25 Eylül 2020

TÜİK’in şapkasından çıkan son tavşan: Halkın ekonomiye duyduğu güven bir ayda nasıl patladı?

Bu hafta başında ekonomide garip bir şey yaşandı. Halkın gelecekten ne kadar umutlu olduğunu gösteren teknik adıyla "Tüketici Güven Endeksi", eylül ayında esrarengiz bir şekilde 20 puandan fazla sıçrayarak 59.6'dan 82'ye yükseldi

"Merkez Bankası'nı görevden aldık, çünkü laf dinlemiyor adam. Yeni arkadaşımıza 'faizi düşüreceğiz' dedik."

Erdoğan, Merkez Bankası eski Başkanı Murat Çetinkaya'nın bundan bir yıl önce, 2019 temmuzunda görevden alınmasının sebebini böyle açıklamıştı.

Yeni Başkan Murat Uysal gerçekten de gelir gelmez faizi indirmeye başladı. Ne de olsa iktidarın ekonomi teorisine göre enflasyon böyle düşecek, piyasalar böyle canlanacaktı...

Dile kolay, Merkez Bankası bir yılda faizi tam 15.75 puan indirerek, yüzde 24'ten yüzde 8.25'e çekti. Enflasyon düştü mü? Maalesef. Ekonomi canladı mı peki? Kamu bankalarının dağıttığı düşük faizli konut, otomobil, ihtiyaç kredileriyle bir ara canlanır gibi oldu. Ama halk düşük faizli kredilere akın edince önce ithalat, sonra (ona bağlı olarak) cari açık, sonra da (yine ona bağlı olarak) dolar patladı. Ve Merkez Bankası dün U dönüşü yaparak faizi tekrar artırmak zorunda kaldı.

Merkez Bankası'nın sürpriz faiz kararını dün T24 yayınında CHP Milletvekili Aykut Erdoğdu ve İyi Parti yöneticisi Prof. Dr. Ümit Özlale ile değerlendirdik. Erdoğdu'nun dediği gibi ne dolar burada kalır, ne faiz. Bu pilav daha çok su kaldırır. Bu konuya yakında geri dönmek üzere haftanın bir başka sürprizine geçelim.

* * * 

Bu hafta başında ekonomide garip bir şey yaşandı. Halkın gelecekten ne kadar umutlu olduğunu gösteren teknik adıyla "Tüketici Güven Endeksi", eylül ayında esrarengiz bir şekilde 20 puandan fazla sıçrayarak 59.6'dan 82'ye yükseldi.

Tüketici Güven Endeksi, halkın iyimser mi, kötümser mi olduğunu gösteriyor. Bu nedenle "öncü gösterge" olarak değerlendiriliyor. Tüketici Güven Endeksi'ne bakarak tüketicinin yakın zamanda para harcayıp harcamayacağını, ona bağlı olarak piyasanın canlanıp canlanmayacağını öngörmek mümkün.

Tüketici Güven Endeksi 0-200 aralığında değerlendiriliyor. 100'den büyükse, tüketicinin iyimser olduğuna, 100'ün altındaysa kötümser olduğuna işaret ediyor.

Eylülde 20 puan sıçramış olmasına rağmen tüketici güveni hâlâ 100'ün altında. Yani tüketici hâlâ kötümser. Ama yine de 20 puanlık sıçrama çok dikkat çekici. Bir anlamda koşar adım iyiye gidişin işareti. Nitekim Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, artışla ilgili, "Ekonomimiz üçüncü çeyrek için güçlü bir yükseliş mesajı verdi. Yılı tahminlerden iyi bir noktada tamamlayacağız inşallah" dedi.

Tüketici güveni bir ayda nasıl 20 puan birden arttı? Cevap: El çabukluğu marifetle. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), tüketici güven endeksinin hesaplama yöntemini değiştirdi ve "Gelecek 12 aya ait işsiz sayısı beklentisi" ile "Gelecek 12 aya ait tasarruf etme ihtimali"ni endeksten çıkardı. Yerine "Gelecek 12 aylık dönemde dayanıklı tüketim mallarına harcama yapma düşüncesi" ile "Geçen 12 aylık döneme göre mevcut dönemde hanenin maddi durumu"nu koydu. İşsizlik çıkarılınca endeks bir ayda 20 puan artıverdi!

