28 Mayıs 2021

Akşener'e "Bu daha bir" diye seslenip yabancı şirketlere hukuk sözü vermek

Yabancı şirketlerin yöneticileri hangi Erdoğan'a inanmıştır? Kendisine mi, alter ego'suna mı?

Alter ego. Bir psikoloji terimi. Türkçeye "öteki benlik" diye çevirmek mümkün. Ya da ikinci yüz. Pek çok insanın alter ego'su, yani görünenden farklı ikinci bir yüzü vardır. Onu tanıyanlar bu yüzle karşılaştığında şaşırır kalır.

Tayyip Erdoğan'ın önceki gün Amerikan şirketlerinin üst düzey yöneticilerine yaptığı konuşmayı okurken şaşırdım kaldım. Konuşan Erdoğan mıydı, iş dünyasıyla bir aradayken ortaya çıkan alter ego'su mu? Daha bir hafta önce ABD'nin ellerinin kanlı olduğunu söyleyen, birkaç saat önce Meral Akşener'e "Daha neler olacak neler" diye seslenen siyasetçi gitmiş, Amerika'nın kırk yıllık dostu, Batı değerlerinin, hukukun, demokrasinin yılmaz bir savunucusu gelmişti.

Birlikte okuyalım:

"Son 19 yıldır reform gündemimizden asla kopmadık. Sorunların üzerine nasıl çözüm odaklı gitmişsek, bugün de aynısını yapıyoruz. Değişen şart ve ihtiyaçlara göre ekonomi, özgürlük, hukuk ve adalette reform çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürüyoruz. ABD ile uzun yıllara sari köklü çok boyutlu müttefiklik ilişkimizi önemsiyoruz. Türkiye'ye ve Türk ekonomisine güvenen ABD'li firmalara ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum. Yabancı sermaye düşmanlığı, yabancı karşıtlığı, antisemitizm, ırkçılık gibi çarpık zihniyetlerin toplumumuzda zemin bulmasına hiçbir zaman fırsat vermedik, vermeyiz."

Aynı Erdoğan, yabancı şirketlerle toplantısından birkaç saat önce, Meclis'teki grup toplantısında İyi Parti lideri Meral Akşener'e şöyle sesleniyordu:

"Gelin hanım memleketim Rize'ye gidiyor. Gelin hanıma görüldüğü gibi gayet güzel bir ders veriliyor. Yine dua et ki gelin hanıma çok ileri gitmeden bir ders verdiler. Bu daha bir. Daha neler olacak neler. Daha dur bakalım bunlar iyi günler."

Yabancı şirketlerin CEO'ları hangi Erdoğan'ı dikkate almıştır sizce? Özgürlükten, hukuktan, adaletten reformdan dem vuran, ABD ile müttefiklik ilişkisini önemsediğini söyleyen, Joe Biden'la işleri yoluna koyacağını söyleyen Erdoğan'ı mı, Meclis kürsüsünde Akşener'e Rize'de yapılanların daha başlangıç olduğunu söyleyen, Amerika'yı elleri kanlı olmakla, Avrupa'yı da Nazilikle suçlamış olan Erdoğan'ı mı?

"Yabancı şirketlerin CEO'ları Erdoğan'ın grup toplantısında yaptığı konuşmayı ne bilsin?" diyenler olabilir. Türkiye'de yatırımı olan şirketlerin yöneticilerinin önüne düzenli olarak ülke gündemiyle ilgili haber özetlerinin konulduğundan şüpheniz olmasın. Yatırımı olmayanlar da kurumsal iletişim departmanlarından "brief" almıştır mutlaka.

Yabancı şirketlerin yöneticileri hangi Erdoğan'a inanmıştır? Kendisine mi, alter ego'suna mı?

Bu sorunun cevabı, Türkiye'ye yönelik doğrudan yabancı sermaye yatırımlarında son yıllarda yaşanan sert düşüşten belli. 2015 yılında (Henüz parlamenter sistemle yönetiliyorken) Türkiye'ye yaklaşık 20 milyar dolar doğrudan yabancı sermaye yatırımı (Borsaya, tahvile değil fabrikaya, şirketlere yapılan yatırım) girmişti. 2019'da doğrudan yabancı sermaye yatırımları 8 milyar dolara düştü. Pandemide 6.8 milyar dolara geriledi.

Üstelik son yıllarda doğrudan yabancı sermaye yatırımı adı altında gelenlerin önemli bölümü, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı karşılığında konut alanlar.

Türkiye'ye artık kimse fabrika kurmaya, istihdam yaratmaya gelmiyor. Bu yoklukta 10-20 milyon dolarlık modernizasyon yatırımları büyük yatırımmış gibi sunuluyor. Mitsubishi'nin dün açıklanan Manisa'daki 167 milyon liralık (yani 20 milyon dolar) yatırımı gibi. 

Erdoğan tarzı siyaset, yatırımın, işsizliğin azalmasının önünde en büyük engel.

Yazarın Diğer Yazıları

Helalleşme yazısı

Helalleşelim. Ama ayrılmayalım

Cumhurbaşkanı Erdoğan faiz indirimi konusunda neden ısrarcı? Kafasındaki plan ne?  

Muhtemelen (İki aydır olduğu gibi) kur akışa bırakılacak, faiz indirimleri sürecek, seçim öncesi olası atakları karşı rezerv açığı kapatılmaya çalışılacak, inançla yola devam edilecek.

Anadolu burjuvazisi şimdi ne düşünüyor?

2018’e kadar amasız, fakatsız destekledikleri AKP’nin arkasında dimdik duruyorlar mı hâlâ? Yoksa ekonomideki, dış politikadaki maceracılıktan, beceriksizlikten bezdiler mi?

"
"