Sanırım "Kavala - Gezi iddianamesi" üstüne yazmayan bir ben kaldım.
Bu ilgilenmedim demek değil.
İlgilendim. Nasıl ilgilenmem?
Bir kere, pek çok demokratik (Evet savcı bey "Demokratik". İsterseniz bir de hece hece yazayım: De-mok-ra-tik) eylemde yan yana, omuz omuza durduğum, şiddetin her türüne açıkça, amasız, fakatsız karşı çıkmış Osman Kavala arkadaşımın ceza infazına dönüşmüş tutukluluğunun 502. günü nihayet iddianame günışığına çıkmıştı. Dahası iddianameyi ilk okuyanlardan bir avukat arkadaşım "Bana bak, iddianamede adın dört kez geçiyor. Bir de burdan sanık olup kapımı çalma" diye ince(!) bir espri yapmıştı.
İddianameyi satır satır okudum. Döndüm bir tur daha okudum. Sonra işaretlediğim bölümleri, paragrafları üçüncü kez hatmettim.
Hayır, korkmayın, iddianameyi didikleyecek, değilim. Dedim a o konuda yazmayan bir ben kaldım galiba. Bu arada Cumhuriyet'te kapı yoldaşlığı yaptığım, malûm vakıf seçiminden sonra birlikte ayrıldığımız Kemal Göktaş Diken internet sitesinde, Yıldıray Oğur Karar gazetesinde, kapı yoldaşım Gökçer Tahincioğlu ve Murat Belge arkadaşlarım da bizim T24'te iddianameyi aydın dürüstlüğü, gazeteci titizliği ile irdelediler. Artık o konuda bana söz düşmesin, dört meslektaşımı okuyun yeter...
Ama adı şimdiden "Kavala - Gezi iddianamesi" olarak konmuş ,yaklaşık 600 sayfalık bir... Bir... Bir "şey"le ilgili söyleyeceklerim var.
* * *
Önce hukukçu olmayanlar ya da bencileyin savcı, yargıç karşısına sık sık (hatta biraz fazla sık) dikilmeyenler için özet bir açıklama:
Bir yazı ya da bir eylemle ilgili savcılık bir soruşturma başlatır. Tanık varsa tanık dinler, varsa polisten gelen fezlekeye bakar, şüpheli ya da şüphelilerin ifadesine başvurur ve ortada bir suç olduğu kanısına varırsa sonunda bir iddianame hazırlar.
Adı üstünde iddia. Savcının iddiası...
Sonra iddiasını bir yazılı belge (name) haline getirip yasanın tanımladığı mahkemeye sunar.
Mahkeme önüne gelen iddiayı, iddianamenin içindeki kanıtları, tanık ifadelerini, şüphelinin söylediklerini inceler (Dikkat: Okur demedim inceler dedim). Mahkeme bu iddianameyi üstünkörü filan değil, satır satır incelemekle yükümlüdür. Bu "iddia"nın herhangi birinin değil, adalet aygıtının bir üyesi olan bir savcının iddiası olması mahkemeyi bağlamaz.
Sonunda ya iddinamedeki "iddiaları" ciddi bulur ve yargılama sürecini başlatır ya da "Ey savcı, bu yolladığın dosyadaki kanıtlar, ifadeler, kanaatlar ortada bir suç olduğu konusunda mahkememizi ikna etmemiştir. İddinamenizi size iade ediyoruz" deyip geri yollar.
Bundan sonrası artık savcının sorunudur. Ya yeniden ders çalışır iddiasını mahkemece kabul edilebilecek hale getirir ya da dosyayı rafa kaldırıp başka işlere bakar...
* * *
Şimdiiii...
Savcı iddianamesini yazdı ve "Kavala - Gezi iddianamesi" İstanbul 30. Ağır Mahkemesinin önüne geldi.
Eğer tam bu aşamada biri bana sorsaydı hiç duraksamadan "Tabii 30. Ağır Ceza yargıçları bu iddianameyi ağır cümlelerle mahkum edip savcıya gerisin geri postaladılar. Yargıç olmanın, hem de deneyim kazandıkları için ağır ceza yargıçlığına getirilmiş olmanın tartışılmaz gereği budur" derdim.
Öyle olmadı ama...
30. Ağır Ceza Mahkemesi savcının yolladığı bu iddianameyi ciddi buldu ve kabul etti.
Haziran ayında başlayaçak duruşmalar artık beni ilgilendirmiyor.
Ben sadece "bu 600 sayfalık 'şeyi' kabul eden 30. Ağır Ceza mahkemesi yargıçlarıyla ilgili hukuksal bir işlem yapılabilir mi, yapılamaz mı" sorusuna cevap arıyorum.
Eğer böyle bir olanak varsa, bu ülkenin bir yurttaşı olarak o hukuksal işlem için başvuracağım da o yüzden soruyorum...