01 Ocak 2013

Gelecekte Bir yıl

Bir ilkokulda öğretmen öğrencilerine anlatıyordu: Çocuklar bir zamanlar insanlar zamanı yerkürenin, uydusu olduğu güneşin çevresinde bir tur atmasıyla ölçüyorlardı ve buna yıl adını vermişlerdi

Yıl: 2413

Bir ilkokulda öğretmen öğrencilerine anlatıyordu:

- Çocuklar bir zamanlar insanlar zamanı yerkürenin, uydusu olduğu güneşin çevresinde bir tur atmasıyla ölçüyorlardı ve buna yıl adını vermişlerdi. Yılı 12’ye bölmüşler her birine ay demişlerdi. Ay da günlere bölünmüştü. Yerkürenin kendi çevresinde attığı tur bir gün sayılıyordu. Günü saat adını verdikleri 24 dilime bölmüşler; saatın 60’da birine dakika, onun 60’da birine de saniye, onun 60’da birine de salise demişlerdi. Zamanı böyle ölçüyorlardı…

Arka sıralardan bir yumurcak söz istedi, aldı:

- Ama öğretmenim bu ölçme yöntemi baştan yanlış. Yerkürenin güneşin çevresindeki turu 12 eşit dilime bölünmez; ondan sonraki dilimler de ya fazla, ya eksik olur…

Öğretmen  yorgun ve sıkıntılı gülümsedi:

- Ben size doğru, hassas bir ölçüm demedim ki… Bir zamanlar “zaman”ı nasıl ölçtüklerini anlattım. Mesela dört yılda bir yıl 365 gün değil 366 gün oluyordu. Sonra bazı aylar 30 bazıları 31 gün tutuyordu ve ikinci ay 28 gündü. Dört yılda bir o artan günü bu cüce aya ekliyorlardı. Bir de yılbaşı dedikleri bir gün vardı. Her defasında yerküre güneş çevresindeki eliptik yörüngenin başka bir noktasında bulunuyordu ama insanlar yine de o günü yılın başlangıcı saymışlardı.

Çocuklar önce kıkır kıkır, sonra kahkahalarla güldüler…

*    *    *

Yıldız yılı: 942 (eski: 3013)

Üniversiteye hazırlık okulunda tarih öğretmeni anlatıyordu:

- İnsan türünün, yani bizlerin ilk ortaya çıktığı yıldızın adı Dünya idi. Yani bizden 237 ışık yılı uzakta küçücük bir gezegen. Samanyolu galaksisindeki güneşlerden birinin çevresinde dönüyordu. Koşulları, yani gece ve gündüz arasındaki sıcaklık farkları, nem oranı, atmosferindeki gazların bileşimi, su ve hidrojenden oluşan sıvının bolbulunması türümüzün gelişmesi ve çoğalması için çok elverişliydi. Şimdi bizim gibi cam kubbe içinde ışınımlardan korunan kentlerde yaşamıyorlardı. “Açık hava” dedikleri ve atmosferle dolaysız temas edebildikleri koşullarda yaşıyorlardı ve o dönemin belgelerine bakılırsa bu onları mutlu ediyordu. Ancak yaklaşık bin yıl -yıl dediğim o eski, şimdi kullanmadığımız zaman ölçüsünden sözediyorum tabii- evet, bin yıl kadar önce yaşadıkları çevreyi tahrip etme hızları olağanüstü arttı. Denizlerin dipleri onların plastik dedikleri ince plakalarla örtülmüştü; O3 atomlarından oluşan ve yerküreyi çevresinde döndüğü güneşin ışınlarının zararlı etkilerinden koruyan  gaz tabakası incelmiş, hatta delinmişti ve teknolojik olarak güvenli kontrol sağlanamayan nükleer enerji yerkürede korkunç etkiler yaratmaya başlamıştı. Yerkürenin derinliklerinden elde ettikleri ve petrol adını verdikleri yanıcı sıvı ve uranyum gibi radyoaktif elementlerden enerji elde etmekte ısrar ediyorlardı ve bu yerküreyi yokoluşa götürüyordu. Yerkürenin yok olmasının önüne  çok büyük zorluklarla geçilebildi.

Dersten sonra aralarında sohbet eden  küçük bir öğrenci grubunda genç bir kadın “Sizce öğretmen  tarih diye saçma sapan masallar anlatmaya başlamadı mı? Bugün anlattıklarına inanmamızı mı istiyor? Yani türümüz bin yıl önce zekadan yoksun budala ya da çılgınlardan mı oluşuyordu” diye sordu.

Arkadaşları genç kadını kafalarını sallayarak onayladılar. Tarih öğretmenini okul konseyinde bilim değil saçmalık öğrettiği için eleştirmeye karar verdiler.

*    *    *

Galaksi yılı: 72 

Morangonia galaksisindeki bir yıldızın ünlü üniversitesinde  öğrenimin son döneminde gelmiş bir öğrenci doktora tezini bilim insanları jürisine sundu.

Tezde “İnsan türünün ortaya çıktığı çok uzak ve çok küçük bir gezegende birkaç bin galaksi yılı önce insanların milletvekili, bakan, senatör, temsilci gibi adlar verilen kişileri seçtiği ve bütün kararları onların verdiği; geri kalan ve kendilerini seçmen olarak adlandıran geniş insan kitlelerinin yeni bir seçime kadar hiçbir konuda karar veremedikleri, karışamadıkları” savunuluyordu.

Tez “Doğru olması mümkün olmayan söylenceler”e ağırlık verdiği, bilimsel olmadığı ve belgelerle kanıtlanamadığı gerekçesiyle reddedildi.

*    *    *

Yıl 2013, ay 1, gün 1

Dün yılbaşıydı. Yeni, yepyeni bir yıla başlıyoruz.

Çok mutluyuz…

Herkese nice yıllar…

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"