08 Temmuz 2013

Veba ile kolera arasında...

Mursi’nin ve onu devlet başkanlığı koltuğuna oturtan Müslüman Kardeşler (İhvan) örgütünün bir yılda her şeyi yüzüne gözüne bulaştırdığını...

Tuhaf hatta saçma bir tartışma sürmüyor mu ?

Mursi’nin ve onu devlet başkanlığı koltuğuna oturtan Müslüman Kardeşler (İhvan) örgütünün bir yılda her şeyi yüzüne gözüne bulaştırdığını; Mısır’ın zaten kıt kaynaklarını yağmaladığını; tamamen dinsel gerekçelerle Lüxor’da kocaman bir turist grubunun silahlarla taranıp yok edildiği saldırıyı planlayan ve örgütleyen eli kanlı katili ödüllendirip önemli bir bölgeye vali yaptığını; Mısır halkının yüzde yirmisini oluşturan ve ülkenin en kadim kavmi olan Kıpt’ları salt Müslüman olmadıkları için dışladığını, hatta sistematik saldırılarla  ülkeden göçe zorlandıklarını söyleyenlere dönüp parmak sallanıyor ve çok bilgiç bir sesle “Hıııııı…. Demek sen darbeci generallerden yanasın… Demek sen demokrasiye karşı darbeyi savununlardansın” deniyor…

Bunun tersi de geçerli…

Baas rejiminin –o çok hızlı- yozlaşma sürecinin son halkasını oluşturan General Mübarek diktatörlüğünün kitlesel bir demokratik direnişle alaşağı edilmesinden sonra, halkın oylarıyla iktidara gelen Mursi ve bağlı olduğu Müslüman Kardeşler örgütünü bir darbe ile deviren ve darbecilik sabıkası pek kabarık olan Mısır ordusuna karşı çıkıp, “Seçimle gelen seçimle gitmelidir. Birer devlet memuru olan generallere düşen seçilmiş iktidarın Anayasa ve yasalara aykırı olmayan buyruklarına tartışmasız uymaktır. Darbe yapmak ise çok, hatta en ağır cezayı gerektiren bir suçtur” diyenlere, bu sefer bir başka kesimden parmak sallanıyor ve “Hııııı… Demek sen İslami referanslara dayalı bir din devleti kurma yolunda yürüyen bir iktidarı savunuyorsun” deniyor…

Peki Mursi ve dayandığı siyasal örgütten yana ya da o iktidarı zor kullararak deviren darbeci generallerden yana olmak; bu iki seçenek arasına sıkışıp kalmak zorunda mıyız ?

Soruyu Mısır’la sınırlamıyorum. Bir ülkeyi dini referansların egemen olduğu bir rejime sürekleyenlerle, onlara karşı çıkan darbeci generaller arasında tercihe zorlanılan bir çok Müslüman ülke var.

Bu ikilemi zorunluymuş gibi önümüze süren(ler) bilerek bilmeyerek bizleri bir tuzağın içine çekiyorlar.

Biri kalksa “Veba mı olmak istersin, yoksa kolera mı” diye sorsa soranın aklından zoru olduğunu düşünülür. Öyle düşünmeyenin ise kendisinin aklından zoru var demektir.

E peki “Askerlerin diktası mı, siyasal islamcıların otoriter (=buyurgan) rejimi mi” diye sorup bizleri bu seçenekler arasından bir tercihin içine hapsetmek isteyenlerin aklından zoru yok mudur?

*    *    *

“Veba mı, kolera mı” diye sorana “Saçmalama. Ben doktordan, tıp biliminden yanayım” demek zor olmasa gerek.

E peki, “askeri diktatörlük mü, dinsel diktatörlük mü” diye soranlara dönüp “Saçmalama. Ben eşit haklı özgür yurttaşlar hedefine kilitlenmiş bir demokrasiden yanayım” demek çok mu zor ?

Memlekete dönüş yolundayım.

Döndüğümde biri karşıma geçip bu saçma soruyu yöneltir, “Mursi mi, general Sisi mi” diye sorarsa vereceğim cevabı şimdiden ilan edeyim dedim de o yüzden bu Tırmık’ı yazdım…

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"