Bu yazının yayınlandığı gün, yani bugün, o kömür gözlü çocuğun, ekmek almaya giderken Başbakan’ın “kahraman” polislerinden birinin bir biber gazı fişeği ile kalleşçe vurup öldürdüğü, 269 gündür ölüm uykusuna yatmış ve bir daha uyanamamış Berkin’in 15 yaşında 16 kiloya düşmüş küçücük bedenini uğurlayacağız.
Gün “hepimiz Berkin’iz” deme günü değilse nedir ?
Yıllar önce, tıpkı böyle bir kış günü “Hepimiz Hrant’ız” diye sessiz bir çığlık olup, aramızdan birini, soyadı Dink olan Hrant’ı uğurladığımız gün gibi…
Bu kez de “hepimiz Berkin” olup yıllar önce insan selleri olup aktığımız gibi akalım…
Başka söyleyecek sözüm, yazacak kelamım yoktur.
Şimdi sizi T24’ün video görevlisi Fatih Pınar’ın “Berkin’i beklerken” başlığını koyduğu fotoğraf galerisi ile başbaşa bırakacağım. T24’de yayınlandı. Gözünüzden kaçmadıysa bir kez daha bakın; kaçtıysa mutlaka bakın. Fotoğraf nasıl tabloya dönüşür, tablo nasıl bir acı yumağı olup yüreğimizi sıkıştırır görün…
Haydi tıklayın !..
* * *
O kara gözlü çocuğu yitirdiğimiz kara günde bir de kara mizah yaşadık.
Mizah, hele kara mizah, bütün diktatörlerin, bütün özgürlük düşmanlarının, bütün kapalı kapılar ardında dolap çevirenlerin ürktüğü, ölümüne korktuğu o etkili silah. Tabanca tüfek gibi öldürmez. Ama kime yöneldiyse o kolay kolay iflah etmez.
Önce bir hatırlatma:
Diyarbakır’da görülen ana KCK davasında avukatlar şu elikanlı katilleri bile mapus damından çıkarıp aramıza yollayan yasa uyarınca 5 KCK tutuklusu için birkaç gün önce tahliye talebinde bulunmuşlardı.
Tahliye dilekçelerini inceleyen (inceleyen?) mahkeme tahliye taleplerini reddetti.
Red gerekçesi mi?
Buyrun:
"PKK/KCK terör örgütünün faaliyetlerinin devam ediyor olması ile sanıkların tahliye edilmeleri durumunda örgütün dağ kadrosuna katılabilecekleri gerekçesiyle tahliye taleplerinin reddine…"
Mizah gibi değil mi ?
Ama ben kara mizahtan söz ediyorum.
Dün KCK ana davasında yargılanan (yargılanan?) 91 tutuklu için avukatlarca verilen tahliye dilekçeleri geri çekildi. Avukatlar harbiden “Savunduğumuz sanıkları tahliye etmeyiniz. Dilekçelerimizi geri çekiyoruz" dediler.
Sebep mi ?
Hukukun bittiği yerde kara mizahın kollarına sığınan avukatların gezi direnişi günlerini hatırlatan o hınzır, o bilişli buluşlu ve o çoooook anlamlı geri çekme dilekçesini birlikte okuyalım:
"Tutuklu 5 müvekkilimizin tutukluluk hallerinin devamına karar verilmiştir. Mahkemenizin 3 gün gibi kısa bir sürede 7 bin 580 sayfa iddianameyi, yaklaşık 500 klasörlük ek delilleri inceleyerek vermiş olduğu 2014/251 değişik iş nolu kararında belirtildiği üzere, tamamı tape kayıtlarından oluşan ve bir örneği adli emanette saklanan delillerin; müvekkillerce yok edilmeleri, gizlenmeleri ve değiştirmeleri yönündeki mahkemenizin endişesini paylaşmaktayız. Yine dava dosyasında beyanları bulunan ve 'gizli tanık' oldukları için kimlikleri de gizli olan tanıkların müvekkillerce baskı altına alınması, PKK/KCK örgütünün halen faaliyetlerine devam ediyor olması, müvekkillerin tahliye edilmeleri durumunda örgütün dağ kadrosuna katılabilecekleri yönündeki tespitler, sanık vekilleri olarak bizleri de endişelendirmiştir. Mahkemenizin bu karar ile davaya/tutuklanmaya bakış açısı açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Bu nedenle mahkemenizin ve yargıçlarının gereksiz yere meşgul edilmemesi, yoğun iş yükü altındaki yargıçların daha fazla mağdur edilmemesi için kapatılan 6. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi tarafından havale edilen dilekçemizin mümkünse tarafımıza iadesi, değilse işleme konulmamasını, dilekçemizden ve tahliye taleplerimizden vazgeçtiğimizi beyan eder, talebimizin kabulünü dileriz."
* * *
Çocukluğumun masallarındandır: Gülen Ayva, Ağlayan Nar.
O masaldaki çocuk gibiyim.
Bir yanım yok edilen Berkin’e ağlar, bir yanım yok edilmiş hukuka güler.