Bu yazı manav tezgahı başında, o bir yandan maydanozların, yeşil salataların üstüne elindeki tastan hünerli el hareketleri ile su serperken ve ben suni gübre şişkini iri yapraklı nanelerin hiç olmazsa nane kokup kokmadıklarını anlamaya çalışırken benim bilge arkadaşım Manav Sabri’nin makinalı tüfek hızıyla ve fakat kıskanılası bir anlatım yeteneğiyle ardarda sıraladığı cümlelerden süzülmüş, cımbızlanmış bir Tırmık’tır.
Yani yazarı ben değil, benim bilge arkadaşım manav Sabri...
Buyrun okuyun...
* * *
Gazetecim bırak tatavayı...
Bu DTP kapatılırsa ne olur? Belli. Barışçı olmadı, silahlı olsun diyen sırtlanlar keleşini kapar, mayınını döşer. O Ankaranın yüksek hakimleri hukuk mumuk diye beyanat verirler...
Benim için hava hoş. Oğlan askerliğini bitirdi, döndü. Ama komşum Rüstem abinin oğlan Van’da, dağ karakolunda. O mu ölür, o mu öldürür bilemem. Ama kan akar besbelli.
Haksız mıyım gazetecim?..
Ben oğlanın yalancısıyım gazetecim. Benim oğlan yalan bilmez. O anlattı. Çatışma da olsa uyuşturucu kamyonu geçecekse ateş kesilir. Dağdaki ile düzdeki komutanlar telsiz muhabbeti ile işi bağlarlarmış...
Demek ki onlara gün doğacak. Eroinin gramı benim burdaki haftalığımın iki katıdır biliyor musun?
Demek biliyorsun. İyi. Savaşın bitmesini kimler istemez anladın mı?
Efendim ?
Bu kadar basit değil öyle mi?
Tamam, o kadar basit değil... (Yenge, domatesleri elliyorsun bir şey demedik, bari mıncıklama!..) Ne diyordum gazetecim? Ha, evet, burnuma barut kokuyor. Kötü günlere hazırlan. Bu işin sonu kardeş kavgasıdır. Kavga dediysem ağız dalaşı değil. Taş, sopa, bıçak, ustura, olmadı mermi...
Ulan 25 yıl döğüşmedik, tam işi tatlıya bağlıyoruz derken burnuma barut kokmaya başladı. Kürt partisi kapatıldı mı bil ki Kürtlere bahane lazım, yeri göğü birbirine katacaklar. Eh, Türkler de bu defa seyirci olmayacak gibi geliyor bana. Kahvedeki muhabbetleri sen bilmezsin, ben bilirim. Okeye dönenler bile ara verip uzun uzun Kürt muhabbeti yapıyor...
Kork gazetecim kork... Kötü günler ilerde...
Tamam, tamam, sen Ahmet Türk’ü seversin... Ama o arkadaşın esamisi okunmuyor bu işlerde gazetecim... İpin ucun çoktan onun elinden çıktı... Hoş ipin ucu hiç eline geçmiş miydi bilmiyorum valla...
Yok, ben yapmam. Tersime gelir de ondan yapmam. Ama benim üst kattaki Hacı iki çuval un aldı, eve koydu. Sordum “Neme gerek” dedi, “Ben tedbirimi alayım da...”
Kork gazetecim kork. Kötüye gidiyoruz...
* * *
Bu kadar...
Bugünkü Tırmık’ı benim bilge arkadaşım, siyaset müptelası, çenesi düşük Manav Sabri yazdı.
Ben sadece aktardım...