04 Nisan 2014

Kazananlar I: AKP sahiden kazandı mı?

Başlıktaki soru haklı. Tamam, AKP sandıkta kazandı. Hem de muhalefetin bütün beklentilerini boşa çıkararak.

Başlıktaki soru haklı. Tamam, AKP sandıkta kazandı. Hem de muhalefetin bütün beklentilerini boşa çıkararak.

CHP’nin sandık hilelerine karşı özellikle Ankara’da başlattığı mücadele ne sonuç verir bilemeyiz. Zaten en geç Pazar akşamı sonuçlanmış olacak. Ancak bütün bunlar AKP’nin yüzde 45, CHP’nin yüzde 27 – 28 oranında oy aldığı gerçeğini ortadan kaldırmıyor.

Yani AKP sandıkta açık farkla kazandı.

Yine de “Kazandı mı” diye sormak çok yanlış değil.

Tarih kitaplarında “Phyrrus (Pirus) zaferi” terimi geçer. İsa’dan önce 279’da Epir (kimi kaynaklara göre: Tarentum) kralı Phyrrus, savaşa tutuştuğu güçlü Roma ordusunu yener. Ama kendisi de ordusunun neredeyse tamamını yitirmiştir. Söylenceye göre Kral Phyrrus, savaşın ardından “Tanrım bir daha bana böyle bir zafer ihsan etme” der.

Tayyip Erdoğan böyle bir söz elbette etmedi. Etmez de. İyice kabarık kibrinin 30 Mart “zaferi”nden sonra artık taştığını düşünmek daha doğru.

Gel gör ki 17 Aralık’ta başlayan ve seçime kadar süren “ses kaydı savaşları”ndan Tayyip Erdoğan ağır yaralı çıktı. Ordusu, yani partisi taşınması çok güç bir kirlilik kamburu ile sakat; Başbakan’ın kendisi sıradan bir “hukuk devleti”nde kaçınılmaz bir istifa getirecek suçlamalarla karşı karşıya. “Alo Fatih”leri,TV programlarına hoyratça, hatta yasadışı müdahaleleri; polis ve yargı erkinde hallaç pamuğu gibi atılma operasyonlarını; Suriye’deki terörist siyasal İslamcılara silah yüklü TIR desteğini; yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık iddialarını, “Hayır hepsi yalan” diyerek değil, “Komplo, darbe vb.” gibi topu taca atma cevaplarıyla göğüslemeye çabaladığını hatırlayın.

Seçmenlerin yukarıda sayageldiklerimi önemsemediğini, onlardan etkilenip AKP’ye oy vermekten vazgeçmediğini ileri sürenler çıkacaktır.  O yüzden “Phyrrus zaferi” nitelemesini abartılı bulacaklardır. Hatta kimileri “Müzmin muhalif Aydın Engin efendi,  AKP’nin seçim zaferini önemsizleştirmeye çabalıyor ama nafile” diyenler bile çıkabilir.

AKP’nin kamburu sadece yukarıda sayageldiklerimden ibaret olaydı belki böyle söyleyen ya da düşünenler haklı olabilirdi.

Tayyip Erdoğan’ın bir zamanlar kostak kostak “stratejik ortak” ilan ettiği ABD, ortaklık görüşmelerinde kâh vazgeçip, kâh hız verdiği Avrupa Birliği için Twitter ve Youtube yasakları sadece bardağı taşıran damlalar. Bardağın içi Çin füzelerinden, Suriye’deki terör örgütlerine silah ve lojistik destek, İran ambargosunu hile yoluyla delme çabaları ile dolu.

Yani kambur kambur üstüne.

Haydi buna bir de askeri vesayeti elele, omuzomuza çökerttiği güçlü destekçisi Cemaat ile geri dönülmez ölçüde kapışmışlığı ekleyelim.

Erdoğan seçim arifesinde ve kampanyasındaki manevraları ile  ustaca oynağı “ezeli ve ebedi mağdur” oyununun bütün kozlarını yitirdi. Bundan sonra atacağı her adımda artık “Paralel yapı, darbeci yargı, Türkiye’nin büyümesini istemeyen dış güçler” edebiyatının ne inandırıcılığı kalacak, ne geçerliği.

Zaten “Phyrrus zaferi” terimi  böylesi seçim zaferleri için de kullanılır ve yanlış olmaz…

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"