24 Nisan 2016

İntihar nasıl önlenebilir, nasıl yardım alınabilir?

Bu yazıyı sorunlarımız yokken okumak kolay...

İstanbul’da yaşayanlar için gün geçmiyor ki köprülerden birinde sabahın erken saatlerinde intihar girişimi olmasın. Maalesef bazılarını o korkuluklardan indirmek mümkün olmuyor ve kendilerini yaşamlarındaki baş edemedikleri tüm dertleriyle beraber boşluğa bırakıveriyorlar.

Bizler adlarını ve meselelerini bilemeden boğazın sularında kaybolan bu hayatlara üzülmeye fırsat bile bulamıyor, yakınımızdan böylesine bir hikaye geçmediyse duymuyoruz bile. Ve daha duymadığımız, bilmediğimiz nice intihar vakaları ile rakam olup kaybolan ne kadar çok hayat olduğunu istatistiklerle öğreniyoruz.

İntihar kişinin kendi kararıyla yaşamına son vermesi demek. Bir hayatı yaşamanın ne kadar mucizeyle başladığını ve ne kadar emek ve zorluklarla devam edebildiğini düşününce, yaşama kararıyla ilgili kişinin kendi söz hakkını kullanması gibi de düşünülebilir intihar. Bir çeşit kendi kendine ötenazi. Peki bu kadar romantik bir durum mu bu?

İntihara yönelen insanlar için artık çözümlerin tükendiği, yaşamda kalmanın anlamsızlaştığı ve acıları dindirmenin başka bir yolu olmadığı duygusu keskinleşiyor. Kendini öldürmek çok büyük bir karar. Gelişmiş ülkelerle, gelişmekte olan ülkeler, kültürler, inanış farklılıkları bu kararı almak da etkili oluyor. Mesela islam dini intihar etmeyi başka birini öldürmekten daha büyük günah sayıyor. Hindistan’da intihar yasadışı kabul ediliyor. Japonya’da harakiri ile kendini öldürmek onurunu korumak için yapılan bir ritüel. 2008 de yayınlanan 17 ülkede yapılan Dünya Ruh Sağlığı çalışmalarına göre yaşam boyu intihar etmeyi düşünmüş, plan yapmış veya girişimde bulunmuş kişilerin oranı %9,2.  Amerika ve Avrupa ülkelerine göre Türkiye’deki intihar girişimi yedide bir oranında daha düşük ama ülkemizde de bu oran artmaya başladı. Savaşın ve doğal felaketlerin olduğu dönemlerde intihar oranları azalırken, refah seviyesi arttığında oranlar yükselmekte. Tüm bunların toplamında insanlara neler oluyor da intihar düşüncesine kapılıp sonra da eyleme geçebiliyorlar?

Aileden başlarsak, mesele hep çocukluğumuza bir değer illa ki, ailede kabul görmeme, ilişki ve sevgi yokluğu, ensest saldırılar, şiddet ortamında büyüme bireylerin yetişkinliğinde çok sayıda ruhsal ve kişilik sorunlarına yol açacaktır. Bunlar intihar için derinlerde yatan, çözümü zor sorunlar olabilir.

İkili ilişkilerdeki başarısızlıklar, duyguların kontrolündeki zorluklar hayatı sonlandırmak için bir sebep olabiliyor. Efsane aşk hikayeleriyle dolu masallarda, operalarda, edebiyat klasiklerinde, filmlerde sonu intiharla biten onlarca eser var. Sizce romantik mi? Eğer hiç intihar eden birinin yakını olmadıysanız, böyle birinin acil servisteki müdahalesine girmediyseniz, morga kaldırıldığında o bedenlerin ne halde olduğunu görmediyseniz ancak o vakit intihar romantik sayılabilir.  Bir çok bilim insanının, sanatçının, edebiyat, müzik, sinema alanında kendilerini öldürdüklerine tanık olduk ya da okuduk. Yaratım süreçlerinin, bir eseri ortaya koymanın, farklı düşünme ve zekanın toplumdan farklı yerlerde olması nihayetinde insanların yaşamlarını sonlandırma kararına kadar gidebiliyor.

Kronik, ağrılı, bedensel engelli olarak ciddi sağlık sorunlarına sahip olanları gözden kaçırmamalıyız.  İleri yaşta hastalık ve yalnızlık sebebiyle intihar oranlarının artış gösterdiği tahmin etmesi güç olmayan sebeplerden.

Madde bağımlılıklarının gene karar verme yetisinde sorunlar yaratacağı intihar meylini arttıracağı açıktır. Toplumdan farklı hissetme ya da kabul görmeme eşcinsel bireyler arasında intihar oranlarındaki artışın ana sebebi. Bunlarla birlikte iş yaşamında başarısızlıklar, ekonomik çöküşler, krizler de özellikle erkeklerde görülen intiharların ana sebepleri arasında. Göçler sonucu yeni yaşamlara adapte olamama ve kültürler arasındaki farklılıklar, yaşam için eşit imkanlara sahip olamama, dış tehlikelere açık olma gibi sebepler oldukça önemli. Kırsaldan şehre göçler ya da savaş sebepli göçler Türkiye için ucu açık, büyük bir sorun.  

