01 Nisan 2010

Terazinin Kefeleri...

Şu belli değil: Yeni bir anayasa için kolları sıvamış değiliz...

Şu belli değil: Yeni bir anayasa için kolları sıvamış değiliz. 2010 yılı Türkiye’sine yaraşır, içimize sinecek bir Anayasa yapmıyoruz. Keşke öylesine bir uğraş içinde olsaydık. Güzel olurdu, heyecanlanırdık; yaygın ve zaman sıkıştırması olmayan bir tartışma ortamında orta akla giden yolu bulmaya çabalardık; başarabilirsek kıvranır, başaramazsak somurturduk; görüşlerimizi öteki yurttaşlara neden iletemediğimizi, onları neden ikna edemediğimizi düşünür, kusurlarımızı arayıp dersler çıkarırdık...
Ama öyle olmayacak.
Önümüzde iktidardaki partinin hazırladığı bir anayasa değişikliği paketi var. Paketteki değişikliklere bakıp “Öyle değil, böyle olsun” deme olanağımız yok. Yasal süreçler tamamlandıktan sonra bize “Bu değişikliklere evet mi diyorsun,. hayır mı” diye sorulacak. “Şuna evet ama ötekine hayır” deme olanağı da tanınmıyor. Hiç olmazsa bu olanak tanınsa iyi olurdu ama AKP elebaşıları buna yanaşmıyorlar.
Üç seçeneğimiz var:
Referandum sandığına gidecek ve “evet” diyeceğiz...
Referandum sandığına gidecek ve “Hayır” diyeceğiz.
Referandum sandığına gitmeyeceğiz...
Üçüncü seçeneği yazmak bile istemezdim. Böyle bir tutum yurttaş sorumluluğuna karşı bir ayıp olur. Hiç bir yurttaş (sahiden yurttaşsa) Anayasa gibi temel ve kilit bir konuya duyarsız kalamaz, tribünde oturup seyirci olmayı seçemez...
Öyleyse?..
Ya değişikliklere bakıp “Hiç yoktan iyidir” diyecek ve evet mührünü basacağız...
Ya da değişikliklere bakıp “Bu ülkeyi daha da geriye götürecek kadar kötü” deyip hayır mührünü basacağız...
*    *    *
Tamam da neye göre iyi, neye göre kötü?
Terazinin bir kefesine önerilen değişiklikleri koyacağız, tamam; peki öteki kefeye neyi koyacağız?
Cevabım pek yalın: O kefeye  faşist cuntanın ürünü 1982 Anayasası'nı koyuyorum.
Epey değişiklik yapıldı, yamalı bohçaya döndürüldü ama özü, temeli dipdiri ayakta...
Bu durumda her değişiklik önerisini tartarken 1982 Anayasası'ndan ne kadar uzaklaşıldığı, ne kadar kurtulunduğu benim açımdan yeterli kerteriz. Evrensel gazetesi yazarı arkadaşım Aydın Çubukçu’nun o yalın deyişiyle “1982 Anayasası'ndan ne koparsak kârdır”...
Bu, bence iyi ve yeterli bir tartma yöntemidir.
Değişiklik önerilerine bu gözle bakıyorum, bakacağım.
Bakalım 82 Anayasası denen o kepazelikten sahiden bizim (yurttaşların) yararına bir şey koparıyor mu, koparmıyor mu?

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"