11 Kasım 2010

Ruhunu arayan parti CHP (4)

Evet, herkesin kendine göre bir CHP projesi var. Skandal kaseti yayanların, hukuk gerekçesiyle müdahale üretenlerin...

Herkesin bir CHP projesi var

Evet, herkesin kendine göre bir CHP projesi var. Skandal kaseti yayanların, hukuk gerekçesiyle müdahale üretenlerin, senaryo yazıcılarının, Genel Başkanın, eski Genel Başkanın, medyadaki her bir köşe yazarının, bizim akvaryumdaki endişeli modernlerin, toplumun, hayatın ve hatta benim. 
Şu andaki birinci mesele hangi CHP’nin projesinin doğru olduğu değil. Mesele önce yönetim kadrolarının ve sonra da örgütün, mutfağa kapanıp çalışacakları, tartışarak yeniden tanımlayacakları ve kendilerinin hep beraber mutabık oldukları ve arkasında duracakları CHP’nin hangisinin olduğu. Seçmen, toplum ve hayat o CHP’nin doğru olup olmayacağına yedi ay sonra karar verecektir.
Ama eğer CHP yönetimi, yeni bir içerik ve iddia geliştirmeden, yalnızca daha çok miting, daha yeni ekran yüzleriyle yetinip, hayatın onları iktidara getireceğini, zaten egemenlerin, güç sahiplerinin senaryosunun Ak Partiyi iktidardan düşürmek olduğuna inanarak sihirli günü beklemeyi tercih ederse, söylenecek başka bir şey yok demektir. 
CHP’nin öncelikle yapması gereken seçmene ve bu ülkeye güvenmeyi yeniden öğrenmesidir. Ancak o zaman bu toplum ne istiyor sorusunu kendine sorabilir olacaktır. Ve ancak o zaman mutfağa kapanıp çalışmak gerektiğini anlayacaktır.


Yeni bir ütopya geliştirmek mi eksen kayması mı?

CHP’nin vermesi gereken stratejik kararlar ve tercihler vardır. Yerellik-bölgesellik-evrensellik ekseninde nerede duracak? Değişimden yana mı var olan düzenden yana mı olacak? Değişimi halkla beraber mi yapmayı yoksa halka rağmen mi yapmayı savunacak? Suni siyasi kutuplaşmanın içinden mi pozisyon alacak, yoksa hayatın doğal çelişkileri içinde mağdurlardan yana politikaları mı tercih edecek? Şu anda sıkıştığı akvaryumun karakterine ve korkularına mı teslim olacak, önce onlara sonra topluma bir değişim ve dönüşüm programımı önerecek? Kürtlere aş, iş karşılığı kimliklerini unutmalarını mı önerecek, aş ve iş kadar Kürtlerin kimliğini, haklarını ve onurunu da savunacak mı? Kalkınma ile toplumsal dönüşümü beraberce savunacak mı, yoksa sadece sözde bölüşüm kavgalarıyla mı yetinecek? Sivil toplumla ilişkileri sendika, oda başkanlarını milletvekili yapmak olarak mı anlayacak, yoksa sivil toplum ile gerçekten karşılıklı fikri beslenme zemini yaratacak mı?
Soruları çoğaltabiliriz. Aslında tüm sorunların ortak bir damarı var: CHP demokrasiyi savunacak mı? Cumhuriyeti ve toplumu demokratikleşme programı üretecek ve hayat bulmasına mı çalışacak, yoksa bulunduğu pozisyona olan aşkına devam mı edecek? Temel soru budur.
Tabi peşinden ikinci soru vardır, CHP örgütsel yapısını yenileyecek, değiştirecek mi? Bugünkü yapıyı, kadroları, yöneticileri koruyarak yeni bir program üretilebilir mi, savunulabilir mi, iddiaya dönüştürülebilir mi? 
Daha birinci günden dillendirilen eksen kayması tartışmalarının tuzağına düşmesi, taban bunu istiyor popülizminin esiri olması da mümkün tabi. Ama hiç olmazsa, mutfağına kapanmalı, tartışmalı, çalışmalı ve çıkıp demeli ki “programımın, politikalarımın doğru olduğuna karar verdim.” Seçmen ama özellikle partiye gözü kulağı açık olan seçmen ve kanat önderleri de bunu bilerek tercihini yapar. 

Ne yapmak istediğine CHP karar verecek, sonucuna da katlanacak

CHP’nin hangi yolu seçeceği kendi kararı elbette. Ama CHP bu fırsatı da kaçırır ise yapabileceği başka da bir yol yoktur. Bugünkü pozisyonunu ve tabanını koruyarak aynen devam etme şansı yoktur. Ya ileri doğru ya geri doğru gidecektir.
Örneğin ülkenin en yakıcı sorunu olan Kürt sorununda demokrat ve insan haklarına saygılı politikalar ve çözümden yana siyaset tarzı üretemez, bugün olduğu gibi Kürt meselesini yalnızca Ak Parti ve BDP’nin ellerine bırakacaksa da 2011 seçimlerinden sonra oluşacak çözüm ikliminin ve inisiyatifinin dışında kalmayı kendisi tercih etmiş olacaktır. Aynı şekilde yeni Anaya tartışmaları için de durum budur.
Evet, bugün temel sorunlar CHP’siz siyaset zeminlerinde çözülememektedir ama 2011 seçimleri sonrası sahnede etkin aktör olup olmamak da CHP’nin kendi tercihi olacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları

"Türkiye’nin Değişen Yüzü": Değerler, toplumda eskisi kadar açıklayıcı değil

Veri Enstitüsü’nün geçen hafta yayımladığımız “Türkiye’nin Değişen Yüzü 2024” araştırması, bu zaman aralığında ve bu ulusal, bölgesel ve küresel dinamikler içinde “değerlerin” eskisi kadar açıklayıcı olmadığını gösteriyor

Kendi de korkuyor ötekini de korkutuyor: Kaygıda ortaklaşmış durumdayız, peki nasıl aşarız?

Her birimiz adeta arkası olmayan sandalyelerde oturuyoruz. Tanış olmadan ilişki ve selam mesafemizdeki kalabalıklarda kimseye değmeden, yaslanmadan, selamlaşmadan yaşamaya çalışıyoruz. Sırtımızı dayayacağımız akrabalar, hemşehriler, sosyal ağlar da dağılmış, herhangi bir sıkıntı anında başvurabileceğimiz kurumlar da…

Açılıma tepkisizliğin nedeni ne? İlgisizlik mi, toplumsal barış beklentisi mi?

Gündelik hayat yalnızca bireysel varlığımızı ve hayatımızı sürdürebilme gayretine dönüşmüş. Ortak hayatın meseleleri öncelikli ilgi alanımızda değil. Ancak toplumsal psikolojinin depresyon seviyesine kadar gerilemiş olması, Kürt meselesi gibi kadim meselelerde çözüme yakın olduğumuza işaret ediyor

"
"