25 Eylül 2015

Füsun Demirel: Sanatın muhalif olmasından yanayım

Füsun Demirel ile ‘Madımak, Carina’nın Günlüğü’nü konuştuk

Füsun Demirel, 25 Eylül’de vizyona girecek olan ‘Madımak, Carina’nın Günlüğü’ filminde oynuyor . Usta oyuncu ile toplumsal bir acıyı anlatan filmini , sanatçı ve siyaset ilişkisini konuştuk.

Füsun Demirel, yıllarını sinemaya, oyunculuğa vermiş usta bir isim. Onu film, tiyatro ya da dizi olsun her rolünde hayranlıkla ve ilgiyle izliyoruz. Demirel, ‘Madımak, Carina’nın Günlüğü’ filmiyle “İnsan hiçbir din, inanç, ideoloji, aşk, sevda ve intikam uğruna başka bir insana zarar vermemelidir” temennisinde bulunuyor...

Filmdeki rolünüzden bahseder misiniz?

Carina’nın Türkiye ziyareti sırasında evlerinde konuk olduğu ailenin annesi Sultan Sivri’yi oynuyorum. Alevi bir anne. Pek çok anne gibi misafirperver, cana yakın, korumacı... Carina’yı hemen benimseyip sahiplenen bir anne.

Sizin için nasıl bir süreç oldu? Teklif gelince neler düşündünüz ve şu an bu rolü oynamış olmak neler hissettiriyor?

Teklif gelince sevindim. İlk yönetmenlik denemesi ve kısıtlı bütçeyle yapılacak bir iş olacaktı. Film nasıl çıkar diye endişeler duydum ama sonuçta niyet çok önemli... Şimdi bu filmde var olduğum için gururluyum ve bu film aracılığıyla insanlarımıza yaşanan bir toplumsal acıyı anlatacağımız için görevini yerine getirmiş bir oyuncu olarak mutluyum.

Nasıl bir film oldu sizce? İzleyici neler hissedecek?

Duygusunu izleyiciyle birlikte izleyip hissedeceğim ama çekimler yapılırken hemen her sahnede çok yoğun duygular yaşadık. Eğer o samimiyet filme yansıdıysa izleyici filmi sevecek.

Bu film neleri değiştirir insanların algısında?

İnsanın hiçbir din, inanç, ideoloji, aşk, sevda ve intikam uğruna başka bir insana zarar

vermemesi gerektiği algısı uyanır elbette. İnsanların diğer insanlara “Sen bizden değilsen ölmelisin” düşüncesi ile fetvalar verip, o insanları öldürme içgüdülerinin ne kadar vahşi, acımasız, insanlık dışı ve inanç dışı olduğunu algılatır diye düşünüyorum.

Sizce bu filmi çekmek, son zamanlarda içinde bulunduğumuz siyasi ve sosyal ortamda zor değil miydi?

Filmi geçen yaz bitirdik biz ama geçen yaz setteyken de sokaklar karışıktı aslında. Mesela

biz Gazi Mahallesi’nde, Okmeydanı’nda falan çalıştık ama bizim Okmeydanı Cemevi’nde çalışmaya başlamamızdan kısa bir süre önce o cemevinin bahçesinde bir yurttaş öldürülmüştü. Sokaklar gazdan, polis operasyonlarından, çatışmalardan kurtulamamıştı. Özellikle Alevi yurttaşlara yönelik baskılar şiddetle vardı.

Sanatçılar sizce toplumsal konulara tepkili mi, kayıtsız mı bu dönemde? Sanatçının siyasi duruşu nasıl olmalı?

Bir kısmı tepkili ve tepkilerini sosyal medyadan iletiyorlar. Gezi olayları sanatçıların en büyük katılım gösterdiği toplumsal olayımızdı. Herkes siyasi olmayabilir, herkes tepki vermeyebilir. Sanatçının siyasi duruşu aslında ürettiğindedir; oradan gözlemleyebiliriz o sanatçının siyasi

duruşunu. Ben sanatın hangi siyasi ideoloji olursa olsun muhalif kalmasından yanayım. Sanat ancak var olan sisteme ve erke eleştirel bakabiliyorsa üretilebilir. Eleştirel bakış toplumları geliştirir, yukarı çeker.

Levent Üzümcü’nün başına gelenler hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu ülke Pir Sultan’larını, Sabahattin Ali’lerini, Nazım Hikmet’lerini, Ruhi Su, Sümeyra Çakır, Metin Altıok, Behçet Aysan, Nesimi Çimen, Asım Bezirci, Orhan Kemal, Balaban, Yılmaz Güney ve Ahmet Kaya’larını cezaevlerinde, sürgünlerde ya da bizzat yakarak, öldürerek, katletmiş bir ülkedir. Bu büyük değerlerin ve ismi aklıma gelmeyen nice sanatçılarımızın öylesi trajik, ağır, acı dolu geçmiştir ki yaşamları... Sadece kendi özgürlük düşüncesini toplum içinde istedikleri için. Sistemin içinde ödün vererek ve sistemin bir parçası olarak yaşayıp, ondan yararlanmak yerine muhalif kalıp özgür düşünce ile sanat üretmeyi seçtikleri için hepsinin hazin bir hikâyesi vardır. Ama biz her biriyle gurur duymaktayız. Levent Üzümcü arkadaşımız da yukarıda saydığım ustalarımız, hocalarımız, duayenlerimiz gibi onurlu bir duruş sergilediğinden, sistem tarafından cezalandırılmıştır. Bu düzene karşı koyarsan olacaklara şaşırma. Levent arkadaşımız da hukuki yollardan hakkını aramaya başladı. Yapılacak fazla bir şey de yok zaten.

Sizi dizilerde izleyicinin gönlünde yer eden rollerde izledik. Televizyonda olmaya, dizilerde olmaya nasıl bakıyorsunuz?

Çok sıcak bakmasam da, profesyonel işim oyunculuk olduğundan çalışmak zorunda kalıyorum. Yine de şanslıyım. Ben de seçiyorum ama o projelerin yaratıcıları da beni buluyor sanırım. Hep doğru düzgün işlerde çalıştım ve mutluyum aslında.

Peki setlerin, dizilerin en önemli sorunları ve çözümleri ne sizce?

Tabii mutluyum derken çalışma koşullarını kastetmiyorum! Çalışma koşulları son derece ağır ve hatta acımasız. 90 dakikayı geçen diziler çekiliyor ve bu işi beş günde yapmanız isteniyor. Setlerdeki en önemli sorun çalışma şartları. Oyuncular sendikasından beklentilerimiz var.

Yazarın Diğer Yazıları

Ali Kemal Çınar: Zayıf yönlerini görüp bunun üzerine gitmek, ancak güçlü gördüğün yönlerinin varlığından cesaret alarak yapılabilir

Ali Kemal Çınar ile son filminden Kürt sinemasında birey olma sorunsalına, Diyarbakır'dan Türkiye Sineması'nın geleceğine uzanan bir söyleşi gerçekleştirdik

Ulaş Tosun: Merhaba Canım'ın yarattığı etki, belki tasarlanmış estetiğin bir kere daha çöküşü olarak yorumlanabilir

Merhaba Canım benim için sansürün ve otosansürün tüm gücünü hissettiğim bir çalışma oldu

"
"