Pazar günü çok heyecanlıydım, ilk defa LGBT Onur Yürüyüşü’ne katılmayı dört gözle bekledim.
Ve itiraf etmeliyim ki İstiklal Caddesi’ni Taksim’i hiç bu kadar güzel, bu kadar renkli, bu kadar hoşgörülü, bu kadar güzellik dolu görmemiştim. Adeta bir şölenin içindeydim.
Onur Yürüyüşü, LGBT bireylerin hayatla, yaşadıkları sorunlarla ironi yapması, o gönüllerinin güzelliğinin sokaklara yansımasıydı.
Günün sloganı ise “-Nerdesin aşkım? -Burdayım aşkım” idi.
Sonrakiler ise “diren ayol”, “yasak ne ayol” ve “aşk örgütlenmektir”.
Hepsi her şeyin çözümünü sevgi olduğunu nasıl kısa, öz ve derinden anlatıyor.
Beattles şarkısındaki gibi ya da: All you need is love, bütün ihtiyacın olan sevgi.
Hani demiştik ya bir önceki yazıda “Sokakta her şey yeni, ekranlarda her şey aynı!”.
Evet sokakta her şey yeni, yineden. Her şey başka... her şey başka güzel, sokaklar sevgi dolu, şölen havasında.
Demokrasi var ise ülkede işte en güzel hali bu yürüyüşteydi. Demokrasi hiç bu kadar güzel olmamıştı.
Hiç bu kadar güzel sloganlar görmemişti.
Baskıya, şiddet diline karşı hiç bu kadar muhteşem bir dille yaklaşılmamıştı.
“Yasak ne ayol” da ne kadar harika bir slogandır değil mi, yassah hemşehrim kültürüne karşı.
Artık bu cümleyi sürekli tekrarlayacağım:
Zulme haksızlığa uğrayan, yaşam hakkına müdahale eden her kimse ben O’yum!
***
Sene olmuş 2013 televizyonlarda tahammülsüzlük had safhada. Aklıma ilk gelen örnek sadece ve sadece Okan Bayülgen’in en son Barbaros Şansal’ın da konuk olmasıyla, açıkça eşcinselliği konuştuğu geliyor. Ve üzülüyorum...
Size ekranlarımızda yaşanan eski bir diyaloğu hatırlatmak istiyorum:
Okan Bayülgen: “Yalnız benim bir derdim var hem İstanbul hem Ankara için; Londra’da Paris’te yani dünyada en çok göç alan İstanbul gibi, dokusu da İstanbul gibi olan yani tarihini muhafaza edebilmiş iki önemli şehir; en çok yakındıkları çevre düzeni, peyzaj mimarisi ve trafik meselesi konusunda geçmişteki iki başkanla dertlerini çözdüler, bu iki başkan da gay idi. Bizim ne zaman gay belediye başkanımız olacak?”
Melih Gökçek: "Şimdi her toplumun kendisine göre ahlaki değerleri vardır özellikle bizim Türk toplumu olarak Avrupa’da gay kültürüyle bir arada bulunmamız mümkün değil ve bunu da tasvip etmek mümkün değil. Bizim yetişme tarzımız, ahlak tarzımız, anlayış tarzımız biraz değişik, inşallah bizim Türkiye’de de gay olmayacak ve olmamalı."
***
ATV’de "Kılıç Günü" diye bir dizi vardı Osman Sınav’ın yapımcılığnda, dizi uzun ömürlü olamadı. Neden mi? Çünkü "homoseksüel ilişkinin bu denli açık seçik gösterildiği ilk yerli dizi" olarak tv tarihimize geçmişti.
İki erkek sevgiliyi bellerinde beyaz havlular, aynı yatakta sohbet ederken ekrana gelince, televizyon başındaki pek çok izleyici şok geçirdi. Neden şok geçirdi. Algılar kör, kavramlar olmaksızın algılar kördür durumu özetle.
RTÜK’ümüz bu durumu hiç cezasız bırakır mı? Aslaaaa...
Dizi haliyle homoseksüelliğin gösterildiği bir dizi olarak genel televizyon izleyicisi algısının hazır olmadığını gösterdi maalesef.
Daha önce yazdığım şeyleri tekrar yazmakta fayda var: örneğin Kanal D’nin kısa ömürlü olan, Songül Öden’le Tardu Flordun’un rol aldığı “Mükemmel Çift” adlı dizinin ilk bölümünde iki erkeğin öpüşeceği açıklanmıştı. Tardu Flordun ile Tuğrul Tülek’in öpüşme sahnesi çekilmiş ancak yayınlanamamıştı. Dizide eşcinsel bir karakteri canlandıran sunucu Tuğrul Tülek ise TRT Çocuk kanalındaki görevinden kovulmuştu.
Televizyonlar, sokakların diline, hayatın diline yer vermediği sürece geri kalmış, çağın gerisinde bir araç olarak kalır.
Hem kitle iletişim araçlarının ve dolayısıyla kitle iletişiminin yeniden tanımlandığı bu dönemlerde, televizyon da bu dönüşümü geçirmek zorundadır.
Aksi halde miadını tamamlamış bir araç olarak bitkisel hayatına devam edecektir.