Niyetim hapiste olan ya da hapse girecek ya da girmesi olasılığı yüksek gazeteci tayfasının adlarını başlıkta sıralayıp, altına bir şey yazmadan bu Tırmık'ı T24'e yollamaktı...
Anlamlı bir yazı olacaktı.
Olamadı, çünkü kağıda basılı gazetelerden farklı olarak yer sıkıntısı olmayan elektronik gazeteye bile sığdırmak zor. Sığar sığmasına da sonuna kadar okuyacak sabra sahip okur bulmak galiba olanaksız...
Şu an mesleği gazetecilik olan, ekmeğini böyle kazanan, evinin kirasını böyle ödeyen, bebeğine sütü ancak böyle alabilen 137 (yazıyla yüz otuz yedi) gazeteci hapiste.
En az o kadar gazeteci yargılanıyor ve çoğunun beraat umudu pek zayıf.
O yüzden bu Tırmık'ın başlığındaki üç meslektaşımı sembol kabul edin ve benzer durumdaki bütün meslektaşlarımı temsil ettiklerini varsayın.
* * *
Önce Emre İper.
Cumhuriyet'te kapı yoldaşımdı. Cumhuriyet davasına sanık olarak niye eklendiğini bizim de, kendisinin de anlamadığı, savcı cüppesi kuşanıp soruşturmayı yürüten "malûm şahsın" açıklayamadığı arkadaşım Emre İper.
Gazetenin ne yönetiminde vardı ne içeriğinde görevliydi. Muhasebe servisinde mali sorunlara bakan, yani olmayan paralarla maaşları ödeme cambazlığını üstlenmiş bir kapı yoldaşım.
Savcı önce telefonunda by-lock yüklü dedi. Ülkenin en iyi bilişim uzmanları mahkemeye gelip tanıklık yaptılar ve savcının iddiasını çüretmek bile değil çöpe yolladılar. Gel gör ki 27. Ağır Ceza savcısı ve yargıçları başka bir suç icat ettiler ve en ufak bir şiddet çağrısı, övgüsü içermeyen twittlerini bahane edip Emre'yi 3 yıl 45 gün hapis cezasına çarptırdılar.
İstinaf mahkemesi denen ara mahkeme bu cezayı onayladı. Emre şimdi Kandıra Cezaevinde eski Cumhuriyet çalışanı beş arkadaşımızla birlikte yatıyor.
Sonra önceki gün,Yargıtay Başsavcısı'nın Cumhuriyet davası ile ilgili "tebliğnamesi" açıklandı. Savcı tüm sanıkların beraatını istiyor.
Emre hariç.
Emre'nin beş yıldan az ceza aldığı için İstinaf Mahkemesinde onaylanan cezasının Yargıtayca ele alınmasına gerek olmadığını söylüyor ve "o ceza kesinleşsin" diyor.
Cumhuriyet davası tek dosyada. Hepimiz o dosyanın sanıklarıyız. Emre İper de aynı dosyanın sanığı ama onun cezası Yargıtay'a gitmemeliymiş.
En yüksek yargı organının savcısının adalet ve hukuk anlayışına şapka çıkarın lütfen.
Ha bu arada, Emre İper'in mahkum edilmesine yol açan twittleri merak edenler için... Zaten topu topu üç beş tane. İkisini "ibret-i alem" için aktarayım. Ötesine siz karar verin.
“Evet şu an darbe edebiyatı her kanalda. Yarın yeni bir ülkeye uyanacağız. Eskisinden daha kötü ve daha acı. Demokrasinin sonu olmaz umarım.”
Haydi bir tane daha...
“Eski hinler şimdi cin olmuşlar Kim kimin inine girdi kazananı kim? Anladın mı Türkiye”
3 yıl,45 günlük ceza bu twittlere az bile değil mi ?
* * *
Şimdi Işıl Özgentürk...
Cumhuriyet'te bir başka kapı yoldaşım. Ama arkadaşlığımız çok daha öncelere dayanır. O halâ Cumhuriyet'te. Şimdi köşe yazıyor. Bense onun bir zamanlar Cumhuriyet'te yayınlanan tadına doyulmaz röportajlarını özlüyorum.
Bir süre önce "Yeni kuşak türbanlılar" başlıklı bir yazı yazdı. Cumhurbaşkanına danışman olmuş 20 yaşlarındaki Mariam Kavakçı adlı genç kadının instagrama koyduğu fotoğraflarından hareketle nefis bir analiz kotardı. Fotoğrafları merak ediyorsanız Mariam Kavakçı yazın ve Google'a sorun. Yazıyı okuduğumda hafif kıskanmış, "Ne güzel yakalamış" demiş, sadece "Daha sert olsa daha iyiydi" gibi bir ukalalık yapmıştım.
O yazıda yeni kuşak türbanlıları aşağılamadan ama canalıcı noktadan yakalayarak şöyle yazmıştı:
"...sonuçta hem başını örten hem de çok makyajlı, sivri topuklarıyla yürümekte zorlanan yeni bir model ortaya çıkıyor..."
Işıl Özgentürk önce AKP medyası tarafından, ardından sosyal medya bataklığında günlerce linç edildi. Onun da ardından İstanbul 2.Asliye Ceza Mahkemesinde dava açıldı ve...
Ve sıkı durun: Işıl Özgentürk 18 ay hapse mahkum edildi.
Kadın yargıç bu hükümle yetinmedi, hükmün açıklanması geri bırakma seçeneğinin Işıl için uygulanmaması kararı da verdi.
Hüküm istinaf mahkemesinde onaylanırsa, ki sürpriz olmayacak, Işıl Özgentürk dört duvar arasında volta atan gazeteciler kervanına katılacak.
Benim elimden de olsa olsa ziyaretçi olmaya çabalayıp Işıl'a yeşil soğan götürmek gelecek. O anlayacak ve şiirin tadını çıkaracaktır.
* * *
Haydi bir meslektaş daha: Ziya Ataman.
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Dicle Haber Ajansı'nda (DİHA) haberciydi. Tutuklandı. Tastamam 1.199 gündür yani üç yıldır cezaevinde. Eylül ayı sonunda duruşması var. Ama Ziya Ataman'ın günleri sayılı. Cezaevinden ilettiği üç cümlelik yalın mesaj gerçeği tokat gibi anlatıyor:
"Doktorlar bağırsaklarımın iflas ettiğini söylüyor. Ben yaşamak istiyorum. Savcı, ağırlaştırılmış müebbet ile yargılanmamı istiyor."
Bağırsaklar iflas etmiş ve o yaşamak istiyor ve savcı ağırlaştırılmış müebbet hapis istiyor.
* * *
İçim karardı.
Benzeri onlarca, yüzlerce hukuk ayıbını, adalet suçunu aktarabilirim ama hayır.
İçim karardı. Yazıyı burada bitiriyorum.