20 Nisan 2025

Vezneciler’e gelince ‘adalet’i göreceksin, şaşırma

İstanbul Hukuk ki zamanında nice devrimcinin filizlendiği toprakken bugün “İmamoğlu’nun diploma iptali”ni onayladığı için öğrencileri “derslerde böyle öğretmiyordunuz” diyerek korku barikatını yıkmış, ses vermiş, nefes olmuş, 2025 baharında toplumsal direnişin ateşini yakmıştır

İstanbul Vezneciler metro durağı: “Hak Hukuk Adalet” arayışındaki yüz binlerin Saraçhane’ye gelirken kâh sırılsıklam, kâh marşlar, sloganlar ve dövizlerle, kâh gaz bulutları arasında meydandan evine dönmeye çalışırken kullandığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yakın o durak.

Ve tutuklanmış, kanuna aykırı göz altına alınmış, çıplak aranmış, ölçüsüz uygulamalara maruz kalmış, yerlerde sürüklenmiş, şiddetin öznesi, mağduru olmuş 189’u hala tutuklu yargılamaları süren o çocuklar… Belki siz de…

Dilerim siz de. Gezi’yi görmüş, umudunu ve kırıklığını göğsünde taşımış, bugüne taşırmış, ülkeyi terk etmemiş, pes dememiş, vazgeçememişseniz, dilerim siz de onlarla Vezneciler durağında inip 16 Mart Şehitleri Caddesi çıkışına vardınız. Dilerim ki siz de aramızda vardınız.

“Bu bahar, o bahar” duygusuyla sokağa adım attınız. İşte tam orada, tam da karşınızdaki koyu ahşap konak, yapı, bina ne derseniz, dikkatinizi çekmedi belki. Ya da gördünüz ve anlamlandırmaya çalıştınız. Altın varaklı tabelasında şöyle yazıyor çünkü: İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ADALET Meslek Yüksek Okulu.

2024 itibariyle hemen hemen hepsi kapatılan Adalet programının asıl amacı hukuk ve adalet alanında görev alacak katip, mübaşir, ön büro, kalem, yazı işlerinde görev alacak personel yetiştirmektir. Ancak bu bölümü bitirenlere Dikey Geçiş Sınavı (DGS) ile hukuk fakültesine geçiş imkanı tanındığından adalet öğrencilerinin çoğu avukat, hakim, savcı yani hukukçu hayaliyle bu bölümde okur. Diğer bir deyişle; ülkemizde adaletin okulu vardır, okunur.

Adalet MYO, İstanbul Hukuk’un arka bahçesidir. Ders programı hukuktan dersler içerir, müfredatı ağırdır. Çoğu ders hukukla aynı, dersleri veren hocalar İstanbul Hukuk Fakültesi’nin hocalarıdır. İstanbul Hukuk, Adalet MYO ile gurur duyar çünkü ilklerden, en eskilerdendir; bugünün kimi hukukçusunun ilk evidir. Hocaları öğrencilere karşı ilgili, özenlidir.

Ve yine o İstanbul Hukuk ki zamanında nice devrimcinin filizlendiği toprakken bugün “İmamoğlu’nun diploma iptali”ni onayladığı için öğrencileri “derslerde böyle öğretmiyordunuz” diyerek korku barikatını yıkmış, ses vermiş, nefes olmuş, 2025 baharında toplumsal direnişin ateşini yakmıştır.

Adalet’e dönecek olursak Temel Hukuk, Ceza Muhakemesi, Kalem Mevzuatı, Medeni Hukuk, Adli Psikoloji, İnfaz Hukuku ve Denetimli Serbestlik, Adli Tıp gibi derslerde, öğrencileri, davanın açılışından hükmün kesinleşmesine kadar olan süreci tüm detaylarıyla öğrenir, yakalama kararından göz altına ve tutuklamaya kadar olan tüm aşamalardaki kanuni hakları ve ihlalleri, İstanbul Hukuk’un müstesna akademisyenlerinin verdiği dersler sayesinde çok iyi kavrar, kanuni olan ve olmayan ayrımını en net haliyle bilirler.

