Şiir ölüyor mu? sorusuna tok bir sesle yanıt vermiş Ara Kat Sesleri adını taşıyan ilk şiir kitabıyla şair. Dil ölmedikçe, geliştikçe şiirin de ölmeyeceği gerçeğini koymuş ortaya. Öz Türkçenin "günün dili" içinde kusursuzca kullanılamayacağını hepimiz biliyoruz ve doğrusu yeni kelimeler bulup kullanmak kadar dile uygun yapıda yabancı da olsa sonradan eklenen sözcüklerin harmanlanarak dile dâhil edilmesinin de dili geliştiren ve genişleten şeyler olduğunu biliyoruz. "Yenilik" dediğimiz şeyi de daima eski bilindik sözlerle ifade ederiz aslında. Şimdiye kadar bütün "yeni"ler böyle ilan edilmedi mi?
Dünyanın bütün dilleri gibi Türkçe de yaşayan bir varlık olarak gelişmeye açık olmakla beraber mahkûmdur. Kültür, ekonomi, coğrafya ya da teknoloji vb. pek çok şeyin gelişmeye uğraması -ki gelişiyor her şey- gelişecek- dilin de bu gelişmelere uğramasının kaçınılmaz olduğu anlamına gelir, aksi halde gelişmeyen diller sadece ölü dillerdir. Gelişen her şey ile birlikte dil de gelişir ve içinde bütün bunları ifadeye yarayan sözcüklerle gerçekleştirir bunu. Dildeki hiçbir gelişme o dili temelden değiştirmeye de yetmez tabii. Temelden değişen bir şey onun her zaman geliştiği anlamına gelmez çünkü.
Petek Sinem Dulun, 2019 Altın Defne Genç Şiir Ödülü’ne değer görülen Ara Kat Sesleri adlı ilk şiir kitabıyla hayatımızdaki değişimin dilde nasıl durduğunu şiirleriyle dile getirmiş bir bakıma. Deneysel şiirin aksine tam da çağının dili ile duygu durumunu ve tabiatı ve günün gündemini sığdırmış şiirlerine. "Genç şair" tabiri ne kadar doğru bilmiyorum ama "genç şiir" sanırım onun kendisinden ziyade şiirini ifade için doğru bir söylem olacak. "Genç şiir", çünkü çağının dilini çağdaşlarının dilini bilen biri olarak kullanan bir şair. Türk şiirinde gelenek bana göre her şairin kendi yazma ve dili kullanma biçimiyle ile ilgili bir şey sadece. Bir dönem ya da bir grupla ilgili değil. Her şair kendi şiir anlayış ve geleneğini kendine has bir biçimde özgün olarak da kurabilir, Petek Sinem Dulun bu şairlerden biri.
mekanik duyular edindim
damarlarım elektrottan
hızla geçerim hız rüzgardır sokakta
söz kümeleri hep apansız
"buluntu" derim
kimine "ubuntu" kimine göre "bulantıdır" o
düzelti, yorum sanatı değildir
küsüp kapatılınca otomatiğe alıyorum
yeniden başlatıyorum yeni’den
gerilim tuş takımında basınç
arayüz sıcak, içdöküm donup katılaşıyor
0-1-1-0-1 unut- hatırla-hatırla-unut-hatırla
ses, saçlarıma dolanmışsa
koparılanı duyarım, duy yargılarla
evet, biraz didaktiktir etik
tekrar ediyorum: düzelti, yorum sanatı değildir
sarmal sonsuzlukta
hırpalama, yoruyor kalp
güç kaynağını
unuttum-hatırla-unut-hatırladım-hatırla
ekipman olarak kontrol kalemi seçip
yanlışları çize çize
veri yükleme, geri yükleme, yük getirme diye diye
tekrar, tekrar ediyorum: düzelti, yorum sanatı değildir
erişim sıfırlandı
