Önce ‘İşler Güçler’ ile televizyonda, sonra ‘Düğün Dernek’ ile sinemada izleyicinin gönlünü fetheden, şimdi de NTC Medya yapımcılığında ‘Kardeş Payı’ dizisi ile Star TV ekranlarına dönen Ahmet Kural ve Murat Cemcir ile yeni projelerini, ‘Düğün Dernek’i ve birbirleriyle ilgili fikirlerini sete konuk olup konuştuk.
Ahmet Kural ve Murat Cemcir’i her izlediğimde oyunculuklarına ve yeteneklerine hayran kalıyorum. Onlarla daha önce ‘İşler Güçler’setinde sohbet etmiştik, şimdi de ‘Kardeş Payı’ setinde tekrar buluştuk...
‘Kardeş Payı’nda neler anlatacaksınız? İzleyici neler izleyecek?
Murat Cemcir: Dünyayı kurtarmaya çalışan iki kardeşi canlandırıyoruz. Acayip cesaretli, güven duygusu olan, kendine, çevresine, ailesine, özellikle de kardeşine çok güvenen bir karakteri canlandırıyorum. Ahmet’in karakteri de hemen hemen aynı.
Ahmet Kural: Evet, hayallarinin peşinden koşan iki kardeşiz biz. ‘İşler Güçler’de bir dostluk hikayesini
anlatıyorduk, burada bir aile, mahalle hikayesi var. Aile içindeki o güzel çekişmelerin, mutlulukların mizahını çıkarttık. Güzel bir dizi oldu.
‘İşler Güçler’den farkları neler?
A.K: ‘Kardeş Payı’, daha geniş bir kitleye hitap eden bir dizi.
M.C: Evet, kesinlikle ‘İşler Güçler’ daha sektörel bir hikaye anlattığı için dizi-film sektörünü bilenlerin daha çok eğlendiği, bilmeyenlerin de eğlendiği bir diziydi ama burada herkesin çok eğleneceği bir dizi yapıyoruz.
‘Düğün Dernek’ gişe rekoru kırdı. Sizce neden bu kadar tuttu? Bu ilgiyi bekliyor muydunuz?
M.C: Bir gün böyle bir şey olacağına inanıyorduk, onun için bir aradayız zaten ama bunun bu kadar çabuk olacağınıbeklemiyorduk. Bir de bizim bir arada olma durumumuzu seyirci çok seviyor. Çünkü herkes ayrı ayrı kariyer yapıyor, herkesin derdi kariyer. Bizim kariyer yapma gibi bir derdimiz
yok, hikaye anlatmak gibi bir derdimiz var. O yüzden de o hikayeyi evet bir kişi anlatamazsınız dört, beş, sekiz kişi olmanız gerekiyor. Arzu Film döneminde olduğu gibi.
A.K: ‘Düğün Dernek’ 200 kişinin başarısı. Ayrıca biz varız, evet oyuncular var ama BKM ile yapmamız da bu gişede büyük paya sahip. Çaycısından yönetmenine kadar herkesin çok emeği var. Herkesin bence gönlü temiz ve dualarıyla böyle güzel bir iş ortaya çıktı diye düşünüyorum.
İzleyici komediyi daha çok izliyor. Gündemden, hayatın içinde koşuşturmaktan bıkıyorlar. Bunlar etkili mi sizce?
M.C: Vallahi o kadar çok şey yaşanıyor ki memleketimizde... İnsanlar taze şeylere gülmek istiyorlar.
Biz de her yaptığımız işte daha taze, daha, sıcak daha yeni ne yapabilirizin hesabı içindeyiz. Bu
yüzden iyi anlaşıyoruz seyirciyle.
‘Kardeş Payı’ için “Son dizimiz olabilir”demişsiniz...
A.K: Bizim dizi yapma gibi bir düşüncemiz yoktu; dizi çekmek çok yorucu bir iş. Bir de bizim bir filme başlamadan iki-üç ay öncesinden ezber ve provamız başlıyor. Dolayısıyla dizide görünmek istemedik pek. ‘Düğün Dernek’in gişesi güzel oldu, ondan önce de ‘Kardeş Payı’nın senaryosu zaten güzel
olunca, “Yapalım” dedik ve ortak bir karar aldık. Ocak-haziran ayları arasında sadece
22 bölüm, 60 dakika olarak yayınlanıyor dizi. O yüzden yaptık.
