20 Nisan 2022

Bodrum'dan bir Hasan Amca geçti... Çok çalışarak ve hayatın tadını çıkararak...

90 yıllık hayatının, 83 yılında restorancılık yaptı. Renkli karakteri, esprileri, keyfi yerinde olduğunda tutturduğu Rum türküleri ve leziz yemekleri ile lokantasından yolu geçen herkesin kalbini fethetti. Bu hafta Hasan Amca'nın öyküsünü paylaşıyoruz 

Çalışmayı seveceksin
Yaşamını seveceksin
Çok çalışmaya değecek zevklerin olacak ki
Hayatın tadını çıkaracaksın
Ne dünyanı, ne de Tanrı'nı unutmayacaksın

Hasan Subaşıoğlu

1992 yazı... Üniversiteye yeni girmişim. Babam yazlarımızı geçirmek için Bodrum'da küçük bir ev tutmuş (O zaman orta halli aileler, Bodrum'da küçük bir ev tutabiliyordu). Biz de kızkardeşimle o yaz yeni açılan Körfez Bar'ın müdavimi olmuşuz. Sadece barın müdavimi olmakla kalmayıp, sahipleriyle de arkadaş olmuşuz. 

Gençlik başımızda duman. Körfez'de eğlen, elinde içkinle Adamik'e geç, dönüşte üç beş yere daha uğra, geceyi yine Körfez Bar'da bitir. Böyle gecelerden birinde, sokağın başında orta boylu, kır saçlı bir adamın, kimlik kontrolü yapar gibi bardak kontrolü yaptığını fark etmiştim. Beni durdurmuş, o tatlı aksanıyla; "Kızım sen gidebilirsin, ama bardak değil" deyip elimden bardağımı alıvermişti. Ben de "Gitmiyorum o zaman" diye içkimi geri alıp, "Siz kimsiniz, pardon, sokağın başını tutmuşsunuz?" diye sormuştum. Hani barın sahibi Ali'yle arkadaşız ya, 18 yaşımın pervasızlığıyla hesap soruyorum.  "Ben Hasan. Ali ile Hakan'ın babasıyım. Üst katta oturuyorum. Sen kimsin?" diye sormuştu. Özür dileyip, kendimi tanıtmıştım. Sohbetimizin üzerinden 10 dakika geçmişti ki, Hasan Amca hazırcevaplığı, zekası, esprileriyle kalbimi fethetmişti.

1992... 30 yıl olmuş. Bu 30 yılda, biz büyüdük, evlendik, çocuklarımız oldu, çocuklarımız büyüdü, anne babalarımız yaşlandı ama Subaşıoğlu ailesiyle bağımız hiç kopmadı. Her Bodrum'a gittiğimde Körfez Restoran'da Ali ve Hasan Amca'nın beklediğini bilmek bana huzur verdi. Sanki en son dün görüşmüşüz gibi, sıcacık bir merhabayla, içten bir sarılmayla, en taze ve leziz yemeklerle karşılanacağımı hep bildim.

Restoran değil aile sofrası

Sofraya oturduğumda müşteri muamelesi hiç görmedim, kendimi evimde, aile sofrasında hissetttim. Hasan Amca'm "Ayşe kızım sen seversin, bugün ellerimle yaptım" diyerek gemici usulü sübye mezesini önüme koyardı. Rakısını doldurup, masamıza oturur "Eee ne yaptın?" diye sorardı. Hooop, özet geçerdim bir yıl ne yaptığımı. Ama hızlı. Çünkü benim ne yaptığımın önemi yoktu. Ben Hasan Amca'nın beni çoğu zaman gülmekten yerlere düşüren, çoğu zaman da duygulandıran hikayelerinin hayranıydım. Dinlemeye doyamazdım. Bir de keyfi yerindeyse Rumca bir türkü tuttururdu, gözlerimiz doluverirdi. Daha da keyfi yerindeyse, restoranı kapatırken "Ayşe kız, Hadi kalk Küba'ya (Küba Bar) gidelim." derdi. 