TÜİK bu değişikliği neden yaptı? "Belli değil mi canım?" diyeceksiniz. Bence de belli ama TÜİK'in kendince bir gerekçesi var: Avrupa Birliği'nin tüketici güvenini hesaplama yöntemini iki yıl önce değiştirmesi.

TÜİK'in gerekçe olarak gösterdiği AB'nin iki yıl önceki kararını inceledim. Detaylı bir raporÖzetle, eski endeks İtalya'da fena sonuç vermiyormuş ama Almanya, İspanya, Fransa ve Polonya'daki performansı zayıfmış. Ayrıca işsizlikle ilgili beklentilerin Almanya, Hollanda gibi ülkelerde tüketim harcamalarıyla ilişkisinin zayıf olduğu bulunmuş.

Almanya'da işsizlikle tüketim harcamaları arasındaki ilişkinin zayıf olması Türkiye'de de zayıf olacağı anlamına mı geliyor? İnceleyelim. Almanya'da işsiz kalmak, beş parasız kalmak anlamına gelmiyor. Çünkü Almanya'da işsizlik maaşı almak kolay. Ve bu maaşla karın doyurmak mümkün! İşsizlikle tüketim harcamaları arasındaki ilişki bu nedenle zayıf!

Türkiye'de ise işsizlik maaşı almanın koşulları şöyle:

- İşten ayrılmadan önceki son 4 ay SGK'li çalışmak.

- İşten ayrılmadan önceki üç yıl içinde 600 gün işsizlik sigortası primi ödemiş olmak; yani SGK'li çalışmak.

İnsanların yaklaşık yüzde 30'unun kayıt dışı çalıştığı memleketimizde kaç kişi işsizlik maaşı alıyordur sizce?

Bu yılın ilk 7 ayında işsizlik ödeneği almak için 1 milyon 66 bin 303 kişi İŞKUR'a başvurmuş. Bunlar SGK'lı çalışan şanslı işçiler. Kayıtdışı çalışanlar herhalde işsizlik ödeneğine başvurmaz.

Ama onların bile sadece 366 bin 974'ü işsizlik maaşı almaya hak kazanmış.

Türkiye'de kaç işsiz var? Geniş tanımlı işsizliği temel alırsak 30 milyondan fazla. Kaç kişi işsizlik maaşı alıyor? 367 bin.

Hem Almanya ve Türkiye'deki işsizlik maaşları bir mi? Almanya işsiz vatandaşlarına asgari ücretin yüzde 67'si kadar, yani yaklaşık 8 bin TL maaş veriyor. Türkiye? En fazla, brüt asgari ücretin yüzde 80'i kadar.

Hâl böyleyken Türkiye'yi Almanya'yla bir tutmak, tüketici güveninde aynı kıstasları kullanmak, işsizlikle tüketim harcamaları arasında korelasyon (bağ) bulunmadığını söylemek mümkün mü? Hayır, değil. Nitekim iktisatçılar Tuğrul Gürgür ve Zübeyir Kılınç'ın "Tüketici Güvenini Etkileyen Faktörler Neler?" başlıklı araştırması, Türkiye'de tüketici güveninin kısa vadede döviz kuru ve enflasyondan etkilendiğini, uzun vadede ise bu iki değişkene ek olarak tüketici kredileri faiz oranı ve işsizlik oranının da etkilediğini ortaya koyuyor...

* * * 

İşsizlikle tüketici harcamaları arasında ilişki olmadığı iddiasıyla tüketici güven endeksinin hesaplama yönteminin değiştirilmesi, TÜİK'in şapkasından çıkan son tavşan olarak tarihe geçti.

Ne ilk tavşan, ne de korkarım son tavşan…

Yazarın Diğer Yazıları

Helalleşme yazısı

Helalleşelim. Ama ayrılmayalım

Cumhurbaşkanı Erdoğan faiz indirimi konusunda neden ısrarcı? Kafasındaki plan ne?  

Muhtemelen (İki aydır olduğu gibi) kur akışa bırakılacak, faiz indirimleri sürecek, seçim öncesi olası atakları karşı rezerv açığı kapatılmaya çalışılacak, inançla yola devam edilecek.

Anadolu burjuvazisi şimdi ne düşünüyor?

2018’e kadar amasız, fakatsız destekledikleri AKP’nin arkasında dimdik duruyorlar mı hâlâ? Yoksa ekonomideki, dış politikadaki maceracılıktan, beceriksizlikten bezdiler mi?

"
"