kortejinde en çok dikkatimi çeken kare bu oldu;

Fuat Okan Yaş: 60 36 yıl sigorta- telif yok- bir oyuncu beni emekliye kim ayıracak?

Bir kısım oyuncunun trajedisini nasıl anlatıyor.

Törenlerde Setlerde Ölmek İstemiyoruz sloganı atmakla olmuyor ya da eylem yapmakla; icraata geçmek lazım… Bu konuda Oyuncular Sendikası’nın ciddi çalışmaları var, onların örgütlenip başaracaklarını düşünüyorum yakın gelecekte.  Ben Memet Ali Alabora’ya güveniyorum.
Onun gibi birinin başta olması beni acayip umutlandırıyor.
Eğer ki oyuncular örneğin Okan Bayülgen gel benim projemde oyna hem süresi kısa insani şartlarda dediğinde aaa şimdi yarı yarıya mı ücret alacağım demezse sözler icraata dökülürse düzelmenin başı çekilir ama böyle de bir riyakarlık varsa devran böyle gider.
Peki Set çalışanlarının haklarını kim savunacak?
Asıl emekçi setlerde gece-gündüz çalışıp kendinden geçen, üç kuruş parayı ya alan ya alamayan set işçileridir.
Özetle tek bir koldan suçlu aramak yanlış, ortada düzeltilmesi gereken ciddi problemler var.
Kanal, yapım şirketi, reklamcı, oyuncu dörtgeni fikir birliği yapmalı.
Hem daha fazla üretim hem de daha kaliteli içerik gelecektir.
En en önemlisi insan hayatı önemli olsun artık şu ülkede!

Yazarın Diğer Yazıları

Ali Kemal Çınar: Zayıf yönlerini görüp bunun üzerine gitmek, ancak güçlü gördüğün yönlerinin varlığından cesaret alarak yapılabilir

Ali Kemal Çınar ile son filminden Kürt sinemasında birey olma sorunsalına, Diyarbakır'dan Türkiye Sineması'nın geleceğine uzanan bir söyleşi gerçekleştirdik

Ulaş Tosun: Merhaba Canım'ın yarattığı etki, belki tasarlanmış estetiğin bir kere daha çöküşü olarak yorumlanabilir

Merhaba Canım benim için sansürün ve otosansürün tüm gücünü hissettiğim bir çalışma oldu

"
"