Beni çok severdi bilirdim. Ama 7'den 70'e herkesi severdi. Hiç kimseye bir gün müşteri muamelesi yaptığını görmedim. Müşterileri ailesi gibiydi. 10 yıl önce kaybettiğim canım babam bile Bodrum'a indiğinde Hasan Amca'nın balık çorbasını içmeden, onunla iki çift laf etmeden dönmezdi. Çok farklı karakterlerdi. Ama biri Boğaz'da biri Bodrum'da büyümüş iki insan olarak ortak tutkuları deniz ve balıktı. 

Işıklar içinde...

Gidenin ardından "Işıklar içinde..." denir. Adettendir. Ama senin gerçekten ışık saçarak gittiğini biliyorum Hasan Amca... Yaşam sevincini, hiç bitmeyen çocuksu heyecanını kendinden yaşbeyaş küçüklere bulaştırarak gittin.

Yazın geldiğimde Ali yine restoranda olacak. Sanki en son dün görüşmüşüz gibi rakıları doldurup seni ve muzipliklerini anacağız. Yokluğuna alışmak zor. Ama biz yaşadığımız sürece, hikayelerin bizlerle yaşayacak. 

Buyrun Hasan Amca'nın öyküsüne...

Girit'ten Bodrum'a bir göç öyküsü

- Hasan Amca'nın babası Ali Subaşıoğlu, Giritli bir çoban. 1923 yılında Türk ve Yunan hükümetleri arasında imzalanan mübadele anlaşması sonrasında 30 bin Türk'le birlikte yurdundan ediliyor ve Bodrum'a yerleşiyor. Gemilerde çalışıp aşçılık yapmayı öğreniyor ve 1927 yılında Bodrum'un ilk restoranı olan Lezzet Lokantası'nı açıyor.

- Hasan Amca 1932 yılında Bodrum'da doğuyor ve yedi yaşında babasının restoranında bulaşıkçı olarak çalışmaya başlıyor. Zamanla alışverişi yapıyor, sebze ayıklıyor, servise yardım ediyor, birçok Girit kökenli gibi onun da eli mutfağa yatkın olduğu için küçük yaşlarda mutfağa girip tencere yemekleri pişirmeye de başlıyor.  

- Lezzet lokantası o yıllarda Bodrumluların gittiği tek restoran. Bodrum'a ünlü birileri geldiğinde, protokol yemekleri olduğunda da yemekleri Ali Bey, Hasan Amca ve kardeşi Ramazan Amca hazırlıyor.

Gençlik yılları. Bahriyeli olarak askerliğini yapıyor.

Genç opera yıldızı Maria Callas'a servis

- Annesi Giritli olan, 1925'te Bodrum'a sürgüne gönderildiği yıllarda Bodrum'un büyüsüne kapılıp oraya yerleşen Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir dükkana girer, ''Ti ekanes simera bre Subasi?'' "Bugün ne yaptın bre Subaşı" diye, Ali Bey'e sorar, Ramazan aylarında iftar topunu o atarmış.

- Maria Callas gencecik bir opera sanatçısı olarak, Yunan heyetiyle Bodrum'a gelmiş ve bir arya söylemiş. O gün servisi yapan Hasan Amca da tüm Bodrum ahalisi ile birlikte şaşkına dönmüş. Hasan Amca bu anısını "Genç bir bir kadın çıktı, bağırdı, sonra sustu. Uzun bir sessizlik oldu. Sonra alkışlamamız gerektiğini anladık. Opera duymamışız ki daha önce... " diye anlatıp bizi yine güldürürdü. Maria Callas yıllar sonra Ahmet Ertegün'ün misafiri olarak bu sefer Körfez Restoran'a gelir, Hasan Amca kendisini tanıtır ve Callas'a servisi yine bizzat kendisinin yapacağını söyler.

