05 Ekim 2019

Uykularımız kaçıyor, tedirginiz!

Nadira Kadirova intihar ettiyse eğer, intihar kanıtlarını görmek hakkımız!

Güçle adaletsizliğin yan yana, el ele olduğu durumlara her zaman rastlanmaz.  Rastlanmaz derken; somut, hiçbir yoruma gerek duymadan göründüğü gibi net anlamında…

Güç, neden olduğu yıkımlardaki büyük payını her zaman gizler ama herkes de bunu bilir. Zira yaralayıcıdır gücün bu denli kendini ifşa etmesi; öfkeyi, isyanı, kıyıcılığı tetikler… Uykuları kaçırır, tedirgin eder. Öyle bir tedirgin eder ki; yaşanılan ve atılan en doğal adımları, her an gelmek üzere olan bir tehlikeye karşı önlem alma eylemine dönüştürecek kadar.  

Güç, bu yüzden kendini gizleme gereği duyar. Dikkat çekmek istemez. Bilir zaten insanlık var olduğundan beri dünyanın başına ne geldiyse kendisinden geldiğini. Göstermelik de olsa, bazı kurallara uyması gerektiğini, gücünü uluorta ortaya sermemesi gerektiğini öğrenmiştir. Öyle göstere göstere saldırıya geçtiği zamanların geride kaldığını da.

İnsanlık bin yıllardır bunun mücadelesini boşuna vermiyor. Gücü, yasalarla gözetim altına alması bundan.

Yasalar, ‘Dur bakalım, o kadar uzun boylu değil!’ derler.

Ama Özbekistanlı Nadira Kadirova için hiç kimse, hiçbir kurum, hiçbir yasa ‘Dur bakalım…’ diyemiyor.

Nadira Kadirova, 23 yaşındaydı. Nadira Kadirova şimdi bir ölü… Kadirova da tıpkı diğer hemcinsleri gibi ülkemize çalışmak için gelmişti. Orta Asyalı kadınlar, epeydir ülkemizin üst orta sınıf ve daha üstü ailelerin evlerinde çocuk, yaşlı, hasta bakıcılığı yapmaktalar. Çalışma ve yaşam haklarının hangi çerçeve içinde güvence altına alınıp, ne tür yasalarla korunduğunu bilmiyoruz (gerçi bizimkini de bilmiyoruz). Zira yaptıkları iş, ev içlerini kapsadığından kamusal bir alana dahil değil. Çalışma koşullarının -epeyce- iş sahibinin insafına bağlı olduğunu tahmin etmekte hiç de zorlanmıyoruz.

Ama çalıştıkları yerden bir ölü olarak çıkmalarını anlamakta zorlanıyoruz!

Üniversite okumak için para biriktiren, düzenli günlük tutan, gelecek hayalleri olan Kadirova, AKP İstanbul Milletvekili Şirin Ünal’ın, canlı, hayat yüklü, genç bir kadın olarak girdiği Ankara’daki evinden, bir ölü olarak çıktı.

Ne oldu?

Nasıl oldu?

Bütün bu soruların yanıtı yok!

İntihar ettiyse eğer…

Bunun da yanıtı yok!

Nadira Kadirova intihar ettiyse eğer, intihar kanıtlarını görmek hakkımız! Ama bölük-pörçük de olsa, edindiğimiz bilgiler Kadirova’nin intihar etmediği yönünde.

Üstelik, kamuoyuna yansıyan otopsi bilgileri de korku filmi kıvamında: “Aile üyesinden alınan bilgiye göre, Özbekistan’da bulunulan otopsi talebi ise ‘Kadirova’nın iç organlarının Türkiye’deki otopsi sırasında alındığı vücudunun büyük bir bölümünde dikiş olduğu’ gerekçesi ile reddedildi. Cenazeyi define hazırlayan kadınların aileye aktardığı bilgiye göre de Kadirova’nın vücudunda çenesinin alt kısmından kasığına kadar uzun bir dikiş izi bulunduğu ve Türkiye’deki otopside Kadirova’nın bedenine zarar verildiği için Özbekistan’da otopsi yapılamadığı belirtildi. Kadirova’nın bacaklarındaki hafif dereceli şişlikler ve morluklar da ‘darp edildiği’ iddialarını kuvvetlendirdi.”

Güçle, adaletsizliğin pervasızca,

Uluorta,

Böyle, el ele-kol kola girmesi…

Uykularımız kaçıyor,

Tedirginiz…

Yazarın Diğer Yazıları

Edebiyat sosyetesi, baskıcı iktidar(lar) ve arzunun halleri…

Arzunun ta kendisinin kitap halindeki tasarımcılarıyla karşı karşıyayız. Ve onlar büyümüş bir kibirle nesnelerini piyasaya sürerken "iktidarsız öfke"leri körükleyip, celladıyla kurbanı arasındaki ilişki misali, çift taraflı ulaşılamazlık yanılsaması yaratıyorlar

Trajik kötülük varsa, Thomas Sankara da var!

İçimizden birkaç Thomas Sankara çıksaydı bütün bunları yaşar mıydık?

Gayya Kuyusu’ndaki Gregor Samsa…

Düşman olarak görülenlerin de hakları olduğunu unutmamakta yarar var; öyle ki, düşmanın bile olsa kara çalamazsın, iftira atamazsın!