29 Mart 2016

Nejat Yavaşoğulları: ‘Sözlerimi geri alamam’ı yücelttiğim kadın beni terk edince yazdım

“Şeyh Bedreddin destanını yapıyoruz”

Bizi sanat ayakta tutacaktır. İstedim ki burada çok sevdiğim iki değerli müzisyen T24 için röportaj yapsın. Ve sevgili Doğan Duru bu akşam Bronx-Pi sahnesinde gerçekleşecek konser öncesi, Nejat Yavaşoğulları ile müzik üzerine bir söyleşi gerçekleştirdi.

2015 Kasım ayında Hayat Bu Kapağın Altında desteğiyle başlayan ve bu akşam 5. si gerçekleşecek olan Doğan Duru Akustik Seri konserlerine bu ay da Nejat Yavaşoğulları konuk oluyor. 

Doğan Duru: Hayatında müzik nasıl başladı, neler seni üretmeye itti? Hangi hayallerdi onlar? Sonrasında başka şeylere nasıl dönüştü? Böyle bir noktaya gelebileceğini hayal etmiş miydin?

Nejat Yavaşoğulları: Beatles grubu gibi olmayı düşlemeye başlamıştım. Aynanın karşısında mandolini gitar gibi tutarak bugün yaşadıklarımı hayal ediyordum. Bunun gerçek olduğunu söyleyebilirim.

DD: İlk defa sahneye çıktığın zamanların Türkiye'si ile bugünün Türkiye'si arasında ne fark var? Bu soruyu romantik bir manada soruyorum, siyasi kısmını değil.

NY: Romantik olarak bakarsak değişen bir şey yok, aynı heyecan devam ediyor. Sadece ilk konserlerde kim gelecek acaba diye endişelendiğimi hatırlıyorum. Sahnedeyken Romantik! bakışmalar ilk günden beri hep var orada bulunup müziği birlikte paylaştığımız kişilerle. Müziği paylaşmamız hep sürüyor. Hepimize ait duyguları paylaştığımıza inanıyorum bu süreçte.

DD: Eskiden bir albüm kaydetmek oldukça zordu. Kaldı ki o dönem için kolay bir müzik de değildi. Aklına gelen zorluklar ve belki de kolaylaştıran rastlantılar varsa biraz anlatır mısın?

NY: En büyük fark dijital teknolojinin gelişmesi oldu. Şimdi insanlar masa başında ve evde bir albümün 3/4 ünü hallediyor. Kanal sayısı kısıtlı iken simdi sonsuz. Edit yapma işlemi yoktu, ne çalarsan o kalıyordu. Sonuçta şimdi daha iyi olanaklara sahibiz diyebilirim.

DD: Şarkıların nasıl yazıldığı konusunu herkes merak eder, herkesin de kendine has bir üretim aşaması vardır ama ''sözlerimi geri alamam''ın böylesine bir marş  olacağını hiç düşünmüş müydün yaptığında ve neydi bu şarkıyı yaptıran şey?

DD: Şarkının sözlerine seni başlatan ve devam ettirten şeyler neler?

NY: Söz ve temayı bulursam daha rahat şarkı yapıyorum. Örneğin arabada giderken ve radyo haberi dinlerken trafikte, "ne olursa olsun yaşamaya mecbursun" notunu aldığımı hatırlıyorum. Daha sonra gerisini getiriyorum. “Sözlerimi geri alamam” sevip yücelttiğim bir kadının beni terk ettiği gerçeğini anladığım anda bir sabah gitarı elime aldım söz ve müziği aynı anda ve bir anda yazdım. B Bölümü hariç. Bu noktaya geleceğini falan düşünmeden tabii ki. Bir de sabah uyanıp yataktan kalkmadan kafamda yaptığım şarkılar da var.

DD: Hala mimarlık yapıyor bir yandan da Türkiye'nin birçok yerinde konserler veriyorsunuz. Hangisinden daha çok keyif alıyorsun, hiç tereddüt yaşadın mı birinden birini bırakma konusunda?

NY: Yaşadığım tereddüt mimarlığı bırakmak konusunda oldu. Müzikte hiç tereddüt etmedim. Müzik asıl işim, mimarlığı bırakmadığımın iyi olduğu konusunda da görüşler var ama şahsen müziğe daha çok vakit ayırsaydım neler olurdu ben de merak ediyorum.

DD: Akustik seri konseri  provaları sırasında belki de epeydir hiç çalıp söylemediğin şarkıları çaldık, neler hissettin? Böyle bir performansın nasıl bir heyecanı var sende?

NY: Bu performansta uzun zamandır hiç çalmadığım şarkıları seyirci karşısında icra etmenin heyecanını duyuyorum. Sürekli çaldığımız şarkılarda alıştığımız rahatlık olmayacak mecburen, sözleri bir kağıttan falan takip ederek  söyleyeceğiz. Fakat sonuçta iyi bir şey olacağını da düşünüyorum.

DD: Son olarak yeni projeler, kayıtlar veya şarkılar var mı?  

NY: Şeyh Bedreddin destanını yapıyoruz.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Ali Kemal Çınar: Zayıf yönlerini görüp bunun üzerine gitmek, ancak güçlü gördüğün yönlerinin varlığından cesaret alarak yapılabilir

Ali Kemal Çınar ile son filminden Kürt sinemasında birey olma sorunsalına, Diyarbakır'dan Türkiye Sineması'nın geleceğine uzanan bir söyleşi gerçekleştirdik

Ulaş Tosun: Merhaba Canım'ın yarattığı etki, belki tasarlanmış estetiğin bir kere daha çöküşü olarak yorumlanabilir

Merhaba Canım benim için sansürün ve otosansürün tüm gücünü hissettiğim bir çalışma oldu

"
"