Basel tren garından çıktıktan sonra eski şehir merkezine doğru parkı ve köprüyü geçip kaldırımları adımlamaya devam ediyorum. Sıcak, çok sıcak. Kent sakin. Hafta arası olduğundan mıdır yoksa Ağustos tatilinden midir bilinmez gerçekten çok sakin…
Derken karşıma bir kilisenin köşesine atılmış ufak masalar çıkıveriyor. Böylece soluklanmak ve soğuk bir şeyler içmek için nihayet önüme bir şans geliyor.
Hemencecik sandalyelerden birine ilişiveriyorum. Genç bir kadın servis için yanıma gelip listeyi uzatıyor. Meşrubatların yanında hayli kabarık bir bira listesi de var. Hemen bir tane ısmarlıyorum.
Ağaçların gölgesi bile sıcağa direnemiyor.
Birkaç dakikada gelen biramı uzatan kadın, havanın sıcaklığından rahatsız isem kilisenin içinde de kafeteryaya ait masalar olduğunu, dilersem biramı orada içebileceğimi, hem de içerideki İnsan Hakları sergisini müzik eşliğinde gezebileceğimi söylüyor.
Kilisede bira içmek ve müzik dinlemek… Kısa süren şaşkınlığımın ardından derhal bardağımı alıp, gotik kapının içindeki bar tezgâhını aşıp kiliseye giriyorum. 3-5 masadan birine yerleşiyorum.
İlahilerin aksine hafif bir Latin gitar ezgileri var.
"Sevişmediğiniz sürece homoseksüellik sorun değil"!
Binanın sağ ve sol koridorlarında ise bir sürü portre ve inanılmaz hikayeleri…
HUK (Kilise ve Homoseksüellik Ekümenik Çalışma Grubu) Katolik kilisesinin cinsel yönelimi kriminalize (suç) etmesine baş kaldırmış.
Hindistan'dan Uganda'ya birçok "kimlik" de yerlerini almış.
Dünyadaki "haklar haritası"nda Türkiye Cumhuriyeti ise maalesef iyi bir konumda değil. Hatta, sevişmediğiniz sürece homoseksüellik sorun olmaz ibaresi eklenmiş.
Az sonra yanıma kilisenin papazı geliyor. Aydınlatıcı bilgiler ile projeyi anlatıyor. O sırada içeri girip mum diken ve dua eden yaşlı bir kadın gözüme ilişiyor. Diğer masada ise muhtemelen ödevini yapmakta olan bir öğrenci var.
Basılı yayınlardan alıp yardım ve destek amacı ile ödeme yapıyorum. İzin alarak da bir miktar fotoğraf çekiyorum.
Kilisenin ana kapısından caddeye çıkınca da etkinlik panosundan diğer bilgileri öğreniyorum.
Adımlarım kaldırımları arşınlamaya devam ediyor. Ancak kafamdaki adımlar çok daha yavaşlamış halde ve sormadan edemiyorum:
Kiminin dini nerede, kimininki de nasıl hâlâ binlerce yıl geride!..
Yıl 2019 neticede.