Son günlerin soluk kesen (!) çatışmasında gözleyebildiğim kadarıyla “Kim kiminle çatışıyor; kavga kimler arasında” sorusu üstünde yoğunlaşıldı. İlk günler AKP yönetimi ile kapışanın Gülen Hareketi olduğundan kuşkulananlar, bunu doğrudan söylemediler ama ima etmekten de geri kalmadılar. Ancak olay geliştikçe “MİT ile Polis – yargı koalisyonu çarpışıyor” yargısının olup biteni açıklamakta yetersiz kaldığı belli oldu. Önceki günden beri ise imalar bitti ve karşı karşıya gelenlerin AKP yönetimi ile Gülen Hareketi olduğu hemen hemen açıklık kazandı.
Nitekim AKP kanadı MİT’e kesinlikle sahip çıktı; Gülen Hareketinin sözcüsü kabul edilenler de polis ve savcılar kanadına.
Kavganın tarafları böyle. Ama üstünde durulacak, uzun uzun tartışılacak soru bu mu?
“Kavga neden çıktı” sorusu daha önemli değil mi?
Kimileri bu soruya –bence- ucuz bir yanıt verdiler: Gülen Hareketi bürokrasinin her noktasına sızdı, güçlü bir konum elde etti, ama bir türlü MİT’te etkili olamadı. Başbakan'ın “mutemet adamı” Hakan Fidan buna izin vermeyince düğmeye basıldı. Polisteki kilit unsurlar harekete geçti ve kamuoyunun (hükümetin değil kamuoyunun) önüne MİT’in günahlarını, hatalarını, suçlarını belgeleriyle, kanıtlarıyla serdiler; savcı(lar) bu malzemeye dayanarak MİT’in en tepesine yöneldiler ve kavga patladı.
I-ıh!
Kavgaya giden sürecin yan etkenlerinden biri olabilir, ama kavganın sebebi bu olamaz. Gülen Hareketi sabırlı bir organizasyon. MİT’in bir yere gittiği yok ve sorun bürokrasinin “MİT halkasında” da ille etkili olmaksa aceleye de gerek yok. Gülen Hareketinin pek çok konuda uzun erimli davrandığı biliniyor olsa gerek. “Bana MİT’te yer lâzım, o da bu gece lâzım” aceleciliği ile gemileri yakmaya kadar gidebilecek bir çatışmayı başlatmak ya da çatışmayı kabullenmek Gülen Hareketinin yapacağı hata değil.
Öyleyse soruyu yineleyelim: Kavga neden çıktı?
Tarafların ya da daha doğru bir deyişle taraftarların söyledikleri, yazdıkları yeterli ipuçlarını sergiliyor.
Gülen hareketinin taraftarları özetle şöyle demekteler:
AKP iktidarında vesayet rejiminin direkleri yıkıldı, kılıçları kırıldı, elebaşıları Silivri’ye tıkıldı. Ama MİT hariç. Orada temizlik yapılmadı. MİT içinde Ergenekoncu unsurlar hâlâ var ve aktifler. Müsteşar efendi de, ondan önceki de onları temizlemeye yanaşmadı. Tersine KCK içine sızdırdığı ajanları açıkça suç işlediği, hatta “Çatışmaya girip polisleri öldürdükleri” (Taraf yazarı, “eski ya da hâlâ polis memuru” Emre Uslu böyle diyor) halde MİT onları koruyor. Emniyet bu suçları belgeleyip savcıların önüne koydu; savcılar da “görev bilinci” ile harekete geçti...
AKP yönetiminin ya da -daha dar bağlamda- MİT’in taraftarları ise - yine özetle - şöyle demekteler:
Bu kavga savaşın devamını isteyen, o yüzden de Oslo sürecini baltalamak isteyenlerin operasyonudur. Oysa Başbakan Nisan ayında Oslo sürecini yeniden başlatacaktı, onu önlemek istiyorlar...
* * *
Sizce buradaki soru “Hangisi haklı” mı olmalı, yoksa “Kavgaya tutuşanların ortak paydası ne” mi?
Soralım: Nedir kavganın patlak verdiği zemin?
İster KCK’ya sızıp suç işleyen MİT’çiler olsun, ister Oslo sürecini durdurmak isteyenler olsun, her iki kanat da Kürt sorununa karşı alınan ve alınacak tavırda, izlenen ve izlenecek devlet politikasında anlaşamıyorlar.
* * *
Kimilerinin “Öyleyse AKP yönetimini, yani Başbakan Erdoğan’ın yanını tutmak gerek. Baksanıza Gülencilerin güvenlikçi-asayişçi-savaşçı politika önerisine karşı o müzakereci bir yol izlemeyi düşünüyormuş” dediklerini duyar gibiyim.
Yapmayın...
Bunca itiş kakış arasında ve sırasında bile hızını kesmeyen KCK operasyonlarını görmüyor musunuz? Başbakan Erdoğan’ın hedefi Kürt siyasal hareketinin bütün aktif unsurlarını KCK çuvalına doldurup içeri tıkmak sonra da örgütleri felç edilmiş Kürtlere firaklı bir balkon konuşması yapıp “Oslo sürecini yeniden başlatıyorum” diye müjdeler vermek...
Farkındaysanız patlak veren kavgada önümüze “MİT’ten yana mısın polisten yana mı; AKP yönetiminin yanında mısın, Gülen Hareketinin yanında mı” seçenekleri konuyor.
Galiba bizleri aptal sandıkları için...
Bize seçenek olarak sunulanın “Vebadan yana mısın, koleradan yana mı” sorusundan farkı yok.
Ben doktordan yanayım.
Siz?