28 Haziran 2022

NATO zirvesinden Avrasyacılara iki kötü haber

Madrid zirvesinde Rusya'nın NATO'nun güvenliğine "en ciddi ve doğrudan tehdidi" oluşturacağı belirtilecek. Başka bir konjonktürde olunsaydı, belki Türkiye, Rusya'ya dönük ağır lisanı yumuşatma yoluna gidebilirdi. Ancak "takoz koyma" kotasını İsveç ve Finlandiya meselesinde kullandığı için, Rusya konusunda sesini çıkarması beklenmiyor

Türkiye'nin NATO gibi Batılı kurumlardan çıkıp istikameti Rusya ve Çin'e çevirip eksenini Doğu'ya kaydırmasını savunanlara kötü haberlerim var.

İktidar yanlısı medyada ağırlıklarını ciddi olarak hissettiren, iktidar karşıtı mecralarda da azımsanmayacak bir şekilde varlık gösteren Avrasyacıların, kamuoyunu etkilemede bu görece üstünlüklerine karşın, görüşlerinin toplumda ne kadar karşılığı var tartışmalı.

Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezi'nin (EDAM) 2021 sonbaharında yaptırdığı bir kamuoyu araştırmasına göre, Türkiye NATO üyesi kalmalı diyenlerin oranı 2018'de yüzde 27,4 iken bu oran 2021'de 41,1'e çıkmış.

Türkiye'nin NATO yerine Rusya'yla işbirliği yapması gerektiğini düşünüyorum diyenler 2018'de yüzde 22,1 iken bu oran 2021'de yüzde 2'ye düşmüş.

Türkiye'nin NATO yerine Şangay İşbirliği Örgütü'ne üye olmasını gerektiğini düşünüyorum diyenler 2018'de yüzde 19,4 iken bu oran 2021'de 3,2'ye düşmüş.

Elbette kamuoyu yoklamalarına itibar etmeyip, es geçmeyi tercih edebilirler. Ancak, Avrasyacıların asıl canını sıkacak haberler Madrid'den NATO zirvesinden gelecek.

Rusya'ya çift kulvar yaklaşımı son buluyor

Ankara'nın İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliklerine itirazı zirve gündemini esir almasaydı, İttifak'ın önümüzdeki döneme yön verecek, Türkiye'nin güvenliğini de yakından ilgilendiren stratejik konsept adlı belgesini tartışıyor olacaktık. Tartışmaların odağına da Rusya yerleşecekti.

Zira Madrid zirvesinde karara bağlanacak stratejik konsept belgesindeki en önemli değişiklik Rusya'ya dair olacak. Bir önceki, yani 10 yıl önceki belgede Rusya, bir "ortak" olarak değerlendirilmişti. Moskova'nın 2014'te Kırım'ı işgal ve ilhakından sonra ise Kremlin'e dönük bir yanda caydırıcı olmaya diğer yandan da diyaloğu devam ettirmeye dayalı "çift kulvar" yaklaşımı benimsenmişti.

Rusya'nın NATO için bir ortak değil tehdit olduğu konusunda zaten bir kaç yıldır genel bir görüş birliği oluşmuştu. "Yine de diyaloğu kesmesek mi" diyenler vardıysa da, Vladimir Putin'in Şubat ayında Ukrayna'ya saldırma kararıyla bunların sesi kesildi.

NATO Genel Sekreteri'nin Pazartesi (27 Haziran) yaptığı açıklamada da vurguladığı gibi, yeni belgede Rusya'nın NATO'nun güvenliğine "en ciddi ve doğrudan tehdidi" oluşturacağı belirtilecek.

Rusya'nın en önemli tehdit olduğu tescillenecek

Türkiye de NATO üyesi olduğuna göre ve kararlar da oybirliğiyle alındığına göre, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da bu belgeye onay verecek.

Başka bir konjonktürde olunsaydı, belki Türkiye, Rusya'ya dönük ağır lisanı yumuşatma yoluna gidebilirdi. Ancak "takoz koyma" kotasını İsveç ve Finlandiya meselesinde kullandığı için, Rusya konusunda sesini çıkarması beklenmiyor.

Avrasyacılara bir başka kötü haber de Çin üzerinden gelecek. Çin ilk kez NATO'nun stratejik konsept belgesinde yer alacak.

Aslında, NATO içinde "Çin'e hiç bulaşmasamıydık" diyenler yok değil. Ama ABD ağır bastırıyor. O nedenle, Rusya kadar sert bir çıkış sergilenmese de Çin'in NATO'nun güvenliğine ve çıkarlarına oluşturduğu "sınama" vurgulanıp, buna dönük izlenecek strateji yer alacak.