M.C: Bizim planımız iki ya da üç sezon yapmak diziyi ama tabii bu şartlarda... 22 bölüm, 60 dakika. Böyle olduğunda ancak kaliteli bir iş çıkartabilirsiniz. Diğer türlükaliteli bir iş çıkması, oyunculuk ve senaristlik anlamında çok zor olduğuna inandığımız için yapmak istemiyoruz. Böyle işlerde bu
kadar uzun süren işlerde oynayarak da sektöre ciddi bir kazık atıldığını düşünüyoruz. Bu
yüzden böyle bir karar aldık ama tabii bu koşullarda televizyonda dizi yapılabiliyorsa ve bunun karşılığı varsa, bunu bilmiyorum. Sonrasında dizi yapar mıyız bilmiyoruz. İçimizden, gönlümüzden geçen şey, bir daha dizi yapmamak. Bu dizi son dizimiz olsun diye umut ediyoruz!
A.K: Belli de olmaz tabii. Yapmayacağız dedik, yine yaptık.
M.C: Bu bizim koşullar televizyonda işlerse ve seyirci de tutarsa, yapılır.
A.K: Çok farklı bir format olursa, 30 dakika, 25 dakika olabilir, yaparız.
M.C: Ya da mini-dizi yaparız. Sektörügeliştirmek adına bir şeyler yapalım istiyoruz.
Yabancı diziler gibi...
M.C: Tabii... ‘Kardeş Payı’ da ‘Breaking Bad’gibi. ‘Breaking Bad’i nasıl bekliyorsak, ‘KardeşPayı’nı da bekleyeceğiz yani.
Peki şöyle bir şey olsa... Kanal dese ki; çok tuttu, başarılı iş, devam ettirelim...
M.C: Hayır, devam ettirmeyiz. Şöyle bir şey var; bizim işimizin en büyük numarasımatematik. Her şeyi önceden planladığımız için bu kadar güzel oluyor.
A.K: Kanal da zaten bunu bilerek anlaştı.
M.C: Yani bir sezon 23 bölüm olmaz, 22 bölüm.
Eğer Selçuk Aydemir’le yolunuz kesişmeseydi, acaba yine komedi yapıyor olur muydunuz?
M.C: Ben komedi yapmazdım.
A.K: Ben de yapmazdım. Kimseye güvenmiyorum çünkü. Bendeki o komikliği çıkaran Selçuk Aydemir. Durup dururken “Çok komik bir adamım, komedi yapayım” demedim. Selçuk’la Murat “Yapalım” dediler.
M.C: Selçuk’un içinde olmadığı ‘Düğün Dernek’, benzeri bir senaryo olsa, kimse ne Ahmet’e Fikret’i oynatırdı, ne de bana Çetin’i oynatırdı. Kesinlikle emin olabilirsiniz buna.
A.K: Başkaları oynardı.
Dramı tekrar tercih eder misiniz?
A.K: Tabii ki.
M.C: Hikaye anlatmanın dram ya da komedi diye ayrılmadığınıdüşünüyorum. Seyirci hikayeyi izler, duyguyu izler. Ama bizim “Biz komedyeniz, komedi yapacağız” gibi bir iddiamız hiçbir zaman olmadı.
Biz bir ‘Çalgı Çengi’ yaptık, elimize yapıştı. Komediyi becerebildiğimizi gördük. Ve aktör olduğumuz için de sadece komedyenlerin tekelinde olmasın diye komedi işleri yapıyoruz. Çünkü bunun doğru olmadığınıdüşünüyoruz.
‘Düğün Dernek’in sonunda yeni bir film geleceğini anlıyoruz. Ne zaman olacak?
A.K: Evet, devam edecek ama daha belli değil.
Birbiriniz hakkında ne dersiniz? Hisleriniz ne? Önce Murat, sen Ahmet hakkında neler dersin?
