29 Kasım 2012

Bir araştırma üzerine 4: Kimlik siyasetleri parti tabanlarına dayanmıyor

Bu araştırmanın genel bulgularına bakıldığında siyasi aktörlerin anlaması gereken iki önemli nokta var...

 

Bu araştırmanın genel bulgularına bakıldığında siyasi aktörlerin anlaması gereken iki önemli nokta var.        

Araştırma ilk olarak Kürt meselesinin hemen her şeyi gölgesi ve etkisi altına aldığını gösteriyor.

Araştırmanın ikinci önemli bulgusu da siyasi partilerin tabanları ile izledikleri siyaset arasındaki çelişik durum açıkça görülüyor.

Siyasi tercihler ile siyasi kimlikler bulgularına beraberce bakıldığında her partinin tabanının geniş bir koalisyon olduğu görülüyor. Ak Parti tabanının yüzde 32,2’si kendini “İslamcı” olarak yüzde 28,8’i muhafazakar tanımlıyor ve bu ikisi en büyük koalisyon ortağı. Ama aynı tabanın yüzde 15,2’si kendini milliyetçi, yüzde 13,2’si de “Atatürkçü”, yüzde 5’i “demokrat” olarak tanımlıyor.

CHP tabanının yüzde 67’si kendisini “Atatürkçü”, yüzde 13,4’ü “sosyal demokrat”, yüzde 4,8’i demokrat olarak tanımlıyor.

MHP tabanının yüzde 33,1’i ülkücü, yüzde 39’u “milliyetçi”, yüzde 16,9’u “Atatürkçü”. 

\

 

Parti tabanlarına bakıldığında sol-sağ ekseninde de bir monoblok görüntü yok. Öncelikle artık toplumun yüzde 37’si için sol-sağ ekseni açıklayıcı değil. Hatta “merkezde” olduğunu söyleyenleri de dahil edersek toplumun yarısı kendisini solda ya da sağda olarak tanımlamıyor. 

\

 

Bu iki tablonun gösterdiği fotoğraf ile “kimlik siyasetine” sıkışmış partiler uyuşmuyor. Bu araştırma hem tabanları açısından hem de anayasa dair tanım ve beklentiler hakkındaki bulgularıyla bütün bir okuma yapıldığında partilerin her birinin tek bir kimliğe dayalı siyaset ve anayasa talebinden vazgeçmeleri gereğini ortaya koyuyor.

Bu tespit de bu mini dizinin son paragrafına getiriyor bizi.

 

Anayasa ihtiyacına göre yeni pozisyonlar üretmek 

 

Yeni bir anayasayı hayat dayatıyor. Gerek Kürt meselesi başta olmak üzere yaşanan siyasi sorunlar, gerekse de değişen gündelik hayat ve toplumsal doku yeni bir zihniyet iklimini ve yeni kurumları, kuralları zorunlu kılıyor.

Bu nedenle ülke ilk kez Avrupa Birliği gibi dış baskı veya darbeler gibi olağanüstü koşulların dayatmasıyla değil kendi siyasi iradesiyle anayasa konuşuyor. Nitekim de partilerin her biri bu dayatmayı hissettiği için yeni anayasa vaadiyle 2011 seçimlerine girdiler.

Fakat yaşanan sürecin, Anayasa Uzlaşma Komisyonunda sağlanan ilerlemenin veya sağlanamayan mutabakatların verdiği görüntü umutsuzluk çoğaltıyor.

Siyasi aktörlerin tercih, tutum ve söylemlerine bakılınca yeni anayasaya dair medyada ve kanaat önderlerinde gözlenen umutsuzluk anlaşılabilir oluyor. 

Hayatın gerekleri ile siyaset arasındaki bu açığı bozacak ya da paralelliği sağlayacak şey yine siyasi aktörlerin kendileri. Umulur ki partilerin her biri gerek toplumun ve hayatın taleplerini dikkate alarak, gerekse de sıkıştıkları kimlik siyasetleri ve pozisyonlarından kurtulmak için yeni bir durum değerlendirmesi yaparlar. 

 

 
 
 
***
 
BİTTİ

Yazarın Diğer Yazıları

"Türkiye’nin Değişen Yüzü": Değerler, toplumda eskisi kadar açıklayıcı değil

Veri Enstitüsü’nün geçen hafta yayımladığımız “Türkiye’nin Değişen Yüzü 2024” araştırması, bu zaman aralığında ve bu ulusal, bölgesel ve küresel dinamikler içinde “değerlerin” eskisi kadar açıklayıcı olmadığını gösteriyor

Kendi de korkuyor ötekini de korkutuyor: Kaygıda ortaklaşmış durumdayız, peki nasıl aşarız?

Her birimiz adeta arkası olmayan sandalyelerde oturuyoruz. Tanış olmadan ilişki ve selam mesafemizdeki kalabalıklarda kimseye değmeden, yaslanmadan, selamlaşmadan yaşamaya çalışıyoruz. Sırtımızı dayayacağımız akrabalar, hemşehriler, sosyal ağlar da dağılmış, herhangi bir sıkıntı anında başvurabileceğimiz kurumlar da…

Açılıma tepkisizliğin nedeni ne? İlgisizlik mi, toplumsal barış beklentisi mi?

Gündelik hayat yalnızca bireysel varlığımızı ve hayatımızı sürdürebilme gayretine dönüşmüş. Ortak hayatın meseleleri öncelikli ilgi alanımızda değil. Ancak toplumsal psikolojinin depresyon seviyesine kadar gerilemiş olması, Kürt meselesi gibi kadim meselelerde çözüme yakın olduğumuza işaret ediyor

"
"