14 Eylül 2011

Yanlış Bir Dava: ODA TV

Hayır sadece Ahmet Şık ve kaderin ona bağladığı Nedim Şener’den söz etmiyeceğim. Doğrudan ODA TV davasından söz edeceğim...


Hayır sadece Ahmet Şık ve kaderin ona bağladığı Nedim Şener’den söz etmeyeceğim. Doğrudan ODA TV davasından söz edeceğim.
Defalarca yazdığım “Uzayan tutukluluk infaza dönüşür; bu da adaleti sakatlar” filan gibi cümleler de düzmeyeceğim.
Sanıkların tümünün iddia edilen suçları yazılı olarak işledikleri; yani “Söz uçar ama yazı uçmaz” kuralı gereği delillerin karartılması gibi olanakların ve olasılıkların bulunmadığı ve topu topu 14 sanıklı bir soruşturmada iddianamenin hazırlanmasının altı ayı bulmasındaki hukuksal özensizlik, bilinçli ağırdan alma üstünde de durmayacağım. Bunlar zaten çok söylendi, çok yazıldı.
Yeni kurulan ve elinde tek dosya bulunan 16. Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesinin hemen yarın yargılamaya başlayabilecekken ilk duruşmayı 22 Kasım’a koymasındaki kavranması güç tercih üstünde de durmayacağım.
Bu Tırmık, mahkemece kabul edilen ve kabul edildiği için de kamuoyuna açık, dolayısıyla eleştirilebilir bir yargı belgesi haline gelen ODA TV iddianamesinin kendisine yönelecek.
*    *    *
İddianame dün akşam (Salı) bilgisayarıma ulaştı. 134 sayfalık bir metin. Bir gecede okunup incelenemez. Ama yaşamınızda epey iddianame görmüş ve epey deney biriktirmişseniz hızlı okumayla iddianamenin özünü kavrayabilir; daha ilk bakışta görünen aksaklıkları yakalayabilirsiniz.
İddianameyi hızlı okudum. Ayrıntılı okuma önümüzdeki günlere kalıyor.
İlk izlenim, hiç lafı dolandırmadan: ODA TV davası çürük bir davadır; dahası savcıların suçlama sebebi saydıkları kanıtlara bakılırsa ayıp bir davadır ve sonuçta ODA TV davası yanlış bir davadır.
Bu ülkede AKP’nin iktidarı kaybetmesinin ülke için hayırlı olduğunu söyleyenlerden hoşlanmayabilir, onlardan nefret bile edebilirsiniz; ama ister savcı olun, ister bencileyin sıradan yurttaş, şiddet içermediği, şiddet çağrısı yapmadığı sürece bu düşünceleri suç sayamazsınız. Demokrasi farklı, hatta birbirine zıt düşüncelerin özgürce ifade edilebildiği bir rejimdir ve o yüzden bütün rejimlerin en iyisi değil ama en az kötü olanıdır.

Milliyetçilikten, onun Kemalist versiyonu olan ulusalcılıktan nefret edebilirsiniz (Ben ediyorum) ama bu ideolojiyi (=Dünya görüşünü) benimseyenlerin düşüncelerini -eğer demokratsanız- özgürce ifade etme hakkını savunmak zorundasınız. Savcı da olsanız, bu ülkenin bencileyin sıradan bir yurttaşı da olsanız...
Bu düşünceleri ve bu ideolojik çizgiyi savunanların, görüşlerini halk kitleleri içinde yaygınlaştırıp, seçmen çoğunluğunu bu yönde ikna etmek için propaganda çalışmaları yapmasından rahatsız olabilirsiniz, savcı da olsanız, bencileyin sıradan bir yurttaş da olsanız, size düşen onları suçlu ilan etmek, yaptıklarını, yazdıklarını suç olarak nitelemek değil, o düşüncelerin yanlışlığını seçmen kitlelerine ulaştırmak için bıkıp usanmadan çalışmak, propaganda yapmaktan ibarettir. Demokrasilerde yurttaşın siyasete katılımının en somut etkinliği budur.
Yok farklı düşünceyi suç saymaya yönelirseniz size demokrat demezler, yaslandığı, elinde tuttuğu gücü demokrasiye karşı kullanmakla eleştirirler.
*    *    *
ODA TV davasının iddianamesi önümde. Hızlı okudum. İnce okuma önümüzdeki günlere kalıyor. Ama hızlı okumada bile kolayca görülüyor: Savcılık soruşturması başladığı, ardarda tutuklama kararları alındığı günlerde, o günlerin savcısı Zekeriya Öz, “Sanıkların tutuklanmasına yol açan kanıtların açıklanmasında sakınca olduğunu” söyledi ve o yüzden altı aydır bizler ODA TV sanıklarının ne ile suçlandıklarını ve suçun kanıtlarının ne olduğunu bilemedik. Şimdi biliyoruz ve altını kalın çizerek sorabiliyoruz: Bu kanıtların açıklanmasında ne gibi bir sakınca vardı acaba? 

Dahası kanıt olarak iddianameye konanlarda suça işaret eden ne var?
Düne kadar uzayan tutukluluğa itiraz etmekteydik. Bugün “Bu iddialar için nasıl olur da tutuklama kararı alınır” diye sormaktayız.
Korkarım, iddianameyi daha ayrıntılı okuduktan sonra “Bu eylemlerinden dolayı 14 ODA TV davası sanığı hakkında nasıl olur da bir dava açılabildi” diye soracağız.
Ancak altı ayda hazırlanabilen ODA TV iddianamesi üstüne bu ilk yazı. Bu konuda besbelli daha epey Tırmık yazılacak...

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"