“İşçi sınıfı neden Erdoğan’a oy verdi?” başlıklı son yazım, okurlardan hiç olmadığı kadar çok mesaj almama yol açtı. Birçoğu, yazıda sorunun cevabını bulamamaktan şikayetçiydi. Bir okur şöyle diyordu örneğin:
“Bugünkü yazınızın başlığındaki soruyu yazının sonunda yinelemekten başka bir şey yapmayan açıklamalarınızdan bir şey anlamadım. Yatırımların belli il ve ilçelere kayması nedeniyle oluşan iç göçler AKP oylarının artmasına neden olmuş. Ama, işçi sınıfı neden AKP’ye oy veriyor sorunuzun cevabını araştırmak lazım, diyerek konuyu ortada bıraktınız. Bu konuda yazmaya devam edecek misiniz?”
Doğrusu benim amacım, CHP’nin önemsizmiş gibi davrandığı, yanından adeta mezarlıktan ıslık çalarak geçer gibi geçtiği bir gerçeğe, Batı’da sosyal demokrat partilerin oy deposu olan işçi sınıfının Türkiye’de AKP’ye vermesindeki çelişkiye dikkat çekmekten ibaretti. İşçi sınıfının neden sağ partilere oy verdiği sorusunu yanıtlamak ancak üniversitelerin altından kalkabileceği bir işti.
Türkiye'de siyaset bilimciler, sosyologlar çok daha önemli başka meselelerle meşgul olduğundan, bu konuyu araştıran pek yok; burası doğru. Ama bu, hiç yok demek değil. Bugün onların araştırmalarından yola çıkarak, geçen yazımda eksik bıraktığım noktayı tamamlamaya çalışacağım.
Büyük tarihçi Eric Hobsbawm, “Kısa 20.Yüzyıl (1914 - 1991 Aşırılıklar Çağı)” adlı eserinde, 1970’li yıllara gelindiğinde Türkiye’de nüfusun büyük bölümünün hâlâ kırsalda yaşıyor olmasının tuhaflığına dikkat çeker. Tuhaftır, çünkü kalkınma macerasına Türkiye ile birlikte başlayan Güney Kore gibi ülkeler, bu dönemde kentleşme sürecini çoktan tamamlamıştır. Türkiye’de ise süreç kesintilere uğrayarak, ağır aksak yürümektedir.
Yeni sanayi merkezlerine bugün de Anadolu’dan işçi yağmaya devam ediyor. Geçen yazımda göstermeye çalıştığım gibi 1990 ve 2016 yılları arasında, Marmara sanayisinin yeni merkezi Çerkezköy’ün nüfus artış oranı yüzde 500 gibi akıl almaz bir seviyeye çıkmıştı.
Göç, Gaziantep, Tekirdağ gibi yeni sanayi merkezlerinde siyasi tabloyu değiştirdi. Nitekim 24 Haziran’da, Tekirdağ’ın ilçesi Çerkezköy’de Erdoğan yüzde 50 ile birinci oldu.
İlk yazımdaki sorunun yanıtını kuyruğundan yakaladık: İşçi sınıfının Erdoğan’a vermesinin sırrı iç göçte. Ama göçle gelen işçiler neden Erdoğan’a veriyor sorusu hâlâ açıkta.
Bu soruya cevap ararken Çerkezköy’de yaşayanların kökenlerine inmemiz gerekecek.
Prof. Ali Akarca’nın Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2011 tarihli adrese dayalı nüfus kayıt sistemi sonuçlarından yola çıkarak hesapladığı verilere göre bu tarihte bütün Tekirdağ nüfusu içinde yerlilerin oranı yüzde 47’ydi. Bu oran Çerkezköy’de kaçtı dersiniz? Şimdi sıkı durun, sadece yüzde 18.5’ti! Daha 2011'de Çerkezköy’de nüfusun yüzde 80’i, farklı bölgelerden gelen işçilerden, ara elemanlardan, mühendislerden oluşuyordu. İlçede Trakyalıdan çok Karadenizli yaşıyordu. O tarihte Çerkezköy halkının geldikleri bölgelere göre dağılımı şöyleydi:
Karadeniz: % 28
Marmara: % 20.8
Yerli: % 18.5
Orta - Doğu Anadolu: % 16.5
Güneydoğu: % 7.9
Ege - Akdeniz: % 3.4
Dikkatinizi çekmiştir, Prof. Akarca, alışık olduğumuz yedi bölge sisteminden farklı bir kategorizasyon kullanıyor. Türkiye’yi, siyasi davranış biçimleri benzerlik gösteren kentleri bir araya getirerek, altı bölgeye ayırıyor...
Yukarıdaki tabloya dönelim. Ne görüyoruz? AKP’nin oy deposu olan Karadeniz ve Orta - Doğu Anadolu’dan gelenlerin, Çerkezköy nüfusunda ezici çoğunluğu oluşturduğunu...
