02 Mayıs 2013

Burada bir şeyler oluyor

Taraf’ta yine bir şeyler oluyor. Açıklamaları, sosyal medyadaki polemikleri, yorumları okurlar gibi ben de kenardan izliyorum.

Taraf’ta yine bir şeyler oluyor. Açıklamaları, sosyal medyadaki polemikleri, yorumları okurlar gibi ben de kenardan izliyorum.   

Ahmet Altan yönetimindeki Yasemin Çongar, Neşe Düzel gibi öncü kadroları, habercileri ve yorumcularıyla Taraf’ın yaptıkları, başardıkları yalnızca medya tarihimize değil siyasi tarihimize de geçecek. Ahmet Altan sıra dışı yazarlığı, gazeteciliği ve üslubuyla özgün bir gazete ve gazetecilikte örnek bir vaka oluşturdu.

Gün geldi ayrılık yaşandı. Gazete, patron ve yeni yönetim bu ayrılık sonrası iki şeyi ıskaladı. Gazete hiçbir şey olmamış gibi yapamazdı. Ahmet Altan’ın üslubunun,  kaleminin ve gazeteciliğinin özgünlüğünden dolayı taklit edilemezdi de. Yeni bir editoryal kimlik ve gazetecilik tanımına ihtiyaç vardı. Gazete kendi içinde bu tartışmayı yapabilir ve netleştirebilirdi. Ama yapılmadı.

Diğer yandan Taraf’ın mali sıkıntıları her zaman biliniyordu. Öncü kadrolar, haberciler ve yorumcular bu sıkıntıya alışmış ve hatta kabullenmişlerdi de. Yapılanların, başarılanların ardından oluşan kurumsal psikoloji, emek koyanların maddi zorluğa dayanma güçlerini artıran pozitif bir sonuç üretti. Ama bu sonuç sürdürülebilir değildi. O nedenle Ahmet Altan sonrası patron da oturup gazetenin kurumsal ve mali yönetimine dair yeni bir tanım ve düzenlemeler yapmak zorundaydı.  Ama bu da yapılmadı.

Hangi yöne bakarak, yaparsanız yapın, o kadronun ve o dönemin Taraf’ı taklit edilemezdi. Yeni bir editoryal ve kurumsal kimlik gerekliydi, hala da gerekli ve yapılabilir.

Taklit değil yeni bir kimliğe ihtiyaç vardı

Sonuç olarak Taraf’ın Ahmet Altan sonrasına geçişi yönetilemedi. Aslında bugün yaşananlar biraz da artçı sarsıntılar. Yeni bir kimlik, yönetim ve tarz oluşturamamış olmanın sorunları. Yönetilemeyen sürecin basit insani, mesleki ve kurumsal yönetim hataları başka tartışmaları tetikledi. Editoryal tercihler, alınamayan ücretler, hepimizi her gün her yerde kuşatan Ak Parti yandaşı ya da karşıtı olmak gerilimi, ülkenin içinden geçtiği kritik süreçteki siyasi ve toplumsal ruh hali, her şey birbirini çoğalttı.

Başka zamanda, başka bir gazetede olsaydı daha kolay yönetilebilecek sorunlar ülkenin içinden geçtiği çözüm sürecinin, siyasal kutuplaşmaların içinde daha büyük odak ve anlam kaymalarına yol açtı.

Ne yazık ki bu kayışları dışarıdan aktörler değil, kalanıyla, gideniyle, patronuyla, yayın yönetmeniyle, habercisiyle, yorumcusuyla Taraf mensupları üretti.

Taraf’ı yaratanların bazılarının yazdıkları, söyledikleri, neredeyse tüm Taraf’ın başarılarını, geçmişini tartışılır kılıyor bir yandan; geleceğinde de bu tartışmaların süreceği izlenimi veriyor diğer yandan.

