Geçenlerde bir Fransız tanıdıkla Ankara - Paris hattındaki havayı konuşuyorduk. “Eee dedi, Ermeni sezonu da açıldı.”
Malum Ermenilerin soykırımı anma günü olarak kabul ettikleri 24 Nisan’a giden süreci kastediyordu.
Ermeni diasporasının güçlü olduğu yerlerde yıl boyu tetikte bekleyen Türk büyükelçilikleri, 24 Nisan’a haftalar kala Ankara’nın öfkesine yol açacak son dakika sürprizlerini engellemek için tam teyakkuza geçerler. Joe Biden geçen sene yaptığı başkanlık açıklamasıyla Ermenilerin soykırım iddiasını resmen tanıyan ilk Amerikan başkanı oldu. Ve aslına bakarsanız bu durum Türk - Amerikan ilişkilerinde gözle görülür bir hasara yol açmadı.
Fransa’ya geri dönersek; ülkede çok ciddi bir Ermeni diasporası var. Öyle güçlü ki, cumhurbaşkanı adaylarından aşırı sağcı Eric Zemmour seçim kampanyasını Erivan’dan başlattı.
Sohbet sırasında “ama dedim; Türkiye ile Ermenistan arasında ilişkilerin normalleşmesi için diyalog başlatıldı. Bunun Ermeni diasporası üzerinde olumlu bir etkisi olmaz mı? Ermeniler üzerinde etkisi olan Fransa bu süreçte yapıcı bir rol oynayamaz mı” diye sordum.
Muhatabım, 44 gün savaşından Erivan’ın yenik çıkmasının, ironik bir şekilde Ermenistan’ın Bakü ve Ankara’yla ilişkilerinde iyileşmeye götürebilecek olumlu sonuçlar doğurduğunu söyledi. “Ama bu yenilgi Ermeni diyasporası üzerinde ise tam tersi bir etki yaptı. Feci hınçlandılar ve intikam hisleriyle doldular.”
Ermeni diasporası Dağlık Karabağ yenilgisi nedeniyle öfkeli
44 gün savaşından hemen sonra Fransız Senatosu’nun Macron hükûmetine dünyada kimsenin tanımadığı “Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’ni” tanıma çağrısında bulunan bir karar aldığını da hatırlayınca Fransa’dan Türkiye - Ermenistan normalleşmesinde makul bir rol oynamasını beklemenin gerçekçi olmadığı ortaya çıkıyor.
Bu arada muhatabım sadece Eric Zemmour’un değil, merkez sağın adaylarından Valerie Pecresse’in de seçim kampanyasını Erivan’dan başlattığını da hatırlattı.
Araştırınca gördüm ki, Pecresse hızını alamamış, ziyaretini Erivan’la sınırlı tutmayıp Dağlık Karabağ’a da gitmiş.
Kendi açısından bu ziyaretin elverişli bir siyasi malzeme olduğu ortada. Pecresse cuma günü yaptığı açıklamada, bu ziyaret nedeniyle Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in yönelttiğini iddia ettiği “ölüm tehditlerinin kendisini korkutmadığını” belirtip “Fransız hükûmetinden yabancı bir devlet başkanının Fransız cumhurbaşkanı adayına yönelttiği tehdide gerekli cevap vermesini isterdim,” demiş.
Ölüm tehdidi ifadesinin, Aliyev’in geçen Çarşamba yaptığı açıklamadan kaynaklandığı ama zorlama bir değerlendirme olduğu anlaşılıyor. Aliyev "Heyetin orada olduğunu bilseydik, Laçın koridorundan dönüşlerinde Ermenistan’a geri girişlerine izin vermezdik" demiş.
Fransa’da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu 24 Nisan’da yapılacak. Adayların Ermeni oylarını alabilmek için yapacakları açıklamalar Erivan - Bakü, Erivan - Ankara hattındaki görüşmeleri sabote etme potansiyeli taşıyor.
Malum Türkiye ile Ermenistan’ın normalleşme diyaloğu için atadıkları özel temsilciler ilk görüşmelerini 14 Ocak’ta Moskova’da yaptılar. Ermeni diasporasının normalleşme sürecine alerjisi nedeniyle 24 Nisan öncesinde bu diyalogdan somut bir ilerleme beklememek gerekir. İhtimalen taraflar karşılıklı uçuşların başlatılması benzeri havayı yumuşatıcı adımlar atıp, nihai anlaşmanın olgunlaşması için 24 Nisan sonrasını bekleyeceklerdir. Sonrasında süreç yavaş ya da hızlı ilerler; şimdiden öngörmek zor.
Hiç kuşku yok ki bu sürecin başlamış olmasına en çok 15 yıl önce 19 Ocak’ta alçak bir cinayetle aramızdan koparılan gazeteci Hrant Dink sevinirdi.
Bu vesile gazeteci Ümit Kıvanç’ın Hrant Dink Vakfı’nın katkılarıyla “Hafıza Yetersiz” adını verdiği Hrank Dink belgeselinin, vakfın ve Ümit Kıvanç’ın youtube kanalından izlenebileceğini hatırlatayım.