22 Kasım 2010

Lizbon’da Ne oldu?

Üç gündür bir haber bombardımanı altındaydık. Lizbon’da NATO Doruk Toplantısı yapıldı. Bütün NATO ülkeleri...

Üç gündür bir haber bombardımanı altındaydık. Lizbon’da NATO Doruk Toplantısı yapıldı. Bütün NATO ülkeleri orada en yüksek düzeyde temsil edildiler. “Füze kalkanı” anlaşmasında uzlaşma sağlandı. Teknik ayrıntılar uzmanlara havale edildi ve sonraya bırakıldı. Türkiye,  anlaşma metninde İran’ın adının anılmamasını sağlayarak hedefine ulaştı. Rusya füze kalkanı projesini bu defa  tehdit olarak algılamayacağını belli etti.  Füze Kalkanı projesinin altında tam 28 NATO ülkesinin imzası var.
(“Hangi ülkeler NATO üyesi” sorusunun cevabının iyi bilmediğimi farkedip burada yazıya bir ara verdim. Hızlı bir Google turu attım. Liste  ortaya çıktı ve yazar hem cehaletinden utandı, hem şaşkınlıktan küçük dilini yutma kertesine yaklaştı. 1949’da komünizmle mücadele etmek üzere kurulan NATO ülkelerinin bugünkü listesi şöyle: 
Almanya, Amerika, Arnavutluk, Belçika, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Fransa, Hırvatistan, Hollanda, İngiltere, İspanya, İzlanda, İtalya, Kanada, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Macaristan, Norveç, Polonya, Portekiz, Romanya, Slovakya, Slovenya, Türkiye, Yunanistan.
Vay be ! Enver Hoca’nın Arnavutluk’u; Tito’nun Hırvatistan’ı, Slovenya’sı; NATO’ya karşı kurulan Varşova Paktının Bulgaristan’ı, Macaristan’ı, Polonya’sı, Romanya’sı, Çekoslavakyanın hem Çek, hem Slovak tarafı;  bağlantısızlar hareketinin kaleleri sayılan Letonya, Litvanya, Estonya artık NATO üyesi.
Şu sıkıcı füze kalkanı konusunu bir yana bırakıp yukarıda tabloya, “Tarihin tekerleği asla geri dönmez” diye desteksiz salladığım günleri hatırlayıp, “Bak nasıl da dönermiş. Yuf olsun bana”  bağlamında bir Tırmık mı yazsam?..
Neyse. Parantez kapansın...)
*    *    *
Füze kalkanı üstüne yazılıp çizilenleri sabırla okudum (zor oldu, çok sabır gerektiriyordu).
Tamam adı konmamış ama bu kalkan İran ve Kuzey Kore’nin olası bir füze saldırısına karşı kuruluyor. Nitekim Sarkozy de “Bizde kediye kedi derler” diye bir Fransız atalarsözü aktarıp, bu adı konmamış gerçeğin adını da koydu: Kalkan İran ve Kuzey Kore tehlikesine karşı kurulacak...
Burada size tuhaf gelen bir yan yok mu? 
Füze kalkanı üstüne yazılan tonlarca yazıyı, yorumu, açıklamayı, demeci bir yana bırakıp serikanlı soralım:
28 NATO ülkesi İran ve Kuzey Kore’den sahiden bu kadar korkuyorlar mı ? Bu iki ülke sahiden bu kadar büyük ve ciddi bir tehlike mi?
Mesela İran’ın Türkiye’nin üstüne bir balistik füze sallaması olasılığı  yüksek mi, hatta var mı ?
İran’ın ya da Kuzey Kore’nin taa Amerika Birleşik Devletlerine kadar ulaşacak kadar menzilli füzeleri mi var? 
Saddam’ı devirip Irak petrolüne el koymak için uydurulan “Kitle imha silahları” masalı hâlâ belleklerimize kazılı iken İran’ın ya da Kuzey Kore’nin 100 milyar dolarlık (Anneeee! Paraya bak) bir füze kalkanını gerektirecek kadar ürkütücü  askeri güçleri olduğunun bir kanıtı var mı?
*    *    *
Şimdi tutup, dünyada uzun süredir büyük, önemli, silah ticaretine kıymet-i harbiyesi olacak kadar pyara akıtacak bir çatışma yaşamıyor. Bu ise savaş sanayiinin ve bu sanayie yatırım yapmış para babalarının kârlarında düşüşe yol açtı. Onlar da bu füze kalkanı projesini... Anladınız.
Evet, tutup bunu söyleyen ve sadece bunu söyleyen bir yazı yazsam yanlış mı olacak?

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"