18 Haziran 2010

Kalleş Arap, Kahpe Yunan, Aptal Alman, Vesaire Vesaire...

Güncel ya, “Eksen kayması” tartışmasına bir ucundan da ben bulaşayım, dedim...

Güncel ya, “Eksen kayması” tartışmasına bir ucundan da ben bulaşayım, dedim.
Demez olaydım...
Bu konuda kim ne buyurmuş, kim ne demiş, kim ne üfürmüş merakıyla kısa bir internet turu attım...
Atmaz olaydım...
İtiraf ediyorum, ben atlamışım, gözümden kaçmış, yeni okudum. Başbakan Erdoğan Gazze seferini savunmak, Arap ülkeleriyle sıkı diplomatik ilişkiler kurulmasına yöneltilen iç ve dış eleştirileri cevaplamak isterken şöyle buyurmuş:
“... Türk-Arap dostluğu geçmişe dayanır. İstiklal Marşı’nın şairi Mehmet Akif Ersoy’un şu dizeleri bu gerçeği ortaya koyar: Türk Arap’sız yaşayamaz; kim ki yaşar der, delidir. Arabın, Türk hem sağ gözüdür, hem sağ elidir...”
Buyur burdan yak!
Antik çağın bilgi ve kültür birikimini Ortaçağ karanlığı boyunca taşıyıp bugünlere ulaştıran, yeryüzünün şiire en yatkın dili Arapça’yı felsefede de iddialı bir dile dönüştüren Arap kavmini  küçümsemek kimin haddine? Ama onları övmek, insanlığa katkılarını alkışlamak ile anlamsız bir “Arap yağcılığı”na soyunmak bir olmasa gerek.
Ne demek kuzum, “Türk, Arabın hem sağ gözüdür, hem sağ elidir...”?
Bir kavmi toptan sevmek, ona sadece Arap olduğu için hayranlık beslemenin akla dayanan bir açıklaması olabilir mi?
Tarihe geçmek için Zemzem kuyusuna işeyen deyyus da Arap’tı, islamiyet öncesi Arap dilinin en büyük şairi Emrülkays da Arap... Arap halkının yerlerde sürünen onurunu ayağa kaldıran Abdülnasır da Arap’tı, ABD işbirlikçiliğini en uç noktalara taşıyan Enver Sedat da Arap...  Koca bilgin İbni Sina da Araptı, Kuveyt sarayında oturup Kuveyt halkının petrolüyle kendi kasalarını dolduran (hatta taşıran) El Sabah ailesi de Arap... Bağdat despotu Saddam da Arap’tı; Abbasiler döneminde Bağdat’ı bir bilim ve sanat başkentine dönüştüren Harun El Reşid de Arap...
Daha sayayım mı?
Yukarıdaki paragrafta adı geçenlerden kimileriyle övünürüm, kıvanırım, saygımı her fırsat buldukta dile getiririm. Kimilerinden ise utanır, “O insansa ben değilim”  diyecek kadar öfkenin kasırgasına kapılırım...
*    *    *
Peki Başbakan, Arap’ın gözü, sağ eli filan olmakla öğünürken ona cevap yetiştirmeye kalkanlar ne demekte?
Alın size bir başka utanç konusu.
Koskoca bir kavmi, bugün bir çok devlete bölünmüşlüğün acılarını yaşayan Arap halkını topluca aşağılayan; 1. Dünya Savaşı’nda bizi (“Biz” kimsek artık !) arkadan hançerleyen kalleşler olarak yerden yere vuranlar mı istersiniz... Ak entarisinin altına don giymeyip, bir yerlere çömelip sıçan bir mahlukat olarak niteleyenler mi istersiniz... Arap halkını sevmeyi Atatürkçülükten esaslı bir sapma olarak görüp ideolojik bir çürüme olarak değerlendirenler mi istersiniz...
*    *    *
Kahve sohbetlerinden bilirsiniz, sesi gür çıkan, çevresine bilgiç bilgiç akıl satan kimi herifler vardır. Onlara göre Araplar kalleş, Yunanlılar kahpe, İtalyanlar farfara, İngilizler soğuk, Almanlar kalın kafalı, Bulgarlar kaba, Ruslar hem düşman, hem ayı, İranlılar palavracı...
Daha saymayayım değil mi?
Türkiye’de şu son tartışmalarda düzey tam da bu kahvehane sohbeti düzeyine inmedi mi?
Yani siyasetin tepelerinde bir “eksen kayması”ndan önce bir akıl kayması yaşanıyor desem çok mu haksız olacağım ?..

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"