Çok dikkat çekici bir istatistik de askerlikteki intihar oranları. 2012 de yayınlanan rakamlara göre sivillere oranla askerlikte intihar vakaları 2,5 kat artış göstermiş. Dönemin Milli Savunma Bakan’ı İsmet Yılmaz’ın TBMM’ye sunduğu tutanakta 2002-2013 yılı arasında intihar eden asker sayısı 1035. Mobbing, hakaret, dayak, orantısız ceza, sağlık hizmeti alamama, tehdit intihar için sebepler olarak raporlanmış. Tabii şu andaki mevcut durumda sağlıklı bir istatistik almak pek mümkün değil. Ama Vietnam Sendromu tabir edilen, travma sonrası stres bozukluğu nedeniyle çok sayıda asker ve polisin risk altında olduğunu öngörebiliriz. Ve silaha ulaşma kolaylığı bu personelleri için ciddi sorun.

Cinsel istismar nihayet konuşulabilir, toplumda varlığının sanılandan çok daha yüksek olduğu anlaşılan bir durum haline döndü. Bu yaşananlardan sonra yeterli destek alamayan kişilerin ruh sağlıklarındaki bozulmalar, o andaki çözümsüzlük hali sonrasında yaşanabilecek intihar girişimleri açısından istismarcıların nihayetinde bir katile dönüştüklerini anlatıyor. Namus cinayetleri sonrası intihar gibi gösterilen ölümler doğuda oldukça yaygın. Kendini öldürerek sistemden kurtulmaya çalışan çocuk gelinler, şiddete uğrayan kadınlar da pek göze görünmüyor maalesef.

Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) verilerine de kısaca başlıklar olarak bakmak bir fikir verebilir. Ölümle sonuçlanan intihar girişimlerinin 2014 verisi 3065 kişi, bunların %74,3 erkek, %25,7 si kadın. Tunceli ili en yüksek orana sahip. İntihar yaşı olarak en yüksek oran 80-84 yaş arasında. Kaba intihar hızı 2014 de yüz binde 3,97 olarak bildirilmiş. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) de her 40 saniyede dünyada 1 kişinin intihar nedeniyle öldüğünü söylüyor. Tüm dünyanın meselesi aslında bu konu.

Peki nasıl önlenebilir? Nasıl yardım alınabilir? Bu rakamların azaltılması mümkün mü? Elbette uzman psikiyatristler ve psikologlara bu konuda başvuru yapmak en doğru ve ilk seçenek. Toplumsal tedbirleri sebeplerin ortaya çıkmaması ile almalıyız. İyi bir aile ortamından başlayarak, iyi eğitmenler ve eğitim kurumları ile yola devam etmeliyiz. Etrafımızda bizden yardım isteyen insanlara kulaklarımızı tıkamamamız gerekiyor. Çünkü intiharı düşünen ve planlayan kişilerin bunu bir anda yapmadıkları ve çevresine aslında bir şekilde duyurmaya çalıştıkları söyleniyor. Depresif yapıdaki, yaşamında ciddi zorluk dönemleri geçiren, ağır kayıpları olmuş yakınlarımızın yardım çığlıkları kısa cümlelerle, satır aralarına sıkışmış olabilir. ‘kendimi öldürecek gibi hissediyorum’, ‘zaten beni bir daha görmeyeceksin’, ‘buna daha ne kadar katlanabilirim bilmiyorum...'

İntihar planlayan bireylerin davranışlarında da değişiklikler başlamış olabilir. Eşyalarını başkalarına vermek, isteklerde bulunmak ve işlerini sıraya koyarak ölüme hazırlanmak gibi. Ya da çevreleriyle iletişimi tamamen keserek, yeme uyku alışkanlıklarını değiştirip, alkol tüketiminde artışa gidip bu yolculuğu tek başına, hafiflemiş tamamlamak isteyebilirler. Bunlar her zaman intihar ile sonuçlanan davranışlar değildir elbet ama gene de bu ihtimali akılda tutmak belki bir yakınımızı kaybetmemizi önler. Çünkü ikna ile intihardan vazgeçen bireyler sanılanın aksine ömür boyu intihara meyilli olarak yaşamazlar. Risk onlar için artmıştır ama sebepler ortadan kaldırılabilir ve iyi bir terapi alma şansı olursa artık yaşamak için ikinci bir şansı olacaktır.

Bu yazıyı sorunlarımız yokken okumak kolay. Bilemeyiz kimler bu yolların kıyısından döndü veya oralara doğru koşacak. Hayat çok bilinmeyenli bir yer ve belirlenmiş kesin doğruları yok. Ne zaman zirveden inilir, büyük acıların içinde kaybolunur hiç birimiz bilemeyeceğiz ve çoğunu yönetemeyeceğiz. Ama hep bir çıkış olacağı ihtimaliyle yaşama dört elle sarılmak gerek. Yaşam bizlere sunulmuş bir armağan, kimimize torpil geçilmiş ona diyecek bir sözüm yok ama armağan nihayetinde, sahip çıkmak kötü bir fikir değil.  

Yazarın Diğer Yazıları

TOKİ, yuvaları yanmış hayvanlara orman da yapar mı!

Bizim hikâyemiz yeni başladı ve bizim resmi kayıtlı söndürme uçak sayımız en küçük doğal sayı. Prometheus ateşi insana verirken Türk politikacılarını hesap edemediği için yaptığına pişman olmuş olabilir. Tanrıları dize getiririz...

Benim bedenim, benim yumurtam, benim kararım

Yumurta dondurmak yani doğurganlığını istediği zamana ertelemek için kadınları kurallarla hizaya sokamazsınız. Hekim olarak itirazım var. Kadın olarak itirazım var

Bir doktor olarak Covid-19 güncem: Bir ayda hasta yakını da oldum, hasta da...

Virüs aramızda. Etkisini zayıflattığı söylense de kimi seçeceğini, ne derecede hasta edeceğini bilemezsiniz

"
"