1951 İstanbul, İstradi Usta'nın yanında çıraklık

- Hasan Amca 1950'li yıllarda, ihtiyaçların İzmir'den Bodrum'a gemiyle taşındığını, çocukların limanda bu gemileri heyecanla beklediğini, komşuların evlerinden indirdikleri minderleri deniz kıyısına çekip bir yandan gramofonda çalan türküleri dinleyip, bir yandan da sohbet ettiklerini anlatırdı. O yılların zenginliği mutluluk ve huzurmuş.

- 1951 yılında Hasan Amca'nın babası Ali Bey vefat ediyor. Abisi Ramazan Amca ile birkaç yıl daha restoranı işletiyorlar ama yokluk yılları. Para kazanamıyorlar. Ramazan Amca Çeşme'ye çalışmaya gidiyor, Hasan Amca İstanbul'un yolunu tutuyor. Hasan Amca o yıllarda çok yokluk çektiğini, Ankara'da iş bulana kadar batakhanelerde çalıştığını anlatırdı. 

1965, Abisi Ramazan Amca ile Körfez lokantasını açarlar.

1965 Körfez Lokantası açılır, Bodrum'da turizm canlanır

- Lezzet Lokantası bir esnaf lokantası olduğu için Hasan Amca, tencere yemeklerinde usta. Havalı yemekleri yapmayı pek bilmiyor. Bir Rum ustanın mezeci aradığını öğrenince işe başvuruyor ama işin aslı "meze" lafını bile ilk kez duyuyor. Rum Usta İstradi, Hasan Amca'yı eğitiyor. Hasan Amca bir süre onunla birlikte Ankara'da devlet merasimleri ve düğünler için yemekler hazırlıyor. Ama sonra kan çekiyor. Çeşme'de bulunan abisi Ramazan'ı da ikna ediyor, Bodrum'a dönüyor ve biriktirdikleri parayı sermaye yapıp 1965 yılında Körfez Lokantası'nı açıyorlar. 

- Körfez kurulur kurulmaz Lezzet Lokantası'nın gördüğü ilgiyi görüyor. Yine siyasiler, resmi heyetler, sanatçılar Körfez'i tercih ediyor. Lokantanın açılması turizmi de canlandırıyor. İlk turistler tekneleriyle geliyor, paraları bittiğinde veresiye yazdırıyor, tekrar geldiklerinde borçlarını ödüyorlarmış. Böylece ömür boyu süren dostluklar kurulmuş. 

Hasan Amca (sağ başta) restoranda arkadaşlarını ağırlıyor. 

Zeki Müren'den Gülriz Sururi ve Engin Cezzar'a ünlü konuklar

- Bu yeni dönemin müdavimleri arasında Sanat Güneşi'miz Zeki Müren de var. Müren 1967'de restoranda bulunan hatıra defterine şöyle yazıyor ''Tanrının lütfu Bodrum'da Körfez şaheser, insanlar çok zarif ve misafirperver. Körfez Lokantasında geçirdiğimiz bu akşamı ömrümce unutmayacağım. Sevgiler... Hayırlı işler." 

- 1969'da Gülriz Sururi bu deftere: "Pupa yelken Körfez'e geliyoruz. Aman balıkları tavaya koy hemen", Engin Cezzar ise "Körfez'de her şey çok güzel. Hele Hasan'ın elinden çıktıysa" yazıyor. Fikret Hakan ve Feridun Karakaya da restoranın müdavimlerinden...

Zeki Müren Körfez'de…

Başka kültürleri tanımak için dünyayı gezmeye başlar

- 1992'ye geldiğimizde Hasan Amca'nın oğulları, Ali ve Hakan Körfez Bar'ı açar. Hasan Amca fırsat bu fırsat eşi Müjgan Hanım'la kış aylarında dünyayı gezmek, yeni yerler görmek, yeni insanlar ve kültürler tanımak, belki de gençliğinde yapamadıklarını yapmak için restoranı kapatır. Küba, Meksika, Jamaika, Amerika, Brezilya, Avrupa, Uzakdoğu, Avusturalya dünyayı gezer.