Mekatronik kelime olarak günümüzde oldukça sık kullanılan disiplinler arası ya da çok disiplinli çalışma alanlarından biri. Mekatronik kelimesi her ne kadar Mekanik ve Elektronik kelimelerinin birleşiminden de oluşsa tanımsal olarak bilgisayar bilimlerini de içeriyor. Bir süre sonra insan kalbi için kalp pili ne ifade ediyorsa, dil için de mekanik, dijital ve sosyal tarihi oluşturan günlük yaşantı içinde yer alan yerli ve yabancı bütün yeni terimler ve kelimeler de onu ifade eder. Bir kelimenin sadece bir jargona ait olmaması gerekliliği Ara Kat Sesleri içindeki şiirlerle birlikte bu sınırı da geçmiştir böylece. İşte bu dilin de mekatronikleşebiliyor olmasıdır. Ara Kat Sesleri dilin de bir mekatronik yapıya eriştiğini gösteriyor. Herhangi bir dil, içine aldığı yabancı kelimelerle yabancı bir dil olmaz, hakeza Türkçe gramer yapısıyla içine aldığı yabancı kelimeleri Türkçeleştirecek kadar da güç bir dildir. Bugün dünyanın pek çok yerinde pek çok insanın en kolay öğrenebildiği diller arasındadır da bu yüzden. Nihat Sâmi Banarlı’nın Türkçenin Sırları kitabında sözünü ettiği "dil İnkılâbı"nın gelişmiş, genişlemiş ve sosyal yaşama da edebiyata sirayet etmiş olmasının başarılı bir örneğidir Ara Kat Sesleri. Dile getirmek gerekirse şunu da belirtmeliyim ki, "dilin fethi" konusunda her ne kadar Nihat Sâmi Banarlı’ya katılmasam da, "dil inkılâbı" konusunda hemfikirim.
Petek Sinem Dulun
Zemin ile tavan arasında şimdiye kadar hiç böyle duyulmamış olanın sesleriyle yan yana gelmiş kelimeler. Burada dizelerinin çoğu nesnenin içine girmek, nesnenin içine işlemek eylemiyle vücut bulmuştur, demek istediğim. Gözün gördüğünü, bilincin kavradığını ve yer yer insan ruhunun da bunaldığını sığdırmış dizlerine Petek Sinem. Dil üstü sentezleme biçimi kadar dilde oluşturduğu izolasyonla da dikkat çekici. Bu izolasyon dilde estetik izlemeyi öznenin nesne ile bütünleşmesi kuramına istinaden estetik deneyin her durumda öznedeki ruhsallığını nesnelere ulamasını da sağlamış.
Bir dili izole etmek, onu dışarıdaki yabancı kelimelere ya da başka dillere kapatmak demek değildir. Dilin sağlıklı bir biçimde izolasyonu, içine aldığı yerli ya da yabancı kelimeleri yapı bozumuna uğramayacak bir biçimde kendine uygun hâle getirmesini sağlayacak düzen ve ses uyumunu kurabilmek marifetine nail olabilmektir. Zaten şiirde ilk dikkat çeken de seslerin birbirleriyle ve ifade edilenlerle uyumu değil midir? Her şey birbiriyle ne kadar uyumlu da olsa sanatta çoğu zaman bütün içeriği elbette kavrayamayız. Çok açık ki bunun nedeni elbette şairin duygu dünyasındaki eksiklik ya da yetersizliktir.
Fakat Ara Kat Sesleri’nde bu kavrayış mümkün. Doğrusu Ara Kat Sesleri henüz fark etmeyenler için söylemek gerekirse, tamamlanmış olanın niteliğine (dijitalleşen dile dair) eleştirisini dili kullanma iddiasının içinde de taşıyor: "Olması gereken buysa, işte oldu!" dercesine. Dili ve şiirini dil deneyleme sahasında bilinçlice şekillendirmek isteyen şair arkadaşlar için genç bir kılavuz olarak tavsiye edebilirim bu kitabı. Petek Sinem imgegücü beklenen ölçü tanımamazlığı aşmamakla birlikte, yaratıcı imgelem konusunda yeni ya da bilinmedik imgeler oluşturma konusunda görünen o ki yeterince sağlam bir kaynak.