Hayatın karşı durulamaz bir akışı var

Ülkenin içinden geçtiği dönüşüm sürecinde, olan biteni toplumsal dinamikler üzerinden anlamayı ve anlamlandırmayı önemsedim hep. Bugün hayat ve toplum yeni bir Türkiye ve devletin yeniden yapılanmasını dayatıyor. Yeni Türkiye öncü siyasi ve entelektüel kadrolarla, kararlarla yürüyor gibi görünse de bu kadrolar ve kararlar gerek şart ama yeter şart değil. Yarının Türkiye’si hepimizin, toplumun kararları ve mutabakatıyla kurulacak. O nedenle yarına, barışa ve demokrasiye ne ulaşmak ne de ulaşamamak yalnızca bir partiye, bir gazeteye, bir yazara bağlı.

Üstelik bu hedeflerin hiç birisi birbirini dışlayan, diğeri olmadan var olabilen bir şey de değil. Aktörlerin varlığı ve kararları eğer hayatın ve toplumun ihtiyaçları, talepleri ve dinamiklerinin üzerine oturuyorsa daha az sıkıntıyla, daha kısa sürede başaracağız. O dalgalara ve dinamiklere uygun davranan aktörler var olacak, diğerleri de yok olup gidecek. Bu ister bir gazete olsun, ister bir parti.  

Taraf’ta olan bitenler, alınan ve alınamayan kararlarıyla oluşan bu toz duman, ne yazık ki bireysel olarak yapabildiklerimizin anlamını tartışılır ve hazzını kaçırır hale geldi.

Sağolasın, varolasın Taraf

Son yazımdaki cümlemle bitireyim. Galiba en doğru şey, kendimize ve yaptıklarımıza büyük gereklilikler, misyonlar, kutsallıklar, kibirler yüklemeden oldukça sade bir noktadan sade bir iş yapmaktır: Bulunduğumuz yerde kendi işimizi gerekli özenle, titizlikle, emekle yapmaya çalışmak.  Barış, demokrasi, yarınlar büyük adımlardan çıkacak değil küçük adımlarla inşa olacak çünkü.

Bu benim Taraf’taki kırkıncı ve son yazım. Ahmet Altan’ların ayrılışının ardından gelişen ilk büyük sarsıntıda, ne patronu ne de bir tek Taraf mutfağında çalışan insanı tanımadan, hiç kimseyle de konuşmadan geldim. Kısa süreliğine de olsa Taraf’ın bir parçası olmaktan da çok ama çok gurur duydum.

Fikri öncülüğünden başlayarak bu gazeteyi var edenlere teşekkürler. Başta sevgili Neşe Düzel’e ve Taraf’ın mutfağındaki sessiz emektarlara başarılar. Hoşça kal sevgili Taraf okuru. Ben yine asıl yerime T24’e dönüyorum.  

Yazarın Diğer Yazıları

"Türkiye’nin Değişen Yüzü": Değerler, toplumda eskisi kadar açıklayıcı değil

Veri Enstitüsü’nün geçen hafta yayımladığımız “Türkiye’nin Değişen Yüzü 2024” araştırması, bu zaman aralığında ve bu ulusal, bölgesel ve küresel dinamikler içinde “değerlerin” eskisi kadar açıklayıcı olmadığını gösteriyor

Kendi de korkuyor ötekini de korkutuyor: Kaygıda ortaklaşmış durumdayız, peki nasıl aşarız?

Her birimiz adeta arkası olmayan sandalyelerde oturuyoruz. Tanış olmadan ilişki ve selam mesafemizdeki kalabalıklarda kimseye değmeden, yaslanmadan, selamlaşmadan yaşamaya çalışıyoruz. Sırtımızı dayayacağımız akrabalar, hemşehriler, sosyal ağlar da dağılmış, herhangi bir sıkıntı anında başvurabileceğimiz kurumlar da…

Açılıma tepkisizliğin nedeni ne? İlgisizlik mi, toplumsal barış beklentisi mi?

Gündelik hayat yalnızca bireysel varlığımızı ve hayatımızı sürdürebilme gayretine dönüşmüş. Ortak hayatın meseleleri öncelikli ilgi alanımızda değil. Ancak toplumsal psikolojinin depresyon seviyesine kadar gerilemiş olması, Kürt meselesi gibi kadim meselelerde çözüme yakın olduğumuza işaret ediyor

"
"