İşte bu okulda Adalet ile birlikte bir bölüm daha vardır. 2017 yılında Adalet Bakanlığının teşvikiyle yani mevcut ihtiyaç doğrultusunda açılan: Ceza İnfaz ve Güvenlik Hizmetleri programı... Adalet programı ile ders programı neredeyse aynı olan bu bölümün öğrencilerinin neredeyse yüzde 99’unu erkekler oluşturur. Ve bu öğrencilerin ideallerini ekseriyetle “Ceza evi koruma memurluğu ve polislik” süsler. Ders programlarında, Adalet ile ortak derslerin yanı sıra; Suç Sosyolojisi, Ceza İnfaz Kurumları Yönetimi, Davranış Psikolojisi, İlk Yardım, Ceza İnfaz Kurumlarında İnsan Hakları ve Psikososyal Yaklaşımlar ile Mesleki Müdahale Teknik ve Taktikleri gibi dersler yer alır.

Sözün özü, Adalet Meslek Yüksek Okulunda DGS ile hukuka geçip “insan haklarını savunacak hukukçular” ile mahkemeye çıkan, tutuklanan, göz altına alınan insanların her zaman yanında olan infaz koruma görevlileri yan yana oturur. Sokakta, meydanda, Çağlayan’da, Silivri’de bir gün bambaşka koşullarda bir araya gelene değin adalet sınavlarını birlikte vermeye çalışır bu genç insanlar…

Ama bir mart ikindisi İstanbul Hukuk’un arka kapısından yola çıkan öğrenciler yürümeye başladığında adaleti de katarak önlerine, onlarcası, genci, yaşlısı, öteki denileni, farklısı, yüz binlere dönüşür. Ve onlara katılmak istediyseniz, benim gibi -ki kalpten dilerim öyledir- Vezneciler’den çıkışta, tam karşınızda büyük harflerle, gözünüze ilk önce “ADALET” görünür.

Bengi Başaran kimdir?

Bengi Başaran 1982'de Adana'da doğdu. Tarsus Amerikan Koleji'nden 2000 yılında mezun oldu. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünü bitirdi.

Yüksek Lisans eğitimlerini Marmara İletişim Bilişim, İstanbul Teknik Üniversitesi Bilim, Teknoloji ve Toplum ve Maastricht Üniversitesi'nde 'yirminci yüzyıl sanatında teknoloji algısını' inceleyen teziyle tamamladı. İTÜ Sanat Tarihi'nden doktora derecesiyle mezun oldu.

Stüdyo İmge/ Era yayıncılık bünyesinde yayıncılığa başladı. Yeditepe Üniversitesi GSF Sanat Yönetimi bölümünde araştırma görevlisi olarak çalıştı. Çağdaş sanatın küratoryel süreçleri, yerli ve uluslararası kültürel ağları, çağdaş sanat yazını alanlarında yer aldı.

Kadın ve cinsiyet çalışmaları eksenli yazıları ve akademik makaleleri, çeşitli mecralarda yayınlandı. Kadın İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği, Toplum Gönüllüleri Vakfı, BAYETAV, İstanbul Kent Konseyi, Kadın Meclisleri gibi sivil toplum kuruluşlarıyla ortak çalışmalarını sürdürmektedir.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Annelik manşette

Çocukları için yılmadan haksızlığa, yobazlığa, ayrımcılığa karşı mücadele eden anneler: Biz bencil değil “sencil” olmayı önce sizden öğrendik. İyi ki varsınız!

Asırlık mutfağın fısıldadıkları: “Bereketli İmparatorluk: Osmanlı Mutfağı Tarihi”

Araştırmacı yazar Priscilla Mary Işın, Berekeketli İmparatorluk’ta, Orta Asya’dan Anadolu’ya yüzyıllara yayılan yemek alışkanlıklarımıza özenle ışık tutarak değişenlere, değişmeyenlere, öyle sandıklarımıza, aldıklarımıza, benimsediklerimize, mal ettiklerimize, farklılıklarımıza ve ortak paydalarımıza dair nitelikli bir kaynak sunuyor

Göç ekseninde liminal gastronomi

Atilla Heilbronn göçmen bir ailenin, göçmen şefi, tarih öncesi liman Klazomenai’den mübadeleye, tarihi göçlerle şekillenen Urla’da, yeni nesil göçebeleri ağırlıyor. Hayatlarımızda göçün anlamı değişiyor, makro ölçekten mikroya

"
"