Baba mezarına Girit'ten toprak ve su

- Hasan Amca Girit'i de defalarca ziyaret eder. Bodrum'da Girit göçmenlerinin yaşadığı Kumbahçe'de büyüdüğü ve orada yaşayanlar kendi aralarında Rumca konuştuğu için Rumca onun ikinci dili, Girit ise ikinci vatanıydı. Keyfi yerindeyken Rum türküleri söyler, bir şeye kızdığında ise Rumca söylenirdi. Babasının doğup büyüdüğü köyden toprak ve su getirip mezarına döktüğünü, oğlu Ali anlatmıştı.

- Bir Girit ziyaretinde, Bodrum'lu Rumların mübadele sonrası yerleştiği Halikarnas Köyü'ne gitmiş. Orada kapının önünde oturan yaşlı bir Rum kadınını görünce "Ben nereden geliyorum biliyor musun?" diye sormuş.  "Sizin dedelerinizin toprağından, Halikarnas'tan..." deyince, kadın gözyaşlarına boğulmuş, Hasan Amca'yı yemeğe davet etmiş, çoluğunu çocuğunu tüm akrabaları çağırmış, Hasan Amca'ya Halikarnas'ı anlattırmış.

Eşi Müjgan Hanım'la...

Çok çalış, keyifle yaşa

- Hayatı boyunca çalışmaya alışık biri Hasan Amca. Hayat felsefesi çok çalışmak, yorulmadan çalışmak ve bunun karşılığında keyifli bir hayat sürmekti. Çalışmanın yaşla başla bir ilgisi olmadığına inanırdı. Öyle ki bu görüşünü bir A4 kağıdına fotoğrafıyla birlikte bastırmış, Körfez restoranın duvarına manifesto gibi astırmıştı.  

- Bu nedenle dayanamaz beş yıl sonra Körfez restoranı tekrar açar. İşte o restoranın müdavimleri de bizler oluruz. Ben, kardeşim, babam, arkadaşlarım... Yine ünlüler, yine siyasiler gelir ama bana göre Körfez'i Körfez yapan bizler gibi sıradan insanlardı. Türkiye'nin hatta dünyanın birçok yerinden gelip, kendilerini evlerinde, aile sofrasında hisseden, balık çorbasının kokusuyla mest olan sıradan insanlar... Her birine sorun size anlatacakları bir "Hasan Amca" hikayesi vardır. 

Yazarın Diğer Yazıları

Çocukluğumun 29 Ekim’ine yolculuk

Okulda büyük bir aile gibiyiz. Öğretmenler, veliler herkes birbirini tanıyor. Aynı mahallenin çocukları ve büyükleri olarak hep birlikte İstiklal Marşı’nı coşkuyla söylüyoruz. Hepimizin içindeki Atatürk ve Cumhuriyet sevgisi aynı

Şeytanı utandıranlar ve memleket kaybı

Gözümün önünde bir yığın... Deprem kurbanları, molozlar, üstünde vahşice katledilen kadınlar, onların üstünde tecavüze uğramış, dereye, göle cesetleri atılmış çocuklar, onların üstünde siyah plastik çöp torbalarından çıkan ölü köpekler, onların üstünde melek bebekler, hepsinin üstünde de tek bir adam

Bize çok güzel bir hayat verdin Mişka

Bu yazıyı devlet tarafından katli vacib görüldüğü için, Gebze’de ve ülkenin çeşitli yerlerinde hunharca öldürülen dört ayaklı masum canlara ve Mişka’ma ithaf ediyorum. Eğer o canlara bir fırsat verilseydi, bir evin Mişka’sı olup, o eve koşulsuz sevgiyi öğretebilir ve insanlarına güzel bir hayat verebilirlerdi  

"
"