01 Ekim 2009

Kürt sorununu tanımlamak - 4

Kürt sorunu öncelikle yarın sabah aynı güneşe ve kadere uyanacağını bilenlerin ve bunu dert edenlerin sorunu.

Kimin sorunu var?
Birkaç gün önce, bir milletvekili dostumuz ile sohbet ederken, “Kürt sorunu kimin sorunu?” diye sorup ekledi “bu sorunu kim yarattı ise çözsün”. Eğer milletvekili seviyesinde bile bu noktadan konuşmaya başlama ihtiyacı varsa -ki var görünüyor-, gerçekten de buradan başlamalıyız belki de.
Bana göre Kürt sorunu öncelikle yarın sabah aynı güneşe ve kadere uyanacağını bilenlerin ve bunu dert edenlerin sorunu. Kökenleri, inançları, dilleri farklı olsa da beraber bir hayat kuran, bir hayatı paylaşan, birbiriyle ilişki içinde olan, beraber türkü söyleyip beraber ağlayanların sorunu. Yani ortak yaşama iradesi olan insanlarımızın sorunu.
Sorun ortak yaşama iradesi olanların sorunu
Gerçekten hepimizin büyük dertleri, sorunları var. Ama bazılarımızın üstüne bunların yanı sıra etnik kökeninden, yaşadığı coğrafyadan, devletin ona bakışındaki ayrımcılıktan ve hastalıklılıktan dolayı ayrıca dert ve sorun yükleniyor. Ve onlar genel sorunlardan önce ya da sonra değil, artık hemen şimdi tanınmak, ciddiye alınmak, ötekileştirilmelerine son verilsin istiyor.
Bunların yanı sıra bu ülkede gelecek görmeyenler var mıdır? Var, ama yalnızca Kürtler arasında mı? Çevremizde böyle düşünen Türk hiç görmediniz mi? Bunların yanı sıra kendinden başka olana yan bakan, hor gören yok mu? Şovenizmin tuzağına düşmüş, adına ister etnik milliyetçilik, ister mikro milliyetçilik diyelim, akımlar ve fikirler Kürtler arasında da Türkler arasında da var. Bunlara bakarak ortak yaşama iradesi gösterenlerin dertlerini çözmeden yaşayacak mıyız? Hadi diyelim biz yaşamaya razı olsak da hayat bu dertle beraber hiçbir şey yokmuş gibi devam eder mi?
Kürt yurttaşların kimlik tanımları
Kürt yurttaşlarımız arasında siyaset ve kimlik üzerinden bakılınca iki temel eğilim var. Bu iki eğilimi “kimliğini etnik köken üzerinden tanımlayanlar” ve “kimliğini dini inanç üzerinden tanımlayanlar” olarak kümelemek ve analiz etmek mümkün.
Kabaca söylersek Kürt yurttaşlarımızın üçte ikisi kimliğini öncelikle Kürtlük üzerinden tanımlıyor, diğer üçte biri de kimliğini Müslümanlık üzerinden. Bu iki farklı kimlik tanımı üzerinden oluşan kümelerin Kürt sorununa bakışları da farklı. Kürt sorununun nedenlerine de, çözümüne de iki kümenin bakışlarını grafiklerde görüyorsunuz. (Grafiklerde, önermelere “doğru” cevabı verenlerin oranları görülmektedir.)
İki farklı yaklaşım biçimini gösteren kümelere bakıldığında, “Kürtlerin ayrı devlet kurmak istemesini” sorunun nedeni olarak görenlerin iki küme de çok yakın oranda olduğu görülürken (ki bu oran ortalama % 30 dolayındadır), özellikle “devletin Kürtlere farklı davranması” ve “Kürtlerin kimlik sorunudur” konularında oldukça farklı iki yaklaşım söz konusu. ”Yabancı devletlerin kışkırtması” ve “genel sorunların Kürtlerin sorunu gibi gösterilmesi” sorularının cevaplarında ise fark olmakla beraber her iki küme de önemli oranda “doğru” cevabı vermektedir.

Kürt yurttaşlara göre çözüm
Sorunun çözümü ile ilgili sorularda yine iki yaklaşım arasında ciddi fark olan çözümler ile beraberce kabul edilen çözümler de vardır. “Tek yol terörü yok etmektir” fikrine doğru diyenler her iki yaklaşımda da oldukça önemli orandadır hem de iki farklı yaklaşımın birbirine çok yaklaştığı çözümdür. “Seçim barajının kaldırılması” ve “yerel meclislerin yetkilerinin artırılması” önerilerine iki yaklaşım oldukça farklı cevap vermekte iken “Kürt dilinde yayın hakkı” ve “Kürt dilinde eğitim hakkı” çözümlerinde farklı oranlarda da olsa oldukça kuvvetli onay vardır.

Bu analizler de dikkat edilirse siyasi aktörler yoktur. Kanımca ülkede tüm olan bitenlere yalnızca siyasi aktörler ve partiler üzerinden bakmak, Kürt sorunu da dâhil bizi yanlış yerlere götürmektedir. Bu durum siyasi yapının kendi hastalıklı halinin ve tıkanmışlığının sonucudur ve ayrı bir yazı konusudur. Bu nedenle Kürt sorununu, PKK meselesine ve teröre rehin etmeden ya da AKP üzerinden ve şeriat korkularımıza kurban vermeden, düşünür konuşabilirsek çözüme o kadar yakın olacağız.
Yinelemeliyim ki sorun ortak yaşam derdi olanların sorunudur ve çözüm geciktikçe ortak yaşam irademiz zayıflamakta, yaşam umutlarımız teröre, şiddete, ötekileştirmeye, ayrımcılığa, korkulara kurban gitmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları

"Türkiye’nin Değişen Yüzü": Değerler, toplumda eskisi kadar açıklayıcı değil

Veri Enstitüsü’nün geçen hafta yayımladığımız “Türkiye’nin Değişen Yüzü 2024” araştırması, bu zaman aralığında ve bu ulusal, bölgesel ve küresel dinamikler içinde “değerlerin” eskisi kadar açıklayıcı olmadığını gösteriyor

Kendi de korkuyor ötekini de korkutuyor: Kaygıda ortaklaşmış durumdayız, peki nasıl aşarız?

Her birimiz adeta arkası olmayan sandalyelerde oturuyoruz. Tanış olmadan ilişki ve selam mesafemizdeki kalabalıklarda kimseye değmeden, yaslanmadan, selamlaşmadan yaşamaya çalışıyoruz. Sırtımızı dayayacağımız akrabalar, hemşehriler, sosyal ağlar da dağılmış, herhangi bir sıkıntı anında başvurabileceğimiz kurumlar da…

Açılıma tepkisizliğin nedeni ne? İlgisizlik mi, toplumsal barış beklentisi mi?

Gündelik hayat yalnızca bireysel varlığımızı ve hayatımızı sürdürebilme gayretine dönüşmüş. Ortak hayatın meseleleri öncelikli ilgi alanımızda değil. Ancak toplumsal psikolojinin depresyon seviyesine kadar gerilemiş olması, Kürt meselesi gibi kadim meselelerde çözüme yakın olduğumuza işaret ediyor

"
"