Prof. Akarca'nın başka bir araştırması, göçmenlerin geldikleri yerdeki gibi oy verdiğini tartışmaya yer bırakmayacak şekilde gösteriyor. Kısacası, işçiler bir İngiliz işçisi gibi sınıf bilinci ve sınıf kiniyle değil, Karadenizlilik kimliğiyle oy veriyorlar. Ken Loach’un filmlerindeki gibi bilinçli işçileri Türkiye’de ara ki, bulasın… Türkiye’de işçiler, “Önce Karadenizliyim, sonra işçiyim” diyorlar.
Akla şu soru gelebilir: Göçle gelenler neden asimile olmuyor? Neden geldikleri kentin siyasi geleneklerinden etkilenmiyorlar? Neden, “Ben artık Trakya’da yaşayacağıma, çocuklarım burada büyüyeceğine göre Trakyalılar gibi davranayım” demiyorlar?
Çünkü geldikleri yerde gettolaşıyorlar. Çerkezköy, Çorlu gibi yerlere Anadolu’nun farklı şehirlerinden gelen işçiler, tıpkı daha önce İstanbul’da yaptıkları gibi kendi mahallelerini oluşturmuş durumdalar. Karadenizliler, Karadenizlilerle yaşıyor, Karadenizli bakkaldan alışveriş yapıp Karadenizlilerin gittiği camiye gidiyorlar. Karadeniz’de kime oy veriyorlarsa, geldikleri şehirde de ona oy veriyorlar.
Kötü haber: Göçle gelenlerin sayısı, birçok bölgede yerli halktan çok daha fazla olduğu için kısa vadede asimile olmaları ve oy verme davranışlarını değiştirmeleri kolay değil. (Bunun için muhalefetin çok çalışması şart.)
Geçen yazıda yapamadığımızı yapıp işçi sınıfının neden Erdoğan’a verdiğini bulduk. Ama entelektüel maceramız henüz bitmedi. “Altın postu”, Türkiye’nin neden muhafazakârlara oy verdiğini aramaya devam ediyoruz.
İşçiler ağırlıklı olarak Karadenizli ve Orta -Doğu Anadolulu olduğu için Erdoğan’a oy veriyorlar. Peki Karadenizliler ve Orta -Doğu Anadolulular neden Erdoğan’a oy veriyorlar?
Cevap belli: “Muhafazakâr oldukları için.”
Peki neden muhafazakârlar?
Yazılım terimiyle, Türkiye’nin kerneline geldik. Ama bu, antropolojinin alanına giren bir soru.
Sayıları çok az olmakla birlikte bu konuda yapılmış antropolojik araştırmalar var. En önemlilerinden biri, 1960’lı yıllarda henüz genç bir doktora öğrencisiyken Trabzon’a gelen, daha sonra da dönem dönem bu bölgede saha araştırmalarını sürdüren Amerikalı antropolog Michael E. Meeker’e ait. Meeker, bulgularını “İmparatorluktan Gelen Bir Ulus - Türk Modernleşmesinde Osmanlı Mirası” adlı kitapta topladı. (University of California Press, 2001. Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2005.)
Meeker, kitaba 1965 yılında minibüsle Trabzon’dan Rize’ye giderken yaşadığı ilginç bir olayı anlatarak başlar. Öğleyin yemek için Of’a bağlı Eskipazar’da, bir lokantada dururlar. Yemek yerlerken içeriye ak sakallı bir ihtiyar girer. Lokantadakiler, takım elbiseliler de dahil olmak üzere, yemeklerini bırakıp ayağa fırlar.
Meeker, daha sonra içeriye girenin kim olduğunu, insanların neden ayağa kalkıp esas duruşa geçtiğini araştıracak; hepsinin, takım elbiseli devlet memurları da dahil olmak üzere, Eskipazar’da yaşayan büyük bir ailenin üyeleri olduğunu, içeriye giren ihtiyarın o ailenin ileri geleni olduğunu öğrenecektir. Patriyarka (ataerkillik) dimdik ayaktadır. Rejim değişmiştir ama insanlar, aynı insanlardır. İmparatorluğun ulusu Cumhuriyete devredilmiştir. Karadenizliler, İmparatorluk döneminin kodlarıyla hareket etmeye devam etmektedir. Kitabın adı zaten Meeker’in temel tezini özetler: “İmparatorluktan Gelen Bir Ulus”.
Görüldüğü gibi işçi sınıfının neden Erdoğan’a oy verdiği sorusunun cevabı çok derinlerde yatıyor. Ama bu, muhalefetin sistemli bir çalışmayla bunu değiştiremeyeceği anlamına gelmez.
Muhalefetin buna enerjisi ve niyeti var mı, o ayrı bir soru.