Gündem çok yüklü, biliyorum.
Mülteciler ve göçmenler sorunu alabildiğine yoğun ve hırçın tartışılıyor. Ülkenin doğusundan ve güneydoğusundan akan göçmen sellerini “Para vermezseniz hepsini sizin üstünüze salarım haaa” şantajı ile AB’den kopardıkları 3-4 milyar Euro’yu iki, üç katına çıkarmak isteyenler ülkeyi yeni bir çatışma ortamına dönüştürüyor ve seyretmekle yetiniyorlar.
Orman yangınları, su baskınları, sel felaketleri birbirini izliyor.
Demokrasiye ve özgür medyaya destek için fon sağlayan uluslararası kurumlardan kaynak elde edenleri “vatan haini, beşinci kol” diye damgalayıp özgür medyanın zorla ayakta kalan kuruluşlarını da tümüyle “AKP medyası”na dönüştürmek isteyenler kirli hesapları için çoktan kolları sıvadılar.
Covid-19 yeniden dört nala kalktı. Tamtakır hale getirdikleri hazineye turizmden üç beş milyon dolar gelsin diye bütün kısıtlamaları ve önlemleri kaldıranların ektiklerini ülke halkı biçiyor, biçecek…
Bir merdiven altı üniversiteden alınmış diploması ile “Ne iş olsa yaparım abi” diyen hüner ve bilgi yoksunu gençleri bir yana bırakın, ülkenin en seçkin üniversitelerinden mezun olmuş, iyi yetişmiş, hünerli gençler bile işsizliğin ve geleceksizliğin kavurucu baskısı altında kıvranıyorlar.
Aç yatıp aç kalkan yoksulların varlığı ve yaygınlığı artık sıradan habere dönüştü.
Kaldı ki bütün bunların…
* * *
Başladığım yazının burasına gelince durdum.
Cümleyi bitirmedim. İstesem elbette bitirirdim. Profesyonel yazı tekniklerini kullanarak, meslek argosu ile söylersek “bir yazı şişirmek”, günü kurtaran bir Tırmık döktürmek zor değil.
Ama ayıp.
Okura ve kendine saygısızlık…
Lafı eğip bükmeden, eveleyip gevelemeden söyleyeceğim:
Yorgunum…
Yaşlı bedenim ayak parmaklarımın ucundan beynime kadar bütün organları ile isyanlarda.
Anlaşılmıştır. Sizden ve T24’den izin istiyorum.
Belki beş gün, belki on beş gün…
Bana bu izni çok görmeyin e mi ?