İktidar partisinden ana muhalefet partisine, Kürt siyasal hareketinden sivil toplumun güçlü örgütlerine, soldakilerin yanısıra sağdaki aydınlara kadar uzanan çok geniş bir kesim önümüzdeki adımın yeni bir anayasa olduğunda birleşmiş görünüyorlar.
Nitekim ülkenin en yakıcı düğümü olan Kürt sorununda son günlerde atılan ya da atılacak gibi görünen bir kaç adım yeni anayasa tartışmasının bütün tartışmaların kilitlendiği nokta olacağını gösteriyor.
Hükümet adına Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) adına da eşbaşkanlar Gülten Kışanak ve Selahattin Demirtaş’ın resmen biraraya gelip konuşmaları çok kişi ve epey meslektaş tarafından “umutlu bir gelişme” olarak değerlendirildi.
İtirazım yok. Görüşmek her zaman ve elbette savaşmaktan iyidir; savaşın önüne de ancak görüşerek geçilir.
Ama kanımca bu buluşmanın “Umutlu bir gelişme” ya da “Nihayet bir araya gelebildiler”den daha derin, daha kapsamlı bir içeriği var. Gerek BDP eşbaşkanı Demirtaş’ın toplantı sonrası demeçlerinde, gerekse o toplantıda bulunmayan ama toplantının kendi odasında yapılmasını sağlayacak kadar da önemli bulan Başbakan’ın konuşmalarında bunun ipuçları yeterince var.
Kürt sorununun çözümü ile yeni bir Anayasa konusu içiçe geçti,; birbirinden ayrılamayacak ölçüde ilintilendi. Daha kestirme bir deyişle önümüzdeki gündemin ana konusu yeni bir Anayasa ve bu anayasada yer alacak ilkelerdir. Özellikle devletin yapısını, özelliklerini tanımlayan ilkeler...
● Örneğin yeni Anayasada devletin tanımında etnik vurgu ve tercih yer alacak mıdır?
● Örneğin yeni Anayasada imam ve müezzin maaşlarının devlet bütçesinden ödendiği, camilerin suyunun elektriğinin devletçe karşılandığı, ilköğretimde okutulması zorunlu kılınmış bir devlet dini, bir devlet mezhebi olacak mıdır ?
● Örneğin “yerel yönetimlerin güçlendirilmesi” başlığıının somut karşılığı ne olacaktır? Yerel yönetimler ile merkezi yönetimin yetkilerinin sınırları nereden geçecektir?
● Örneğin yeni Anayasada “Devletin resmi dili Türkçe’dir” dendikten –ki buna kimsenin itirazı galiba yok) sonra eğitimde, öğretimde anadil(ler)in özgürlük alanı hangi ölçülerde yer alacaktır?
● Örneğin ilkokuldan üniversiteye kadar öğrenilmesi zorunlu kılınmış “resmi ideoloji” yeni Anayasa’da nasıl ve ne ölçüde yer alacaktır?
* * *
İlk ağızda aklıma gelenleri sıraladım. Bu “örneğin”lere eklenecek başka “örneğinler” de olacak.
Ayrıca onların alt başlıkları da olacak.
Yani “Yeni Anayasa eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik olsun” cümleciğinin içinin doldurulması gerekecektir ve bu besbelli ki hem çok çetrefil hem çok zorlu bir tartışma süreci; siyasal bağlamda yeni ve daha önce benzeri yaşanmamış gerilimlere gebe bir süreç demektir.
Bu aşamada “Buna hazır mıyız” sorusu anlamsız. Çünkü buna hazır olmak zorundayız. Çünkü yeni bir Anayasa konusu gelip kapıya dayandı. Hem de kimsenin yan çizmesine fırsat tanımayacak ölçüde…