Terörle mücadelede 360 derece vurgusu

İsveç ve Finlandiya'nın üyelikleri konusu zirvede son anda bir çözüme kavuşturulabilir. Yada "katılım müzakerelerinin başlamasına onay veriyoruz; ama katılım protokolünün imzalanıp onay için ulusal meclislere gönderilmesi sürecini ancak bu iki ülkenin verdiği sözleri yerine getirip getirmediklerine bakarak başlatırız" şeklinde "koşullu" bir ara formül de gündeme gelebilir. 

Ancak İsveç ve Finlandiya meselesinin dışında, terörizmle mücadelenin stratejik konsept belgesinde nasıl bir lisanla ele alınacağı da Ankara için önem taşıyacak. Zira Ankara Rusya nedeniyle tehdit algısında ağırlığın kuzey kayıp, güneyin ihmal edilmesinden rahatsız. NATO'nun karşı karşıya olduğu tehditlerin 360 derecelik bir bakış açısıyla değerlendirilmesini istiyor. Bakalım belge Türkiye'nin görüşlerini ne ölçüde yansıtacak.

Barçın Yinanç kimdir?

Barçın Yinanç, 1968 yılında doğdu, ODTÜ Uluslarası İlişiler Bölümü’nü bitirdi.

1990’da stajyer olarak başladığı Milliyet Ankara Bürosu’nda 10 yılı aşkın bir süre diplomasi muhabirliği yaptı. Ardından televizyon haberciliğine geçerek önce TV8,  sonra CNN Türk Ankara Bürosu’nda çalıştı.

Türkiye-ABD, Türkiye-AB ilişkilerinin yanı sıra Kafkaslar’dan Ortadoğu’ya, geniş bir coğrafyada Türk dış politikasıyla ilgili gelişmeleri takip etti. Çok sayıda yabancı hükümet yetkilisiyle söyleşiler yaptı, BM, NATO ve AB gibi uluslararası kuruluşların zirvelerini, perde arkası gelişmeleri yerinden haberleştirdi.

2004 yılında İstanbul’a yerleşti, CNN Türk ve Referans gazetesinin ardından İngilizce yayımlanan Hürriyet Daily News’da (HDN) çalışmaya başladı. Haber koordinatörü, yorum sayfası editörü olarak çeşitli görevler aldı; 2010’dan başlayarak on yıl boyunca gazetenin pazartesi söyleşilerini gerçekleştirdi. Bu süre boyunca dış politika analizlerini yazmaya devam etti.

Pek çok uluslararası düşünce kuruluşunun toplantılarına konuşmacı, kolaylaştırıcı olarak katılıyor, yabancı yayın organlarının yayınları için yorumlar yapıyor.

AtlatmaHaber adlı podcast serisini hazırlayan Yinanç Diplomasi Muhabirleri Derneği, Uluslararası Kayak Kayan Gazeteciler Derneği (Ski Club of International Journalist) ve Dış Politikada Kadınlar platformunun üyesi.

Son yayını; Women, Peace and Security Agenda in Turkey and Women in Diplomacy: How to Integrate the WPS Agenda in Turkish Foreign Policy (Türkiye’de Kadın, Barış ve Güvenlik Ajandası-Diplomaside Kadın: Türk Dış Politikası’na Kadın, Barış ve Güvenlik Ajandası nasıl dahil edilir) başlığını taşıyor.

Aralık 2020’de itibaren T24’te yazan Barçın Yinanç, T24 ekranında da, her hafta Metin Kaan Kurtuluş’la birlikte “Dış Politika ile İçli Dışlı” adlı programı yapıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Yeni dönemde CHP'nin dış politikası nasıl şekillenecek?

Seçim sonuçları Türk kamuoyu kadar kadar dünya için de sürpriz oldu. Bu nedenle uluslararası kamuoyu, CHP'ye ayrı bir gözle bakmaya başladı bile. Yani CHP'nin uluslararası ilişkiler ve dış politikaya eskisinden çok daha fazla önem vermesi kaçınılmaz

Seçimler bitti, Bakü'yle İsrail sendromu da bitmeli

Ankara, Ermenistan liderinin AB ve ABD ile yaptığı üçlü toplantıya tepki gösterdi. Bakü'nün dayatmasına teslim olan iktidar, Kafkaslar'da barış için gerekli adımları atamıyor. Azerbaycan'ın korkusuna inisiyatif alamayınca boşluğu başka aktörler dolduruyor

İmamoğlu, Erdoğan'ın uluslararası konumuna da rakip olarak geliyor

CHP'nin de seçim sonuçlarını uluslararası bir vizyonla okuması; dahası bundan sonra siyasetinde uluslararası vizyona daha fazla yer açması gerekir. Bunun ipuçlarını özellikle İmamoğlu'nun 31 Mart gecesi yaptığı konuşmada görmek sevindirici. Erdoğan'ın balkon konuşmalarında yaptığı gibi İmamoğlu da dünyaya mesaj verdi