Hiç kimsenin işine karışmaya niyetim yok. Hele soldaki ya da –nedense- kendini sol olarak tanımlayan partilere, örgütlere, hareketlere öğüt vermek gibi bir niyetim asla yok. Haddim de değil.
Ama ortaya dileyenlerin tartışabileceği bir soru atmaya hakkım olsa gerek.
Soru pek yalın:
28 Mayıs, Gezi Direnişi’nin birinci yıldönümü.
Taksim meydanında, Gezi alanında, İstiklal Caddesinde bildik, Gezi Direnişinden bu yana bir kaç kez daha yaşanmış olayların yinelenmesi, Soma’dan yaralı, hatta ağır yaralı çıktığını düşündüğüm Tayyip Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanlığı adaylığına giden yolda elini mi güçlendirir, yoksa Soma’daki itibar kaybını daha da mı derinleştirir?..
Soma’da zalim kimliği açığa çıkan Başbakan’ın 28 Mayıs ve onu izleyen günlerde Taksim, İstiklal Caddesi, -girilebilirse- Gezi yine gaz bombalarının dumanı altında kalır, ta Beşiktaş’tan Harbiye’den, Dolmabahçe’den kesilen yollarla trafik Arap saçından da beter hale gelirse; gencecik kadın ve erkekler yerlerde sürüklenir, coplanır, siren sesleri kulak tırmalar, TOMA’lar yıkıcı ve yakıcı su fışkırtmaya hız verirse; molotof kokteylleri patlar, ortalık savaş alanına dönerse Tayyip Erdoğan Soma’daki zalim damgasını Taksim Meydanında mazlum ve mağdur rolüne dönüştürebilir mi ? Kendi saflarında bile beliren “Bu adamla olmuyor galiba” kuşku ve kaygısı yeniden kendi kitlesinin tam desteğine dönüşür, “Yol ver gidelim, Taksim’i ezelim” böğürtülerine ebelik eder mi?
Yukarıda saydıklarım bir olasılıksa, “olabilir” diye cevaplanıyorsa Tayyip Erdoğan’ın olası bir “mağdurluk manevrası” boşa çıkarılabilir mi?
Ve nasıl boşa çıkarılır?
Sorular kanımca öfkeyle, “devrimci kararlılık” edebiyatı ile değil “devrimci yaratıcılık” hüneri ile cevaplanmalı; Gezi Direnişi sırasında pek çok örneğine tanık olduğumuz hınzır bir zeka ile taçlanmalı.
* * *
Bu yazı elbette “alt sorular” üretilerek, farklı örnekler sergilenerek uzatılabilir; alışılagelmiş Tırmık boyutuna ulaştırılabilir.
Ne gerek var?
Soru açık ve yalın: 28 Mayıs ve sonrasındaki iki hafta boyunca Tayyip Erdoğan’ın, onun isteklerini duraksamadan yerine getirmeye amade “birinci takımı”nın olası bütün manevraları boşa çıkarılabilir mi ve nasıl?
28 Mayıs’a daha bir hafta var. Bu haftayı iyi değerlendirelim ve ortaya attığım soruyu tartışalım mı ?