01 Nisan 2010

Kürt meselesi ve Anayasa değişikliği

29 Maddelik değişiklik paketinde Kürt meselesinin çözümüne yönelik doğrudan tek kelime, cümle, fıkra, madde yok.

İç İşleri Bakanı Beşir Atalay 13 Kasım 2009 tarihindeki TBMM kürsüsünden dedi ki:
“Biz ülkemizin bütün sorunlarının çözümünü demokraside görüyoruz. Türkiye'nin ertelenmiş, dondurulmuş, ihmal edilmiş, ihmal edildiği için de kronik hâle gelmiş siyasi, sosyal ve ekonomik sorunların çözümü demokratikleşmedir.”
“Partimizin varlık sebeplerinden biri ve belki de en önemlisi Türkiye'nin demokrasi açığının kapatılmasıdır.”
“Kısacası demokratik açılım, köklü bir zihniyet değişikliğini ve dönüşümünü gerektirmektedir, yeni bir iklimi gerektirmektedir.”
“Değerli milletvekilleri, biz terörle mücadele ve demokratikleşme çerçevesinde attığımız bu başarılı adımları kesinlikle yeterli görmüyoruz. Bundan sonraki dönemde de milletimizin hak ettiği demokrasi ve insan hakları standartlarını yakalamaya yönelik kısa, orta ve uzun vadeli tedbirleri almaya devam edeceğiz.”
“Bu tedbirlerin ülkenin belli bir bölgesini veya kesimini değil, tamamını rahatlatmaya dönük olduğunu hep söyledik. Zira biz demokratikleşmenin toplumun bütün kesimlerini kapsadığı zaman başarılı olacağına inanıyoruz. Bu nedenle demokratik açılımın sloganı herkes için daha fazla özgürlüktür. Biz herkes için daha fazla hak, daha fazla özgürlük ve daha fazla demokrasi diyoruz. Bu, Türkiye'yi zayıflatmaz, tersine güçlendirir.”
“Bütün bunların ötesinde, Türkiye'de demokrasinin standartlarını gerçek manada yükseltecek olan şey demokratik ve sivil bir anayasadır. Mevcut Anayasa her açıdan toplumumuzun gerisinde kalmıştır. Bu Anayasa'nın gelişen Türkiye'nin ve Türk milletinin 21'inci Yüzyıldaki ihtiyaçlarını karşılayamayacağı açıktır. Milletimiz bu Anayasa'yı hak etmemektedir. Bu nedenle, mümkün olan en geniş toplumsal katılım ve mutabakatla çoğulcu ve özgürlükçü bir anayasanın hazırlanması gerekmektedir. O zaman Türkiye daha bir büyüyecektir.”
O konuşmadan bu yana beş aydan fazla zaman geçti. Şimdi yine ortalık toz duman, Ak Parti’nin Meclise sunduğu yeni Anayasa değişiklik paketini tartışıyoruz.
Bu pakette yukarıdaki güzel sözlerinden edilmesine neden olmuş tartışmaların özü olan Kürt meselesine dair ne var derseniz, koca bir hiç! 29 Maddelik değişiklik paketinde Kürt meselesinin çözümüne yönelik doğrudan tek kelime, cümle, fıkra, madde yok.
Nedeni konusunda kamuoyuna bırakın ikna edici olmayı, yalnızca açıklama amaçlı bile tek bir söz var mı? O da yok.
Kürt meselesi bu ülkenin demokratikleşmesinin de, değişmesinin de, yeni toplumsal mutabakatının da, kalkınmasının da, yönetim sorunlarını çözebilmesinin de tıkaç meselesidir.
Kürt meselesi çözülmeden bunları hiç birinin çözülmesi imkânı yoktur. Ve diğer tüm sorunların da çözümünün başlangıç noktası olduğu gibi bu meseleyi çözmenin başlangıç noktası siyaseti demokratikleştirmek. Ama siyaseti demokratikleştirecek bir madde de yok bu pakette.
O zaman bunca toz duman, kavga kıyamet nedendir? Gücün ve iktidarın demokratikleşmesinden daha ağırlıklı olanı, var olan gücün ve iktidarın mekanizmalarına sahip olma kavgasıdır yaşanan.
Elbette desteklenmesi gereken olumlu maddeler de var pakette. Elbette tartışılması, düzeltilmesi gereken maddeler de var. Ama tam 11 aydır konuşulan demokratik açılım ve Kürt meselesine dair hiçbir şey olmamasının izahı sizce ne olabilir? 
Bence Ak Parti bir yandan düzeni değiştirmek adına düzenle itişirken, milliyetçilik üzerinden ve Kürt meselesi zemininde de boğuşmakta olduğu aynı düzenle uzlaşma arıyor. Kürt açılımı tartışmaları başladığından beri de Ak Parti’nin bu hamlesini seçimlere yönelik taktik olarak gördüm. Ak Parti’nin şovenizmle ilişkisini hep sorunlu gördüm. Bu nedenle de zaten somut adım beklemiyordum. Hala da öyle görünüyor. Bu Anayasa değişiklik paketi de taktik bir hamle olabilir ve şu veya bu gerekçeyle ertelenebilir. Ama Ak Parti düzenle kavga etmeye de devam ediyor görüntüsünü sürdürmüş olur. Bakalım, göreceğiz…

Yazarın Diğer Yazıları

"Türkiye’nin Değişen Yüzü": Değerler, toplumda eskisi kadar açıklayıcı değil

Veri Enstitüsü’nün geçen hafta yayımladığımız “Türkiye’nin Değişen Yüzü 2024” araştırması, bu zaman aralığında ve bu ulusal, bölgesel ve küresel dinamikler içinde “değerlerin” eskisi kadar açıklayıcı olmadığını gösteriyor

Kendi de korkuyor ötekini de korkutuyor: Kaygıda ortaklaşmış durumdayız, peki nasıl aşarız?

Her birimiz adeta arkası olmayan sandalyelerde oturuyoruz. Tanış olmadan ilişki ve selam mesafemizdeki kalabalıklarda kimseye değmeden, yaslanmadan, selamlaşmadan yaşamaya çalışıyoruz. Sırtımızı dayayacağımız akrabalar, hemşehriler, sosyal ağlar da dağılmış, herhangi bir sıkıntı anında başvurabileceğimiz kurumlar da…

Açılıma tepkisizliğin nedeni ne? İlgisizlik mi, toplumsal barış beklentisi mi?

Gündelik hayat yalnızca bireysel varlığımızı ve hayatımızı sürdürebilme gayretine dönüşmüş. Ortak hayatın meseleleri öncelikli ilgi alanımızda değil. Ancak toplumsal psikolojinin depresyon seviyesine kadar gerilemiş olması, Kürt meselesi gibi kadim meselelerde çözüme yakın olduğumuza işaret ediyor

"
"