Şanar Yurdatapan’dan, benim kadim arkadaşımdan ve başımın inatçı belasından, hangi gazetede çalışırsam çalışayım oturduğum iskemlelerde dik duran „raptiye“den söz edeceğim.
Kiminiz adını duydu, kiminiz duymadı. Ama son yirmi yıldır Türkiye’de sivil toplumun somut etkinliklere yönelmesi, katılımcı demokrasinin ete kemiğe bürünmesi, hukukun ırzına geçildiği her olayda sivil itaatsizlik eksenli buluşlu bilişli eylemler örgütlenmesi, seçilmişlerle seçenlerin arasındaki derin uçurumun kalkması için atılan bütün adımlarda karınca kararınca tuzu vardır.
Yıllar önce onun üstüne Cumhuriyet’te bir Tırmık yazdım. Yazının başlığı „Raptiye“ idi. Hani okuldaki yaramaz çocukların öğretmenin iskemlesine koydukları raptiye gibi…
Bir savcı su katılmamış bir düşünce açıklamasında “düşünce suçu” bulmuş, kendisinin bile inanmadığı bir iddianame yazmış, ilgili mahkemenin yargıçları kendilerinin bile inanmadığı bir “suç"u yargılamaya başlamıştır.
Bu kepazeliğe göz yumulmaması gereğini için için bilirsin. Ama üşenirsin de. “Bu memlekette hangi birine yetişeceksin kardeşim” deyip kendini kandırmaya çabalarsın.
Heyhat, Raptiye ya kapıda belirir ya e-postadan sana seslenir: İşbaşına !..
İşbaşına dediği “Haydi aynı suçu(!) biz de işleyelim. Bakalım savcılar, yargıçlar ne yapacak” gibi hınzır bir yöntemdir; şiddetten tümüyle arınmış bir sivil itaatsizlik eylemidir.
Raptiye nezaretinde gider kendini ihbar edersin. Savcı neredeyse “Yav yapmayın allahaşkına ben bu kadar gönüllü sanıkla nasıl başa çıkacağım” dercesine yüzünüze bakar. Raptiye keyifle sırıtır, “Onu o iddianameyi yazmadan düşünücektiniz” der, “Haydi alın bakalım ifadelerimizi”…
Son dönemde bir TkMM icat etti. Açılımı: Türkiye küçük Millet Meclisi.
Kenterdeki, kasabalardaki yurttaşları, hangi partiden, hangi siyasal çizgi ya da mezhepten olursa olsun bütün yurttaşları seçtikleri milletvekilleri ve TBMM’deki partilerin yerel sözcüleri ile düzenli buluşturup tartıştırmayı hedefliyordu. Yalın bir tanımı da vardı:
“Sık sık, dört yılda bir değil; düzenli, her ayın ilk hafta sonu; aracısız, doğrudan, yüzyüze; ön yargısız, farklılıklarımıza saygılı; sansürsüz, filtresiz; diyalog için…”
TkMM beş yıl önce 5 ilde başladı. Yıllar içinde bazan sayıları arttı, bazan birkaç eksildi, ama 2012 yasama dönemi bittiğinde 21 ilde her ay düzenli olarak TkMM toplandı. O illerin milletvekilleri, siyasal parti yöneticileri bazan hiç, bazan az bu toplantılara katıldılar. Siyasette hesap verme alışkanlığı, çoğu kez de niyeti olmayan bu ülkede TkMM karınca sabrıyla yolaldı.
Raptiye’nin zoruyla, bütün kaytarma yollarını başarıyla tıkadığı için biri İstanbul, öteki Hatay’daki iki TkMM toplantısına ben de katıldım ve oturum başkanlığı yaptım.
İlginç deneylerdi. Katılan (ve sık sık saatına bakan) milletvekili ya da siyasi parti sözcülerine bakınca umutsuzluk, sivil toplum katılımcılarına bakınca umut saçan toplantılardı.
Şimdi önümde TkMM’nin beş yılını, eksiğini gediğini açık kalplilikle belirten, kazanımlarını öğünmeden şişirmeden aktaran bir çalışma raporu var. Okurken “Bu kadar yoğun ve büyük emekle elde edilebilen bu kadarcık mı” da diyebilirsiniz, “Vay canına, iğneyle kuyu kazılmış ama sonunda kocaman bir kuyu kazılmış işte” de diyebilirsiniz.
Raptiye benim akranımdır. Yani benim gibi o da yaşlandı. Üstelik son haftalarda (başarılı) bir ameliyat filan da geçirdi. TkMM çalışma raporunu yolladığı e-postaya “Artık işleri gençlere devretme zamanı geldi” gibilerden bir not düşmüş.
Bu emeklilik dümenini yemedim tabii. Ne de olsa Raptiye’dir. Huy çıkar can çıkmaz. Yürümekte olan işleri gençlere devredip kendisi yine kapıda belirecek, e-postadan seslenecektir: İşbaşına!..
Bugüne kadar yapıp ettiklerininin tümünü merak ediyorsanız, ki edin, aşağıdaki linki tıklayıverin. Bundan sonra yapacaklarını ise nasıl olsa beni de bulaştıracağından bir başka yazıda ben anlatırım…