M.C: Ahmet hakkında satırlar sığmaz, çok uzar muhabbet. Bir kere her şeyin ötesinde, benim en büyük sıkıntım şuydu: Sette en çok ben ve Selçuk uğraşıyor, çarpışıyorduk. Sonra Ahmet dahil olduktan sonra ekibe, artık biliyorum ki bizden de çok bizim kadar birisi daha düşünüyor projeyi.
O anlamda biz birbirimizi yargılamadan sevdiğimiz ve böyle bir ilişki kurduğumuz için müthiş bir dostluğumuz var, kardeş gibi olduk artık. Bu yüzden insanın kardeşini anlatmasınasıl zorsa, benim için de o kadar zor Ahmet’i anlatmak.
Ahmet, sen Murat’la ilgili neler dersin?
A.K: Gönlü güzel, yolu güzel, fikri güzel... Onunla aynı yolda yürümekten acayip mutluluk ve güven duyuyorum. Sağlam sağlam gidiyoruz onun yanında, onunla birlikte. Çok akıllı bir adam, toparlayıcı. Murat’ın hayatımda olması güven veriyor, yıllardır bu piyasaya dair oyunculukta, her aşamasında olduğu için kimin ne olduğunu, ne yapmaya çalıştığını, ne yapmak istediğini çok önceden biliyor ve biz de adımlarımızı ona göre atıyoruz. Mutluyuz, güvenliyiz, hep beraber sıkı dostlar olduk, aile gibi
olduk.
M.C: Bizi en çok mutlu eden şey ‘no name’ oyuncularla çalışabiliyoruz. Bunu misyon edindik.
A.K: Yetenekli o kadar çok insan var ki; hiçbir yapımcının oynatmak için uğraşmayacağı... Tek tip oyuncu değil. Star dolu işte ‘Kardeş Payı’. Dizide gerçekten de üç-dört tane yıldızı parlayacak oyuncu var.
M.C: Mesela bizim yaptığımız iş, sektöre çok ciddi olarak Çağlar Yurt, Onay Durgun, Murat ve Emrah Kaman kardeşler gibi senaristler kazandırdı. Tabii Selçuk Aydemir, Ahmet Kural ve Murat Cemcir. Biz
hep bir arada olmayı umut ederek bu yola çıktık ve çok iyi senaristlerle çalışıyoruz. Onlar da görevlerini bıraktılar.
A.K: Yani sadece senaryo yazmak için yıllarca uğraşıp edindikleri görevleri bıraktılar. Selçuk uçak mühendisi, Onay aile hekimi, Çağlar otomotivcidir.
M.C: Velev ki biz bundan sonra dizi yapmazsak sektör olağanüstü yetenekli senaristler kazanmış olacak. Aynı şekilde oyuncular için de bunu söyleyebiliriz. Ben, Ahmet, Selçuk, senaristlerimiz alaylı. Ee, peki nasıl oluyor da bütün bunlar oluyor? Bu işin okulu var... Sadece bu ekibin oluşturduğu, kendi üslubuna uyan matematiği var. Her ekibin olmalı. Eflatun Film öyle. Onlar da kendi başlarına tatlı işler yapıyorlar. Ya da eskiden Arzu Film, Ertem Eğilmez yapardı. Şimdi yeni kuşaktan Doğu’yla Batı’yı birleştiren, Doğu’nun hikaye gücünü, senaryosunu toprağını alıp, Batı’nın üslubuyla birleştirip bu kadar çağdaş yapan ilk yönetmen de bana göre Selçuk Aydemir olduğu için peşini hiçbir zaman bırakmayacağım.
A.K: Ben bırakacağım! Belli bir yere kadar Selçuk’la devam ederim (gülüyor). Tabii şaka... Şu anda o kadar güzel bir enerji yakaladık ki, bunu bozmayız.
M.C: Gittiği yere kadar gitsin diyoruz.
A.K: Aynen, gittiği yere kadar gitsin. Sonra herkes tek tek iş yapacak tabii ki...
M.C: Sonra herkes patlayacak, tekrar bir araya geleceğiz (gülüyor)
(Hafta Sonu Dergisi- 19 Şubat)