22 Şubat 2012

Faşist Bile Değil Cahil

Erzurum’daki İlköğretim Müdürü yapılmış adamdan söz edeceğim. Hani Emniyet’in düzenlediği “Huzur toplantısı”nda söz alıp..

 

 
Erzurum’daki İlköğretim Müdürü yapılmış adamdan söz edeceğim. Hani Emniyet’in düzenlediği “Huzur toplantısı”nda  söz alıp önce “Analar ne kadar kültürlü olursa yetişecek nesil o kadar kültürlüdür” vecizesini yumurtladıktan sonra devam edip, yanı başında oturan bir başka öğretmenin takdir dolu gülüşleri eşliğinde “Kusura bakmayın, belki biraz anormal gelebilir ama ben şunu istiyorum: Tıp bu kadar gelişti; yüz nakli yapılıyor. Emniyette suçluların kanını alıp gen haritası çıkarsınlar. Çocuk doğduktan sonra analizi yapılsın. Vatana, millete, bu ülkeye zararlıysa yürümeden yok edilsin" diyen öğretmenden...
 
Eğitim Bakanlığı adamı açığa aldı. Adam ertesi günü (dün) “Sözlerim yanlış anlaşıldı” gibi bir şeyler geveledi. Söyledikleri yukarıda bire bir yazılı. Bunun neresi yanlış anlaşılır bilemiyorum.
 
Olay dünkü televizyonların en gözde haber ve tartışma konularından biriydi. Kağıt gazeteler haberi yetiştirebilmişlerdi ama olayın duyulmasından saatler önce yazıları teslim edildiğinden köşelerde yer almadı. Büyük olasılıkla bugün bol bol alacak.
 
Olay yalnız TV ve gazete haberlerinde değil, belediye otobüslerinde, metroda, vapurlarda, motorlarda ve gazetelerdeki okur yorumlarında en gözde konuydu. Nitekim T24'te de “En çok yorumlanan haber”  açık ara ile o oldu.
 
Adamla ilgili değerlendirmelerde büyük çoğunluğun ortak paydası faşist nitelemesi oldu. Söylenenlerden doğan haklı tiksinti ile böyle dendi: Faşist!
 
Tiksintiyi anlıyorum ve hak veriyorum.  Bu nedenle ağır hakaret cümleleri kurulmasını da anlıyorum. Ama yine de faşist nitelemesine itirazım var.
 
Faşizm daha ciddiye alınması gereken, daha derinliği olan bir ideoloji. Paradoksal  (=Alışılmışa aykırı düşünce) bulacaksınız ama faşizm bu kadar temelsiz, bu kadar sığ bir ideoloji değil. Gerek Mussolininin devleti kutsayan, sınıflarüstü bir güç konumuna yükselten, sınıfları devlet çatısı altında eritmeyi hedefleyen “Faşizm”i, gerek Hitler’in devleti milliyetçilik ve ırkçılıkla taçlandırarak kutsayan,  Almanları Dünyaya “uygarlık taşımak ödevi” ile yükümlü bir üstün ırk olarak tanımlayan “Nazizm”i  1.
 
Dünya Savaşı sonrası Avrupasında geniş ufuk ve çaplı birer toplum mühendisliği projesiydi. 
Evet insana aykırı, insanlığa  düşman birer ideolojiydiler ama yine de Erzurum Dumlupınar İlköğretim Okulu Müdürü Mustafa Aydın nam zatın dilinde ifadesini bulan zihniyet kadar ilkel ve sığ değillerdi.
 
(Bir yandan yazıyorum, bir yandan Mustafa Aydın Efendiyi doğru yere oturtayım derken adeta faşizme övgü düzüyorum diye kendi kendime kıs kıs gülüyorum. Ama ne yapayım Faşizm de, Nazizm de  bu kadar ilkel ve düşünsel sığlıkla sakat değillerdi sahiden... Adama faşist demek sanki onu haketmediği ve sahip olmadığı bir düşünce düzeyine yükseltmek gibi geliyor bana).
 
Şimdi Tırmık’a  başlarken bir göz atıp geçtiğiniz başlığı bir daha okuyun lütfen: Faşist bile değil cahil!
 
Sahici ve donanımlı bir faşist, yüz nakli yapılabildiğine göre yeni doğmuş bebeğin kan analizinden  vatana millete hayırlı olup olmayacağı da anlaşılır gibi bir düşünceye sahip olamaz. Bu kadar yürekler acısı bir mantık yürütemez. Dahası bebeğin kanının polis karakolunda alınıp oradan gen haritasının çıkarılabileceğini de söylemez. Gen haritasından “vatana millete hayırlı olup olmayacağının” anlaşılabileceği gibi bir saçmalığa inanamaz.
 
Bu ancak kara, hem de kapkara bir cehaletle mümkün.
 
Sorun ya da dehşet verici gerçek de tam burada zaten: Bu adam öğretmen. Hatta meslekte başarılı olduğu saptanmış olacak ki ilk öğretim okuluna müdür yapılmış bir öğretmen.
 
Haydi daha korkuncunu söyleyeyim:  Öğretmen Mustafa Aydın eşi benzeri bulunmaz, benzerlerine rastlanmaz bir istisna da değil.
 
O yüzden bu uzamış Tırmık’ı burada noktalayalım ve fakat  yarın eğitim sistemimizde, kökleri 1970’li yılların içsavaş benzeri koşullarında yetişen öğretmen kuşaklarına uzanan bir gerçekle yüzleşmeye çalışalım...
 

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"